Anadolu kadınına bakış

Köylük yerde hiç hakkı yokken evinin önünde ev yapmak için temel hazan Haceli ve üçkağıtçı muhtara karşı hakkını savunur, güç ve para onlarda olmasına rağmen karşılarında dimdik durur. Yenilmez irade, teslim olmayan cesaretin timsalidir Irazca Ana…
Yozgat’tan ailesiyle İstanbul’a gelip tutunmaya çalışan Meryem, başına buyruk davranamayacağı telkin edilse de başını hep dik tutar kalbi delik oğlu için. Oğlunun ameliyatı için para vermeyen aileye ”Dükkan sıtması tutmuş hepinizi, Osmanım elden gidecek, toz duman bürümüş her yanı, göz gözü görmüyor paradan başka” sözleriyle baş kaldırır Meryem…
Kocası tarla borcunu ödeyebilmek için Almanya’ya giden Gülcan’ın başına ağanın aşkına karşılık vermediği için gelmeyen kalmaz. Kocası İbrahim ise yanındaki kadınla köye dönerken, kaza geçirip ölür. Sağ kalan çocuklarını ise Gülcan alır. Sabırlı, zorluklara göğüs geren bir Anadolu kadınıdır Gülcan…
Türk sinemasında Anadolu kadınını temsil eden başarılı karakterleri bu sözlerle ifade eden ”Türk Sinemasının Dine Bakışı, Günahıyla Sevabıyla Yeşilçam” kitabının yazarı, senarist yönetmen Gülşah Maraşlı, AA muhabirine, geçmişten bugüne Türk sinemasında Anadolu kadınına bakışı anlattı.
Maraşlı, Türk sinemasında kadının farklı şekillerde temsil edildiğini söyledi.
Şehirdeyken ayakları üzerinde durabilen, ekonomik bağımsızlığı olan, haksızlığa uğradığında sonuna kadar mücadele edebilen, erkeğin ve ailenin etkinliğinde kalmadan hayatını sürdürebilen bir karakterin ortaya çıktığını anlatan Maraşlı, ”Filmlerde Anadolulu kadın ise ayakta kalmayı mücadelelerden sonra öğrenebilen, ekonomik bağımsızlığı olmayan, haksızlığa uğradığında kendini ayağa kaldıracak desteğe ihtiyaç duyan, erkeğin ve ailenin etkisinde varlığını sürdüren bir karakter olarak karşımıza çıkar” dedi.
Türk sinemasında, ailede, şehirde, köyde, göç etmiş ailede, eş, anne, gelin olarak Anadolu kadınının, farklı biçimlerde işlendiğini ve karakterlerin bu çerçevelerle şekillendirildiğini belirten Maraşlı, ”1923’te ‘Ateşten Gömlek’ filmi çevrilinceye kadar kadın oyuncular, azınlıklar ya da Beyaz Ruslar’dı. Dolayısıyla 1923’e kadar beyazperdede hem oyuncu hem de işlenen karakter olarak, Anadolu kadını, Türk kadını örneğine rastlamak mümkün değil” diye konuştu.
-”Türk sinemasının başlangıç filmleri kadını anlatmaktan uzak”-
Türk sinemasının başlangıç filmlerinin kadını anlatmaktan uzak olduğunu, sinemada kadının epey sonra kendine yer bulabildiğini anlatan Maraşlı, şöyle devam etti:
”Türk sinemasında kadın, ikiye ayrılarak yansıtılmıştır. Biri şehirli, diğeri Anadolulu kadın. 1960’ların başında yönetmenler, farklı bir dünyayı keşfetmekteydi. Bu yıllar Türk edebiyatında ve onun etkisiyle Türk sinemasında alışılmışın dışında mevzuların işlenmeye başlandığı bir dönem. Bunda, yeni kurulan köy enstitülerinin büyük payı var. Köylerden gelip enstitülerde eğitim görenler, kendilerine has anlatım tarzlarıyla köy hayatının ağalık sistemini, toprak kavgalarını, kan davalarını, fakirlerin güç ve para altında ezilmişliklerini anlatan hikayeler yazıyorlardı. Bu hikayeler, Anadolu’nun geçit vermeyen dağlarından, yolları karla kapanmış kasabalarından, bu coğrafyada yaşayan halkın hayat biçiminden, kültüründen dahası filmlere konu olabilecek birçok yaşanmış olaydan bahsediyorlardı.”
