Meclis’ten yasalarınız özensiz, düzensiz çıkarılırsa, öğretim üyesi bile olmayan üniversitelerde hukuk fakültesi açarsanız, o öğrencileri devletin yurduna yerleştiremeyip cemaatlerin, tarikatların kucağına atarsanız, hakimin, savcının üzerinde siyasi baskıyı hiç ihmal etmezseniz bağımsız yargıdan söz edemezsiniz. Bağımsız olmayan yargının da tarafsız olmasını bekleyemezsiniz.
Ülkemizde davaların zamanında bitmemesi eleştiri konusu olurdu. Adalet Müfettişleri denetimleri sırasında geciken dosyalarla ilgili eleştirilerde bulunurdu. Bir taraftan “geciken adalet adalet değildir” eleştirisinde bulunacaksınız ama çözümünü de bulmayacaksınız. Yani, adaletin aksamasına seyirci kalmayı sürdüreceksiniz.
“Ergenekon” olarak adlandırılan bir terör örgütüne kamuoyunu inandırdılar. Ancak, bu nasıl bir örgüt ki silahlı, bombalı eylemi yok. Dahası sanıklar birbirini tanımıyor. Bunu yapabilmek için gizli tanıklara ihtiyaç var. Tam 52 gizli tanık buldular. Bunların da hemen tamamı ya cezaevinde, ya haklarında davaları devam eden kişiler. Yani, kendilerine kurtarılmaları için söz verilmesi halinde her türlü yalanı söyleyebilecek, iftira atabilecek kişiler.
Silahlı örgüt diyebilmek için gizli tanıklar devreye sokuldu. Danıştay’a saldırı düzenleyen Alparslan Arslan’ı “Ergenekon örgütü”ne bağlamak için aynı davadan ağırlaştırılmış hapis cezası verilen Osman Yıldırım, Ergenekon davasının hem sanığı, hem tanığı, hem de gizli tanığı olarak mahkeme heyetinin karşısındaydı. Görevini yaptı ve 5 Ağustos 2013’de tahliyeyle ödüllendirildi.
Ergenekon olarak bilinen soruşturma 12 Haziran 2007’de başlamıştı. O dava hâlâ Yargıtay’a bile gönderilemedi. İşte, AKP hükümeti döneminde çıkarılan yasa ile tutuklulukta geçen sürenin 5 yılı doldurması halinde ya da yerel mahkemenin gerekçeli kararı 15 gün içinde yazmaması durumunda sanıkların tahliyesi öngörüldü.
Ergenekon olarak bilinen davanın sanıkları da, Danıştay saldırısını gerçekleştiren de, Malatya’da insanların kafalarını kesenler de tahliye edildi. Biliyorum, bazı tahliyeler, Berkin Elvan’ın ölümü sizin de içinizi sızlatıyor, “bu nasıl adalet” demenize neden oluyor… Haklısınız… Çok haklısınız…
“Yargılama bir sanattır”
Ülkemizde 125 hukuk fakültesi var. Çoğunda eğitim yetersiz. Staj sistemi de hakim yetiştirmeye uygun değil. Bunların mesleğe alınışları da politik duruma göre değişiyor. Hükümetle yıllarca uyum içinde olan cemaat, bu görevi üstlenmiş olacak ki, Başbakan şimdi yargı mensuplarını “paralel yapı”nın elemanı olarak gösteriyor. Bırakın “paralel yapı”yı, bu ülkenin insanı olup bitenlerin sorumlusu olarak sadece hükümeti bilir…
Ünlü hukukçu Naci Ünver “Yargılama bir sanattır. Hukuk kültürü, içinde bulunduğu toplumu ve dünyayı okumakla kazanılır” diyor. AKP hükümeti döneminde “benim yargım”, “benim hakimim”, “benim savcım” sözlerini sıkça duyar olduk. Böyle bir ortamda sağlıklı bir hukuk sistemi olabilir mi? Siyasallaştırılan, cemaatleştirilen “benim yargım” yaklaşımı yargıyı bu hale getirmedi mi? Tabii ki canla-başla görevini yapan binlerce yargı mensubu olduğunu da unuttuğumuzu sanmayın…
Her dava bu kadar sürmez
“Ergenekon” olarak bilinen davanın bu kadar uzun sürmesi, mahkemenin tutumundan kaynaklandı. Birbiriyle ilgisi olmayan davalar birleştirile birleştirile içinden çıkılamaz hale sokuldu. Ayrı karar verilebilecek dosyalar “asrın davası” denilmesi için birleştirildi. Danıştay Davası’nın Ergenekon’la birleştirilmesi de bunun bir sonucudur.
Oysa, Ankara’da Danıştay Davası’nı mahkeme sonuçlandırmış, Alparslan Arslan ve bazı sanıklar hakkında ağırlaştırılmış hapis cezaları verilmişti. Üstelik bu ceza hem örgütten, hem de adam öldürmekten verilmişti. Mahkeme Başkanı Orhan Karadeniz, “Ergenekon Davası” sırasında, Danıştay saldırganlarının Ergenekon’la bir ilgilerinin olup olmadığını tam üç kez sordu. Sonunda, “Danıştay saldırısının örgütle ilgisinin olmadığı” belirtildi ve dava da karara bağlandı.
Bugün yargının gecikmesinden şikayet ediliyor ama Danıştay Davası’nı erken bitirdiği için Orhan Karadeniz ve mahkemenin üyeleri neredeyse “Ergenekon Davası’nın” sanıkları arasına sokulacaktı. Çünkü, davayı erken bitirmekle “Ergenekon Örgütü’nü ört-bas etmek istedikleri” öne sürüldü. Sonuçta, Osman Yıldırım’ın mektubu, Yargıtay aşamasında olan davanın Ergenekon Davası ile birleştirilmesinin yolunu açtı. İşte, bugün Ergenekon’a “silahlı terör örgütü” diyebilmek için Danıştay saldırısı kullanılıyor.
Biliyorum, kararı zamanında yazamayan hakim, başını yastığa rahat koyamaz. Aklı hep o davada olur. Bugün yargıdan şikayet ediliyorsa bunun birinci sorumlusu hükümet, ona yandaşlık eden basın, şimdi “paralel yapı” olmakla suçlanan cemaatçiler ile onların yandaş basını…
SÖZCÜ