Gençlerin isyanı

Şili’de, Londra’da, New York’ta, Tahrir’de onlar var. Birbirlerinden binlerce kilometre uzaktalar ama hepsi aynı dili konuşup hak arıyor. Toplum bilimcilerin analizi şöyle: Gençler, bugünün yetişkinlerinden daha kötü bir hayat yaşayacaklarını biliyor.
Mısır’da geçen ocak ayında 20’li yaşlardaki insanlar kendilerini Tahrir Meydanı’na atıp hayatlarından memnun olmadıklarını haykırdığında dünyanın her köşesinde gençlerin aklından aynı şey geçti: Keşke biz de yapabilsek! Hayatları boyunca 68 Ruhu efsanesini dinlemiş, fakat bir kez olsun isyan etmemiş 90’lı yılların çocukları için yaşıtlarının Mübarek iktidarını devirebildiğini görmek ilham verici, hayata döndürücü bir şeydi. Etkisi kısa zamanda kendini gösterdi.
İŞSİZ, EVSİZ, GELECEKSİZ!
Mısır’dan Libya, Yemen, Suriye’ye yayılan Arap Baharı’nın dümeninde Facebook ve Twitter’da örgütlenen, dertlerini dünyaya internetten anlatan, gazetecilerin giremediği yerde vahşeti videolarla paylaşan, devlet interneti “kapattığında” bile teknoloji kullanarak yasağın etrafından dolaşan gençler vardı. BBC bu yeni isyan biçimini “Artık teknoloji ve sivil toplum sayesinde iktidarı devirmek için yıllarca ormanda çatışmak zorunda değilsiniz” diye tarif etmişti.
Mayıs ayında İspanya’nın başkenti Madrid’teki Puerta del Sol’da “Gerçek demokrasi istiyoruz” sloganıyla toplanan 70 bin gencin silahları da aynıydı. Meydanda asılı “İşsiz, evsiz, geleceksiz ve korkusuzuz” pankartı onlarla birlikte dünyadaki milyonlarca gencin derdini anlatıyordu.
45 SENE ÇALIŞACAKLAR
Milliyet gazetesinden Pınar Ersoy’un haberine göre, emeklilik yaşının birçok ülkede 65’e kadar çıktığı bir dönemde değil ev satın almayı, işe girmeyi bile hayal edemeyen gençler çalışarak fakir olacakları bir hayata isyan ediyordu.
Gösteriler kısa süre sonra Fransa, İtalya ve Yunanistan’a yayıldı. Çoğunun şikayeti işsizlik, eğitim ücretlerinin yüksekliğiydi.. Bazıları siyasi değişiklik istiyordu. Hepsinin ortak noktasını gazeteci Robert Marquand, 40 kadar gençle konuştuktan sonra şöyle anlatmıştı: “Eğitimli fakat işsizler. 30 yaşın altındalar. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri hayata ebeveynlerinden daha zor şartlarda ve daha az umutla başlayan ilk kuşak onlar.”
Fransa’da emeklilik yaşının 60’tan 62’ye çıkarılması planını protesto amacıyla düzenlenen grev ve gösterilerin başrol oyuncularından biri 16 yaşındaki lise öğrencisi Victor Colombani olmuştu. 70 bin kişiyi peşinden sürükleyen UNL (Ulusal Liseliler Birliği) başkanı Colombani sabahları gösterilere katılıyor, sonra koşup derse yetişiyor, ardından gazetecilere röportaj veriyordu.
İSRAİL KİRALARA ‘YETER’ DEDİ
Mayıs’ta okyanusun öbür yakasında, Şili’de öğrenciler eğitimin pahalılığına isyan ettiğinde başlarında 23 yaşındaki coğrafya öğrencisi Camila Vallejo vardı. Vallejo altı ay içinde eğitim bakanının istifa etmesini sağladıktan sonra “Devlet Başkanı Pinera’yı devireceğim” diyecek kadar iddialıydı.
Ortadoğu’nun tek demokrasisi olmakla övünen İsrail’de temmuz ayında ülke tarihinin en büyük sosyal hareketini başlatan da 1986 doğumlu bir kadındı. Defne Leef’in kiraların yüksek olmasını protesto etmek için Tel Aviv’de kurduğu çadır, isyanın sembolü oldu. Ağustos ayında burası bir çadır kente dönüşmüş, ülkenin 20 noktasında her gece yüz binlerce kişi sosyal adalet için yürümeye başlamıştı.
AMERİKALILAR EKSİK KALMADI
