İnatçı tansiyonda yeni yöntem

Yüksek tansiyonun tedavisinde uygulanan ve yeni bir yöntem olarak tanımlanan renal denervasyonla, yüzde 80-90 oranında başarı sağlanırken, tedavi sonrasında hastaların kullandığı ilaçlar azalıyor.
İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İstanbul Üniversitesi Hastaneleri Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kamil Adalet, AA muhabirine yaptığı açıklamada, üç veya daha fazla sayıda tansiyon düşürücü (anti-hipertansif) ilaca rağmen hedef kan basıncı sağlanamaması durumunun ”dirençli hipertansiyon” olarak tanımlandığını belirterek, dirençli hipertansiyona yol açan en önemli faktörün yaş olduğunu bildirdi.
Yaş ilerledikçe kan basıncı kontrolünün zorlaştığını kaydeden Adalet, dirençli hipertansiyona yol açan diğer faktörlerin, fazla tuz alımı, aşırı kilo, sigara, yoğun alkol tüketimi, şeker hastalığı, kronik böbrek yetersizliği ve kalp duvarının kalınlaşması gibi etkenler olduğuna dikkati çekti.
Adalet, kişinin diğer rahatsızlıkları nedeniyle aldığı ilaçların da, kan basıncının yükselmesine neden olabileceğini kaydetti. Bu nedenle yüksek tansiyonlu hastaların kullandığı tüm ilaçları hangi branştan doktora giderse gitsin bildirmesi gerektiğini dile getiren Adalet, ”Tansiyonun dirençli olması iki grup soruna neden olmaktadır. Bunlardan biri, daha fazla sayıda ve yüksek dozda ilaç kullanılması gereği nedeniyle ilaçlara bağlı yan etki ihtimalini arttırması, diğeri ise yüksek tansiyonun yol açtığı komplikasyonların (felç, kalp yetersizliği, kalp krizi, böbrek yetersizliği, körlük) gelişme olasılığının daha da yüksek olması” dedi.
Kilo verilmesi, tuz kısıtlanması, sigaranın kesilmesi, alkol tüketiminin azaltılması, düzenli egzersiz ve kan şekerinin düzenlenmesinin yüksek tansiyon direncini kırmak için yapılması gereken önemli şeyler olduğunu vurgulayan Adalet, ”Sadece kilo verilmesiyle kullanılan ilaç sayısı azalabilir. Bu tedbirler yetersiz kalırsa, zorunlu olarak ilaç sayısı ve dozu arttırılmaktadır. Bir ilacın yetersiz olması o ilacın ‘iyi olmadığı ve etkisiz olduğu’ anlamına gelmez” diye konuştu.
-Hastalar 1-2 gün sonra evinde-
Adalet, beyinden böbreğe giden sinirlerin, yüksek tansiyonun ortaya çıkmasında ve devam etmesinde büyük rolü olduğuna dikkati çekerek, beyinden gelen uyarılarla böbrekten su ve tuz tutulumunu artırdığı için tansiyonun yükselmesine yol açtığını, bu sinirlerin aynı şekilde renin hormonunun salgılanmasını artırdığını, bu hormonun fazla salgılanmasının da tansiyonu yükselttiğini ifade etti.
Bu sinirlerin devre dışı bırakılmasıyla tansiyonun düşmesinin sağlanabildiğini belirten Adalet, ”Bu amaçla sedasyon (hasta bayıltılmadan çeşitli ilaçlarla rahatlatılması) yapılarak, kasıktan özel bir kateter ile girilmekte ve her iki böbrek damarının etrafı özel bir cihazın ürettiği radyofrekans akımıyla ısıtılmaktadır. ‘Renal denervasyon’ adı verilen işlemin süresi yaklaşık 1 saattir. İşlem sonrası 1-2 gün içerisinde hasta evine dönmektedir. Bu tedavi sonrasında hastaların kullandığı ilaçlar azalmaktadır” diye konuştu.
Bu metodun etkinliği ve güvenilirliğinin 5 yıllık uzun süreli takipleri içeren çalışmalarla gösterildiğini belirten Adalet, ”Bu yöntem ile yüzde 80-90 oranında başarı sağlanırken, tedavi sonrasında hastaların kullandığı ilaçlar azalmaktadır” dedi.
Ancak her türlü girişimsel işlemin riski olabileceği mutlaka göz önüne alınması gerektiğini söyleyen Adalet, işlem esnasında bacak, aort veya böbrek damarlarının zedelenebileceğini, kullanılan ilaçlara alerji olabileceğini aktardı.
Adalet, şunları kaydetti:
”Renal denervasyon çok uzun süreli sonuçları bilinen bir metot değildir. Nitekim 50 hastayı içeren bir çalışmada yüzde 3-4 oranında damar komplikasyonu olduğu dikkati çekmektedir. Renal denervasyonun sadece idiyopatikte (dirençli hipertansiyon) kullanılması gerekiyor.
Dirençli hipertansiyon demek için anti-hipertansif ilaçların düzenli kullanıldığından emin olunmalı ve direnci kırmak için yukarda belirtilen tedbirler yeterli süre uygulanmalıdır. Yüksek tansiyona yol açan sekonder bir hastalık (böbrek hastalığı, metabolik ve endokrin hastalıklar, böbrek damar hastalığı) söz konusu ise renal denervasyon metodu kullanılmamalıdır. Ayrıca bu metod, tip 1 diyabet, böbrek damarı anormallikleri ve gebelikte de uygulanmamalıdır. Bu metotla ilgili klinik çalışmalar devam etmektedir. Bu çalışmalar olumlu sonuç verirse kullanım alanı daha da genişleyebilir.”

Leave a Reply

Your email address will not be published.