Salda Gölü Millet Bahçesi projesi büyük tepki çekiyor

Salda Gölü Millet Bahçesi projesi büyük tepki çekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca (TOKİ), Salda Gölü Millet Bahçesi ve Millet Bahçesine Ait Sosyal Donatılar İnşaatları İle Altyapı ve Çevre Düzenlemesi ihalesi 31 Temmuz günü yapıldı.

Burdur’un Yeşilova ilçesi sınırlarında bulunan ve Türkiye’nin kapalı havzalarından, turkuaz rengi suyuyla “Maldivler” olarak adlandırılan Salda Gölü, ormanlarla, kayalık arazilerle ve küçük alüvyal ovalarla kaplı hafif tuzlu karstik bir göldür. Salda Gölü, Göller Bölgesi’nde yer alıp, dışa akışı olmayan kapalı havzadır.

Türkiye’nin en derin 2. gölü olan Salda Gölü Alt Havzası, 44,354 göl alanıyla birlikte toplam 218,4586 kilometre kare yüzölçümüne sahip.

Salda bu güzelliğine 3 milyon yılda ulaştı

Göl uzmanı Yrd. Doç. Dr. Erol Kesici, Salda Gölü ve çevresinde yaklaşık 30 yıldır çalışmalar yapıyor. Salda Gölü denilince akla gelen ilk uzman olan Erol Kesici ile bir telefon görüşmesi yaparak, gölün özelliklerini ve neden herhangi bir yapılaşma olmaması gerektiğini konuştuk. Erol Kesici’ye ilk olarak, “3 milyon yıllık Salda Gölü’nü böyle giderse 5-10 yılda kaybederiz” sözünü sorduk. Kesici, bu ifadesini şöyle açıklıyor:

“Salda Gölü, 2,5- 3 milyon yıllık tektonik, doğal bir göldür. 1989 yılında Kültür Bakanlığı tarafından 1. derece doğal sit alanı, daha sonra 1992’de 2. derece sit alanı, 2006’da Bakanlar Kurulu kararı ile turizm merkezi ve temmuz 2011’de tabiat parkı ilan edilen Salda Gölü, bu güzelliğe 3 milyon yılda, kendi doğal dengesini kurarak sahip oldu.

Salda’nın en önemli iki özelliği; turkuaz rengi suyu ve biyomineralizasyon sonucu oluşan beyaz görünümlü canlı yapıları yani kayaları, topraklarıdır. O beyazlıklar biomineralizasyon sonucu oluşan karnabahar görünümlü canlı yapılardır ve bunlar oranın ekolojisine müdahale etmeden oluşan doğal canlı yapılardır.

Salda’yı besleyen derelerden gelen sular ve su içerisindeki yapılar, Salda’nın eşsiz görünümünü sağlayan beyaz canlı kayaç yapısı bunlar oluşturuyor aslında Salda’yı. Ama son yıllarda gölet girişimleri oldu.

Salda’yı besleyen, Salda’ya su taşıyan dere ve çayların üstüne baraj- gölet yapımı, gölün doğallığında olumsuzluklara neden olmuştur. Baraj yapımına biz karşı çıktık, dava açtık, kazandık ama dava gölet yapımından sonra sonuçlandığı için iş işten geçmişti.

‘Haklısın, yapılmamalıydı ama ne yapalım bir sürü para harcandı’ denidi.

Bütün göller birbirine bağlıdır, örneğin Burdur Gölü kurursa Salda da kurur.

185 metre derinlikten bahsediliyor ancak bir huni gibi düşünün Salda’yı. Her tarafı aynı derinlikte değil. Bu derinliğinde 8-10 metre azaldığı düşünülüyor zaten. Şimdi de millet bahçesi yapılarak çeşitli çalışmaların olacağı belirtiliyor.

Salda Gölü, Doğal Tabiat Müzesidir, İTÜ yapmış olduğu araştırmalarda Dünyadan sonra yaşama en uygun olabileceği belirtilen Mars Gezegeninin (Kızıl Gezegenin) toprak yapısıyla uygunluk göstermesi ve dünyada sadece buraya özgü (endemik) çok sayıda canlı türler bulundurması nedeniyle bir doğa laboratuvarıdır.

Salda milyonlarca yıllık doğal oluşumu nedeniyle, dünyadaki ve ulusumuzdaki insanların ilgisini çekmektedir. O nedenle, buraya yapılan her yapı ve kontrolsüz şekilde gölün her tarafına ayakkabılarla basılması, göldeki beyazlıkların ve gölün renginde olumsuzluklara neden olacaktır.”