Financial Times gazetesinin ünlü köşe yazarı Gideon Rachman, 29 Ağustos’ta “Küresel kızgınlık yılı” başlıklı makalesinde “Dünyanın her ülkesinin öyle ya da böyle bir sokak isyanına teslim olduğu bir dönem daha hatırlamıyorum” diyordu. Rachman bu yazıda Atina, Madrid, Londra hatta Çin’in bazı kentlerindeki isyanların benzerlerinin ABD’de yaşanmamasının şaşırtıcı olduğundan bahsediyordu. En büyük isyanının burada başlayacağını henüz bilmiyordu. Eylül ayında New York’ta başlayan Wall Street İşgali hareketinin birkaç gün süreceği sanılmıştı. Milyoner bankacılar ilk gün, borsanın önünde nöbet tutan gençlere anlamadan bakıyordu. Kısa sürede alıştılar. Belediye yaklaşık üç ay sonra Wall Street İşgalcilerini kamp kurdukları Zuccotti Parkı’ndan attığında hareket çoktan 30 eyalete yayılmıştı.
Wall Street İşgali hareketinde her yaştan insan yüzde 1’in ayrıcalıklarına karşı yüzde 99’u savunuyordu. Ancak organizatörler hep gençti. Zengin yatırımcılar yerine kendilerine yardım edilmesini istiyorlardı. Gösterilerin ardından en çok hatırlanan fotoğraflar da onların sarılıp uyuduğu, gözaltına alınırken öpüştüğü karelerdi. 2011 gençlerin alıştırma yılı oldu. 2012’de ustalık döneminde neler yapacaklarını zaman gösterecek.
NE İSTİYORLAR?
– Bu işin kalbinde gençler var: öğrenci, batılı, laik… Geleceği olmayan mezun profili çiziyorlar. Sosyal medyayı, fotoğraf paylaşımından twitter’a kadar dört dörtlük kullanıyorlar.
– Bu yeni sistem o kadar hızlı ve kendi kendini düzeltir şekilde işliyor ki ortak ve doğru düşünce hızla yayılıyor. Aşırı uçların kendiliğinden elenmesi hareketlerin gücünü artırıyor.
– Kendilerinden önceki jenerasyonun ideolojilerine İslamcılık, sosyalizm, liberalizm- bağlı değiller.
– Bunlar yatay hareketler. Teknoloji, dikey hiyerarşiyi anında öldürüyor. Bu yüzden 20. yüzyıl boyunca olduğu gibi parçalanmalar ve kavgalar gözlemlenmiyor.
– Dünyanın her yanındaki benzer hareketlerin ve insanların farkındalar. Birbirlerini önceden tanıyor gibiler.
LİDER KADROSUNDA KADINLAR VAR
– Hareketin temelinde kadınlar var. 20 yıllık özgürleşme sürecinden sonra artık doğal liderler onlar oldu. Hem organizasyonda, hem sözcülük yaparken hem de arabuluculukta çok başarılılar.
– Protestolar işçi hareketinin isyanına benzemiyor. Dileyen dilediği yerden, istediği kadar ve istediği zaman katılıyor. Bu esneklik sayıyı artırıyor.
ÜNİVERSİTE MEZUNU KRİZİ
– Üniversite eğitiminin yaygınlaşması ve demokratikleşmesi mezun sayısını artırdı. Dünyanın birçok ülkesinde insanlar kişisel bir yatırım yaparak okuyor. Amaç mezun olduktan sonra borçları ödemek ve iyi bir hayat sürdürmek. Ancak yıllarca sürecek kemer sıkma politikalar gençlerin ebeveynlerinden daha fakir yaşayacaklarını gösteriyor. Refah hikâyesinin yerini bir anda felaket senaryoları aldı.
FELAKET SENARYOSU
– Umudun buharlaşması gelişmekte olan ülkelerde ve baskıcı rejimlerde kendini daha çok gösteriyor. Çünkü ekonomik büyüme hızlı bile olsa demografik patlamayı karşılayamıyor. Herkesin refah seviyesi eşzamanlı yükselmiyor. Gençler en arkada kalıyor.
– Bir devrimci Fransız Devrimi’nin fakir insanların değil fakir avukatların devrimi olduğun söylemişti. Fakirleri yıllarca bu pozisyonda tutabilirsiniz ama doktorlar, öğretmenler ve avukatlar aç kaldığı, üşüdüğü anda devrim olur. Şimdi siperlerinde bir de laptop ve internet bağlantısı var.

Leave a Reply

Your email address will not be published.