Emin Çölaşan: Bu nasıl yargıdır, nasıl adalettir?

Emin Çölaşan-2YAZARLAR-Sevgili okuyucularım, Ergenekon Silahlı Terör Örgütü (!) davasını hepiniz biliyorsunuz. AKP’nin icat ettiği, kendi karşıtlarıyla birlikte Türk Ordusu’nu da tasfiye etmek için kullandığı davanın adıdır. Bırakın silahlı örgüt olmayı bir yana, sanıklar birbirleriyle duruşma salonunda tanıştılar!
Son örnekten yola çıkarak yazıyorum. Hapiste iken CHP’den milletvekili seçilen gazeteci arkadaşımız Mustafa Balbay bu davada 34 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Önümüzdeki mart ayında hapiste geçirdiği süre kemiksiz beş yıl olacak.
Anayasa Mahkemesi son olarak -Balbay’ın başvurusu üzerine- karar aldı, uzun tutukluluk nedeniyle kendisine beş bin Törkiş lira tazminat ödenmesine karar verdi.
Mahkeme acaba alay mı ediyor? Beş yıla yakın haksız yere hapis yatacaksın ve karşılığında beş bin lira alacaksın. O kararı veren mahkeme üyelerine soralım bakalım, kendilerine beş bin değil de beş trilyon verilseydi, acaba o çilenin binde birini çekmeye razı olurlar mıydı?
Ergenekon mahkemesi ilginçti! Verdiği hukuksuz kararlar hep tartışıldı ve bundan sonra da tartışılacak.
Hak, hukuk ve adalet çiğnenmişti.
Sanıklar arasında darbeyle, terörle, örgütle uzaktan yakından ilgisi olmayan herkes, sadece ve sadece AKP’nin hesap sorma davası olduğu için mahkum edildi. Pek çoğu şimdi hapishanelerde…
* * *
İçlerinde müebbet hapisler var, 34 yıllar var, 15 yıllar var. Örnek olsun diye bazı isimler vereyim:
İlker Başbuğ, Genelkurmay eski Başkanı, “Terörist” olduğu gerekçesiyle müebbet aldı.
Askerlerden (Orgeneralden teğmene) Hurşit Tolon, Hasan Iğsız, Şener Eruygur, Nusret Taşdeler, Dursun Çiçek, Mehmet Ali Çelebi…
Gazeteci ve yazarlardan Doğu Perinçek, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Hikmet Çiçek, Deniz Yıldırım, Adnan Bulut, Ünal İnanç, Serhan Bolluk, Ergün Poyraz, Vedat Yenerer…
Rektörler ve üniversite hocalarından Kemal Gürüz, Fatih Hilmioğlu, Kemal Alemdaroğlu, Erol Manisalı, Ferit Bernay, Mehmet Haberal, Mehmet Perinçek, Yalçın Küçük…
Liste çok uzun, tamamını yazsam yer kalmayacak.
* * *
Silivri hapishanesinde kurulan özel yetkili mahkeme, hapis cezalarını geçtiğimiz 5 Ağustos günü açıkladı.
Şu anda aradan tam dört ay geçmiş olmasına karşın, gerekçeli karar henüz ortada yok.
Bu nasıl iştir?
Haksız yere hapis cezası alanlar şimdi hapishanelerde gerekçeli karar bekliyor ki, Yargıtay’a başvurmaları mümkün olsun!
Daha da çoook beklerler.
Gerekçeli karar açıklanacak, sanıklara ve avukatlarına tebliğ edilecek.
Sonra sanıklar Yargıtay’a başvuruda bulunacak. Yargıtay dosyaları okuyacak, görüşecek ve kararını açıklayacak.
Bu sürecin sona ermesi en az iki yıl daha alacak.
* * *
Bu davaya da Yargıtay 9. Ceza Dairesi bakacak. Hani o Balyoz davasına bakan ve haksız yere verilen hapis cezalarını onayan daire!
