Tuncay Özkan: ‘Çok geç olsa da…’

Tuncay-Özkan-mektup-1Tuncay Özkan, dava sürecini şu sözlerle değerlendirdi: “Bizi kovsanız da gidecek yerimiz yok ki… Gitmeyiz. Bu topraklara gömüleceğiz. Öç değil sadece adalet istiyoruz”

Bu toprakların ağacıyız taşıyız, adalet arıyoruz
Yaklaşık 6 yıl tutuklu kaldığı Silivri Cezaevi’nde her gün dışarıda olduğu gibi takım elbisesini giydi Tuncay Özkan… “Hep şıkır şıkır giyindim. Asla oraya ait değildim. Beni cezaevinin bir parçası haline getirmeye kimsenin gücü yetmez” diye açıklıyor bunun nedenini. İçinde öfke ve kin olmadığını vurguluyor Tuncay Özkan…. ‘Kumpas’ iddiaları sonrası, cezaevinde yatmasına sebep olanlardan hesap sorulmasını da istiyor. Ancak bunu söylerken “Adil yargılama” vurgusu yapmayı da ihmal etmiyor. Tuncay Özkan’ın, tahliye olan Ergenekon sanıklarından ‘teşekkür’ bekleyen Başbakan Tayyip Erdoğan’a da söyleyecekleri var elbet…

‘Çok geç olsa da…’
Tutukluluk süresince sağlık sorunları yaşayan sanıklar oldu. Fatih Hilmioğlu bu isimlerden biriydi. Hilmioğlu’nun başında nöbet tutmuştunuz. Neler yaşadınız?
Fatih Hoca siroz hastası ve karaciğerinde üç nodül var. Bunların bir tanesi kansere dönüştü. Oğlunu trafik kazasında kaybettikten sonra çok ağır bir depresyon yaşadı. Yatağının karşısındaki duvarı oğlunun resmiyle kaplamıştı. Biz bitişik hücrelerde kalıyorduk. Fatih Hoca, sabaha kadar o resimlerle sohbet ediyordu. Sabaha kadar… Ben arada sırada yanına gidiyordum ve sohbet etmeye çalışıyordum. Ama duymuyordu. İyi bir şey yaptılar, Fatih Hoca’yı çıkarttılar. Çok geç de olsa…

‘Başbakan beni güldürdü’
Başbakan Tayyip Erdoğan, Ergenekon Davası’nda yaşanan tahliyeler sonrasında “Biz bunları çıkarttık bir teşekkür eden yok” demiş…
Allah da onu güldürsün diyorum ben. Beni çok güldürdü bu açıklamasıyla… Allah da kendisini güldürsün.
Hayatınızdan bunca zaman çalanlardan hesap soracağım diyor musunuz?
Öfke kin ya da öç alma duygusu asla yok. Türkiye’ye bu kötülükleri yapandan elbette hesap sorulacaktır. İlahi adalet böyle çalışıyor. İyi, kötüden yaptıklarının hesabını sorar. Yoksa adalet olur mu? Herkes hesap verecek ama adil davranılacak. İnsanların onurları ezilmeyecek. Bana bunu yapanlar, en tepedekiler… Allah onlara ve çocuklarına cezaevi zulmü, hasreti yaşatmasın. Ama herkes yaptığının hesabını verecek. Benim şahsen kimseyle alıp veremediğim yok. Ancak ülkeye karşı işlenen suçlar var. Bunların hesabı verilmeli. İyi, kazandığı zaman kötüden her zaman hesap sorar. Ancak adalet içinde. İnsanları doldurup hapishanelere bunca yıl yargılamanın alemi var mı? Gelip giderler duruşmalara ceza alırlarsa gelip yatarlar. Bizi kovsanız gidecek yerimiz yok ki… Gitmeyiz. Bu topraklara gömüleceğiz. Başka bir gerçeğimiz yok. Bu toprağın ağacı, taşıyız. Benim tek aradığım adalettir. Adalet istiyorum. Kin, öç duygularım yok.
Ergenekon Davası’nın bir de Yargıtay süreci var… Adil yargılanmadan umudunuz var mı? Türkiye için umudum var. Kirli olanı ayıklarız. Tarafsız adaleti getiririz. Kötüyü gönderir iyiye yer açarız.

‘Yer yerinden oynardı…’
Bir film olacak kadar konu var mıdır Silivri Cezaevi’nde?
Davaya gelenlere burada bir duruşma değil tiyatro oynanıyor gibi anlattım. Duruşmalarda gizli tanık “Tuncay Özkan’ı tanımıyorum” dedi. Yargıç döndü beni tanımadığını söyleyen tanığa “Tuncay Özkan’la ilgili bildiklerinizi anlatın” dedi. Benden önce Duygu atladı “Yazıklar olsun” diye. Beni de 16 duruşmadan men ettiler.
O duruşmaları kasetlere çektiler. İddia ediyorum Türkiye’de siyaset ve hukuk gelişimi adına onları yayınlasalar yer yerinden oynar.

Cem Yılmaz’a konu çıkar mı?
Valla Türk komedi tarihi yeniden yazılır.
Balbay’a seslendim 20 gardiyan önümde duvar ördü”
Cezaevinin fiziki koşulları açısından nasıl sıkıntılar yaşadınız?
Rutubet, hareketsizlik. Sosyal faaliyet olmayışı. Yalnızlaştırma. Tecrit. En zoru tecritti. Koridorda Mustafa Balbay’la aramda 150 metre var. “Balbay” diye seslendim bir anda 20 gardiyan arkadaş önüme duvar ördü. Biz buna tecrit diyoruz. İnsanın varlığını, özünü yalnızlaştırarak, yok etmek amaçlı bir şey. Şimdi yalnızlık içinde yok etme noktasına gelmiş bir düzen çalışıyor. Biz buna direndik. Devamlı yazıp, okuduk. 3 bin kitaplık bir kütüphane oluşturduk.

Cezaevinde takım elbiseyle gezdiğiniz doğru mu?
Evet doğru. Yatarken ve spor yaparken iki ayrı eşofman takımı oluyordu. Ama gündüzleri takım elbise giyiyordum. Sağ olsun Duygu her çarşamba takım elbisemi ve gömleklerimi temiz ve ütülü getirdi. Dışarıda nasılsam içeride de aynen sürdürdüm. Beni oranın bir parçası haline getirmeye, cezaevini içselleştirmemi sağlamaya kimsenin gücü yetmez. Ben oraya asla ait değildim. Ben oranın bir parçası haline gelmem. Asla beni getiremezlerdi. Okudum yazdım ve her zaman şıkır şıkır giyindim. Haftada bir yani çarşamba günleri 4 gömlek, iki takım elbise, iki ayakkabı, bir spora izin veriliyordu.

Leave a Reply

Your email address will not be published.