Salda Gölü kıyısında bastığımız her yer aslında birer canlı yapı

Konuşmanın ilerleyen dakikalarında Erol Kesici, Salda Gölü kıyısında geçtiğimiz yıllarda bisiklet festivali yapılmasının göle çok ciddi zararlar verdiğini, arkasından da 30 bin kişilik müzik festivalinin yapılması isteğine gölde olumsuzluklar oluşturaçağından itirazları sonucu iptal edildiğini, festivalin gölün koruma sınırının dışında yapılmasının önerildiğini vurguladı.

Kesici, Salda Gölü’nde arabayla drift yapanların bile olması bu beyazlıkların kararmasına neden olan büyük bir hata olduğundan bahsederek, “Son yıllarda Türkiye’de herkesin aklı Salda’da, bu önemli fakat gölün çevresindeki heryere ayak basılması, heryerde göle girilmesi, hidromanyezitli yapılara ayakkabılarla basılması, buraların ezilmesi, göle çok sayıda insanın girmesine izin verilmesi göl çevresindeki ciddi sorunlara neden olmaktadır.

Bu şekilde sevgi, ‘aslanın yavrusunu boğmasına’ benzetilebilir.

Altyapısı olmadan buranın ziyarete açılması ve bu karnıbahar görünümlü yapıların çok hassas yapılar olduğunun bilinmemesi büyük eksikliktir.

Ancak kirletilmekte! Heryere basıyoruz, o bastığımız yerlerin hepsi birer canlıdır, bir böceğin üstüne ya da bir çiçeğin üstüne basmış ve ezmiş oluyoruz.

Salda Gölü’nün yapısı, biomineralizasyon sonucu yani mineral maddelerle alglerin, planktonların bir araya gelmesiyle, karnabahar görünümü şeklinde çoğalarak artmasıyla oluşan bir yapıdır, bu unutulmamalıdır ve ona göre önlemler alınmalı. Buralarda hava akımını ve ışığa engel olmayan gezi terasları yapılmalıdır.

Şu anda Salda Gölü’nün çok kötü bir kullanımı var.

Oranın millet bahçesi olmaya da ihtiyacı yok! Orası hep söylediğim gibi dünya bahçesi, uluslararası bir bahçedir zaten.” dedi.

“İhalenin tehlikeli maddeleri bulunuyor”
Salda Gölü’ne yapılacak yapılarla ilgili ihalenin ayrıntılarından bir örnek veren Kesici, açıklamalarını sürdürdü: “İhalenin ayrıntılarında bir madde vardı.

Çok tehlikeli bir madde. Orayı soğutacak ve ısıtacak klimalardan bahsediliyor ama orası yayladır kışın mevsimi içinse, bu güçteki klimaların yaydığı ısı ve atıklar oranın mikro klimasında olumsuzluklara neden olacaktır. Salda çok amaçlı kullanılıp ‘para’ kazınılacak bir meta olarak sunulmamalıdır.

Burası doğal güzellikleriyle eşsiz bir manzara / tablo görünümlü SAKİN ALANDIR… İnsanlar buranın sakinliğinden, rehabilite gücünden / etkisinden yararlanmak istemekteler ve onun için burayı tercih etmektedir.

‘Çivi çakılmayacak’ diyerek başlayan inşaatlarda 4 metreyi aşan subasmanlarının atılmak istenmesi ve asansörden bahsedilmesi buranın sadece WC – Cafe vb. ‘masum yapılarla’ donatılayacağının göstergesidir.

Ayrıca buraya ziyaret edeceklerle ilgili çok ciddi arıtma vb. taşınma ile ilgili altyapı eksikleri söz konusudur. Bunun da koruma sınırının dışına alınması ve buraya girişin saat ücretli ve sınırlı olması da gerekmektedir…

Gölün plaj kısmına kesinlikle şampuan sabun, deodorant vb. kimyasallarla ve yiyecek- içecek ile girilmesine izin verilmemelidir.

Şifalı çamur alanları mutlak koşulla korunmalıdır ki, cilde iyi gelen çamur ve su alerjik sorunlara neden olmamalıdır.

Burası gibi çok hassas doğa alanları kesinlikle koruma alanı içerisinde hiçbir yapı oluşturmayan, kontrollü, denetimli günübirlik ve saatlik kullanıma açılırsa korunabilir.

Salda Gölü etrafındaki tarımın, kimyasalların, yol yapımının, mermer ocaklarının , yer altı sularının pompajla kuyularla çekilmesinin de etkili olduğu olumsuzluklarla da karşı karşıyadır.