Balyoz için hazırladıkları gerekçeli karar elimde. Yeni hiçbir şey yok. 100’den fazla sanık için hazırlanan gerekçeli karar sadece 65 sayfa!
O dairenin tüm üyelerinin, AKP’nin yargıyı ele geçirme furyasında seçildiğini de unutmamak gerekiyor. Onları kim seçti?
AKP’nin arka bahçesi olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)!
HSYK üyelerini kim seçiyor?
Bay Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı kimliği ile yandaşlar arasından seçiyor!
* * *
Peki Anayasa Mahkemesi’nin Mustafa Balbay’la ilgili olarak verdiği son karar ne anlama geliyor?
Burada da AKP cingözlüğü var. Türkiye’de haksızlığa uğrayan insanların daha önce doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru hakkı vardı. Başvurular çoğalmış ve AİHM Türkiye’ye çok büyük para cezaları kesmeye başlamıştı.
AKP iktidarı bundan rahatsız oldu ve bu başvuruların önünü kesmek için yeni bir buluş yaptı:
Önce AİHM’e değil, Anayasa Mahkemesi’ne başvurulacak! İktidar böylece AİHM kararlarından kurtulacak, zaman kazanacak.
Mahkemenin son kararı işte bu doğrultuda. Amaç beş bin liralık gülünç bir tazminata hükmederek AİHM yolunu kesmek.
* * *
Anayasa Mahkemesi üyelerini kim seçiyor?
Yine Bay Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı kimliği ile yandaşlar arasından seçiyor.
Bu karar sonrasında Balbay tahliye edilir mi?
Hukukçuların bile bilmediği konuda ben yorumda bulunacak değilim. Ancak tahminimi yazabilirim:
“Tazminat verdik kardeşim, daha ne istiyorsun! Beş bin lirayı bozdur bozdur harca!”
Hukuk, adalet ve yargı iktidarın elinde oyuncak olursa, iktidarın pençesine teslim edilirse, sonuç işte böyle olur.
İzleyince ya gülersiniz, ya da ağlarsınız.
Bravo Fethiyespor
Sevgili okuyucularım, ismi cismi pek bilinmeyen ve Türk Futbolu’nda hiçbir ağırlığı olmayan bir takım önceki gece -hem de Fenerbahçe stadında- muhteşem bir galibiyet aldı… Ve Fenerbahçe’yi 2-1 yenip Türkiye kupasından elemeyi başardı.
Maçtır… Rakip takımı küçümser ve sahaya yedeklerle çıkarsınız ama hiç ummadığınız bir sonuçla karşılaşırsınız. Her şey olabilir.
Benim değinmek istediğim konu başka.
Fethiyespor 11 oyuncusuyla sahaya çıktı. İstiklal Marşı okunacak…
Ve takım oyuncularının göğsünde büyük harflerle bir görüntü. Dizilişte her oyuncunun formasında sırayla bir harf vardı:
Y-Ü-C-E-A-T-A-T-Ü-R-K
* * *
Maç sonrasında takımın yöneticisi Özkan Güneş’e sordular:
“Neden sahaya böyle çıktınız? Federasyon izin verdi mi?”
Yanıt ilginçti:
“İzin verilmeyeceğini bildiğimiz için izin almadan yaptık. Mesajımız yerine ulaşmıştır.”
Söyledikleri doğrudur. Geçtiğimiz 10 Kasım günü Fenerbahçe-Galatasaray maçı öncesinde Atatürk için saygı duruşu önerilmiş, ancak Futbol Federasyonu “Siyasi konudur, kabul etmiyoruz” diyememiş ve izin vermemişti.
Hiç kuşkunuz olmasın, Futbol Federasyonu şimdi Fethiyespor takımına ceza verecektir.
O Federasyon kimin elinde?
Tümüyle AKP’nin!
Kasasında parası bulunmayan Fethiyespor Kulübü’nü başkanından oyuncularına, yöneticisinden malzemecisine kadar kutluyorum.
Bu devirde herkese iyi bir Atatürk dersi verdiler. Daha nice başarılar diliyorum.

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.