Bunların arasında gelenekle bağını koparmamış ama bazen o geleneğin içinde sıkışıp kalmış Anadolu kadınlarının dramlarının, en ilgi çeken filmlerden olduğunu dile getiren Maraşlı, bu alanda Fakir Baykurt’un 1958’de yazdığı, 1962’de Metin Erksan tarafından sinemaya uyarlanan ”Yılanların Öcü”nün asıl çıkışı yakaladığını, bundan sonrasında uyarlamaların devamının geldiğini ve beyazperdede gerçekçi Anadolu kadınlarının görülmeye başladığını bildirdi.
Maraşlı, 1972 yılında Türkan Şoray’ın hem yönetmeni hem de oyuncusu olduğu ”Dönüş” filmindeki ”Gülcan” ile 1974 yılında Lütfi Akad’ın yönetmenliğini yaptığı, Hülya Koçyiğit’in rol aldığı ”Gelin”deki ”Meryem”in de Anadolu kadınının başarıyla temsil edildiği filmler olduğunu söyledi.
-”Irazca Ana’dan bunalımlı kadına”-
Sinemanın seyrini toplumdaki sosyal ve siyasal olayların kaçınılmaz şekilde etkilediğini bildiren Maraşlı, ”70’lerde ağalık sistemini eleştirirken aşk çevresinde gelişen veya Anadolu kadınlarını şehirli versiyona çeviren olaylar, 1980’lerde yerini büyük şehre göç eden Anadolu ailelerinin hikayelerine bırakır. 90’lı yıllarda Türk sinemasında Anadolu kadını simgesine pek rastlanmaz” diye konuştu.
Maraşlı, 2000’li yıllarda yapılan filmlerin ise Anadolu kadınını örneklemekten uzak olduğunu savunarak, şunları kaydetti:
”Özellikle 2000 sonrası filmlerde eğer fonda Anadolu kadını kullanılıyorsa ve Anadolu insanı, Anadolu kadını anlatılmaya çalışılıyorsa, yanlı bir açıdan ele alınır. Bu filmlerin çoğu, zaten genel itibarıyla ‘bunalım çağı’ takıntısından yola çıkarak, bunalım filmleri olarak yapılmıştır. Yurt dışında ödül almış bazı son dönem filmlerinde Anadolu kadını görülür ama asık suratlı, çocuğuna şefkatten, gülümsemekten uzak, kocasına yabancı bir tipleme olarak var olmaktadır.
Bugün Türk sinemasında, ‘Yılanların Öcü’ndeki Irazca Ana’nın bakışındaki öfkeyi, ‘Gelin’deki Meryem’in gözlerinde bulut gibi gezinen umudu, ‘Dönüş’teki Gülcan’ın yüzündeki çaresizliği göremiyoruz.”
-”Ağır makyaj, bakımlı eller, gerçek Anadolu kadınını temsil etmiyor”
Anadolu ve Türk kadınının, 2000’lerde hiç hak etmediği şekilde bunalımlı tipler olarak beyazperdede boy gösterdiğini ifade eden Maraşlı, ”Diğer yandan, Anadolu’da yaşayan mutlu, kendine ve çevresine yetebilen insanların hayatları gösterilmez filmlerde. Anadolu kadını zekidir, kalabalık bir ailede yetişmenin verdiği rahatlık, sosyal olma en önemli kazançlarıdır” diye konuştu.
Türk geleneklerinde Anadolu kadınının müşfik, şefkatli, munis ve güleryüzlü olduğunu dile getiren Maraşlı, son dönem Türk sinemasında bu tarz bir Anadolu kadını tiplemesinin 2006 yapımı ”Dondurmam Gaymak” filminde ”Dondurmacı Ali Usta’nın karısı ile kızı”nda görülebildiğini ifade etti.
Filmlerde Anadolu kadını anlatılırken, şive, lehçe, ağız farklılıklarına uyulmadığını, çoğunda konunun geçtiği coğrafya neresi olursa olsun, İstanbul Türkçesiyle konuştuğunu anlatan Maraşlı, Anadolu kadınını canlandıran oyuncuların ağır makyajları, bakımlı ellerinin de gerçek Anadolu kadınını temsil edemediğini kaydetti.

Leave a Reply

Your email address will not be published.