Bu konuda Pamukkale’den ders çıkarmalıyız. Pamukkale‘nin bir kısmını kaybettikten sonra nasıl özenir olduk, ayakkabıyla bile girilmiyor artık. her yerine girmek mümkün değil, paçalar sıvalı havuzlara ayaklar sokulabilmekte, yakında bu da yasaklanacak.

Salda Gölü’nün beyaz adacıkları ve toprağı Pamukkale’nin travertenlerinden çok daha hassas ve korumasız.

Pamukkale örneğini unutmadan ona göre önlemler alınmalı. Salda çok özel bir yer, bana kalsa sigara bile içilmesine ve yakınından araçların geçmesine izin verilmemeli.

Araçlar belirli bir yerde bırakılarak, elektrikli, güneş enerjili, akülü araçlarla göle insanlar taşınmalı.“

Salda’nın endemik türleri
Erol Kesici, eğer bu şekilde istilaya uğrarsa ve ilerleyen dönemlerde herhangi bir yapılaşma olursa Salda Gölü’nün en fazla 10 yıl sonra beyaz görüntüsünü kaybedeceğinin altını çizdi.

Kesici, ardından, Salda Gölü’nde suyunun özelliği nedeniyle çok sayıda canlıların bulunmadığını, 5-6 mikroskobik zooplankton, 6-7 fitoplanktonun, Salda yosun balığının ve süngerlerin bulunduğunu söyledi.

Kesici, “Çok güzel görünüm veren Salda Gölü su süngerleri de kararmaya ve üzerlerine birikimler oluşmaya başladı.

Bu gölün çok ciddi kirlilik tehlikesiyle karşı karşıya olduğunun da belirtileridir.” dedi.

Erol Kesici, açıklamalarının sonuna gelirken göl yapısından bahsetti.

Kesici: “Üniversitede ders verirken öğrencilere doğal göllerin oluşumundaki geçen zamanın ve uzun yıllardan bu güne gelmesinde kararlı bir yapı oluşturmasındaki 3 temel koşulu şöyle açıklardım; göllerin kabının (çanak yapısı, kayaç yapısı), demlenen çay gibi suyunun kalitesi ve uyum sağlayan canlılarının oluşması.

Bunlar gölün kendi kendi korumasında müdahale olmadan uzun asırlar yaşamasını sağlar. Salda Gölü, kapalı bir havzadır. En tehlikelisi de bu; başka anlatımla suyunu dışarıya aktaramadığı için çok dikkatli olmak gerekir.

Suyunu bir kanalla dışa aktarabilen göller suyunu dışarı boşalttığı zaman kirliliğini verebilir ancak Salda gibi kapalı bir havza kiri dışarı akıtmıyor, içinde tutuyor. Kirletilmemeli, dikkat edilmeli.” şeklinde konuştu.

Dikilmesi planlanan ağaçlar endemik türleri yok edebilir!

Salda Gölü’ne ilişkin planlar arasında tehlikeli bir madde daha bulunduğunu belirten Kesici, “Salda’nın peyzaj açısından ağaçlandırılması düşünülüyor.

Sakın yapmayın! Bu çok tehlikeli!

Biz 6 yıl önce verdiğimiz bilimsel raporda orada endemik bitki türlerin olduğunu belirledik. Korunması lazım bu türlerin. Dikeceğiniz ağaçlar oradaki endemik türler ile rekabete girebilir, dikilecek ağaçlar istilacı tür olabilir ve sonucunda endemik türler zarar görebilir, yok olur!

Rekabetten kim üstün çıkarsa diğerini yok eder, doğa böyledir. Dünyanın parasını harcamaya gerek yok, doğal düzen bozulmasın.” diyerek konuyu açıkladı.

Son olarak Kesici, doğal güzelliklerin siyasi inatlara kurban gitmemesi gerektiğini belirterek, “Biz bilim insanları da vatanımızı çok seviyor ve gelişmesi için, korunması için çalışıyoruz, konularımızda uzmanlaşıyoruz.

Bilimde akıl vardır; ‘ben yaptım’la , inatlaşmalarla ve kesinli siyasal bakışlarla ne karşı çıkılmalı ne de ısrarcı olunmalıdır.

Ülkemizde ‘korumak amaçlı’ yapılmaktadır denilen yapı ve önlemlerle doğal güzelliklerin korunmaması hatta yok edilmesi çok üzücü ve düşündürücüdür.

Bilimin sesini duymak gerek. Salda Gölü’nün korunan bir alan, sakin bir alan ve hiç bir yapının yapılmaması gereken doğal haliyle kalması dileklerimle…” dedi.