Rahmi Turan: Hırsıza ne denir?

Rahmi Turan-2013-1Anamuhalefet lideri Kılıçdaroğlu bar bar bağırıyor:
“Adam boyunda kasalar içinde dolarlar, eurolar… Devleti soyuyorlar… Hırsıza hırsız denir, başka ne denir ki…”
Sonra daha da öfkelenip patlıyor:
“Böyle hırsızlar görmedim. Hollywood filmlerinde bile böyle hırsızlıklar yok! Kaçarlar belki… Kaçsınlar ama, onları kaçtıkları ülkeden geri getirip burada hesap soracağım! Ey yurttaşlar! 30 Mart’ta hırsızları sıfırlayın!
* * *
Diğer muhalefet lideri Devlet Bahçeli de kükrüyor:
“Yolsuzluk ve rüşvet, kangren gibi büyük bir sosyal hastalık haline geldi.
Milli değerlerin tahrip edildiği bir dönem yaşıyoruz.
Türkiye’miz bölünmenin eşiğinde. Milletimizin bir çıkış yolu bulması gerekiyor.
Bu çıkış yolunun demokrasi içinde olması lâzım!” diyor.
* * *
Cumhuriyet tarihi boyunca böyle karmaşık bir dönem, böyle rezillikler yaşamamıştık.
Günümüzde, hırsızlar, rüşvetçiler, halkı soyanlar muteber kişiler oldu. Kokular her yanı sardı…
Deliller karartıldı, belgeler, kayıtlar yok edildi, yeni yeni yasalar çıkarıldı…
Bu rüşvetçiler ne muteber insanlarmış! Onları kurtarmak için ülkenin yapısı temelinden değiştiriliyor, yasaklar getiriliyor, özgürlükler kısıtlanıyor.
Halkımızın önemli bir bölümü, bütün bu olanlara, garip bir şekilde sessiz! Kendilerini hâlâ, millet değil, ümmet sanıyorlar!
Bozulan, yozlaşan kurallar, uygulanmayan demokrasi, keyfi yönetim; çakallara ve tilkilere kümesteki tavukları yeme fırsatı veriyor!
İşte hal-i pür melalimiz! Yani acınacak halimiz!
Tanrı belki de “Ne haliniz varsa görün!” diyor
Gaflet ve dalalet içindeki iktidar partisi, ülkemizin insanlarını “Bizden olanlar ve bizden olmayanlar” diye ikiye böldü.
Yurtseverler içeri atıldı, hırsızlar serbest bırakıldı.
Birlik ve beraberliğimiz tehlikede…
Oysa bu coğrafyada her yanımız düşmanla sarılı… Ayakta kalabilmek için, her zamankinden daha fazla birliğe ihtiyacımız var.
Milli bütünlüğümüzü gözbebeğimiz gibi korumamız şart.
Fakat…
Gidişat hiç de öyle değil!
* * *
Ülkemizin önemli hukukçularından Yargıtay eski Başkanı Prof. Sami Selçuk diyor ki:
“Üzülerek belirteyim ki, şu anda kendisini ve birlikte olduğu insanları eleştirenleri düşman olarak duyuran siyasetçilerin elinde, artık sırt sırta değil, karşı karşıya duran, asıl hedeflerinden sapmış veya saptırılmış bir toplum var!
Demokraside devlet, kutsal ve dokunulmaz bir varlık değil, hak ve özgürlükleri hukuksal temelde sağlayan bir araçtır.
Bu toplum, bizleri ortak tarih, ortak dil, ortak yurt bilincinde, özetle geleceğimizin ortak paydasında birleştirip bütünleştirecek, Atatürk gibi bir önder bekliyor.”
* * *
Prof. Sami Selçuk doğru söylüyor ama Atatürk gibi muhteşem bir önderi tekrar nereden bulacağız?
Bir ulusa yüzyıllar içinde ancak bir defa nasip olan bir şanstır, fırsattır bu…
Biz geçen yüzyılda bir Atatürk bulduk ama onun kıymetini bilemedik!
Atatürk sayesinde özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı kazandık…
İşgal altındaki yurdumuzu kurtardık…
Onun yaptığı harika devrimlerle Batı uygarlığına doğru yöneldik…
Ümmet değil millet olma yolunda adımlar attık…
İnsanca haklarımızı kazandık. Ancak…
Dönüp dolaşıp yine yüz yıl önceki acıklı halimize geldik!
Tanrı, kim bilir belki de “Size Atatürk’ü yolladım, değerini bilmediniz, şimdi ne haliniz varsa görün!” diyordur.
Bizi bu bataklıktan ancak, halkımızın bilinçlenmesi kurtarır!
Te­bes­süm
Zengin ve fakirin duası!
Kemal Ulusu’dan bir fıkra…
Zengin adam, camiye gitmiş, dua ediyor:
“Allahım, bir villa daha yaptıracağım, yardım et bana, ne olur!”
Bu sırada bir fakir de geliyor, yanına oturup o da duaya başlıyor:
“Allahım! Bana birkaç lira ver de karnımı doyurayım Allahım, ne olur!”
Zengin adam, telaşla elini cebine atıp, bir on lira çıkararak ona veriyor:
“Ula, al şu parayı da defol hemen buradan… Benim işim daha önemli… Böyle küçük işler için Allah’ı meşgul etme!”
Gü­nün Sö­zü
Ağaç yıkılınca gölge kalmaz!

Adalet-2014-1

Leave a Reply

Your email address will not be published.