Uğur Dündar: Gecenin en koyu karanlığı şafak öncesi oluşur…

Ugur-Dündar-2TRT de se­çim ya­yı­nı ha­zır­lık­la­rı ay­lar ön­ce­sin­den baş­la­mış­tı.
Ha­ber Da­ire­si Baş­ka­nı Do­ğan Ka­sa­roğ­lu, Al­man­ya­’da WDR rad­yo­sun­da ça­lı­şan, ay­nı za­man­da TRT ve Mil­li­yet ga­ze­te­si­nin de mu­ha­bir­li­ği­ni ya­pan “Bam­bi­no­” la­kap­lı ba­şa­rı­lı ga­ze­te­ci Ör­san Öy­me­n’­i ara­ya­rak, ye­ni gö­re­vi­ni teb­liğ et­ti:
“Pı­lı­nı pır­tı­nı top­la, ace­le An­ka­ra­’ya gel. Se­çim prog­ra­mı­nı sen su­na­cak­sın.”
Baş­ka­n’­ın çağ­rı­sı üze­ri­ne hiç­bir ha­zır­lık yap­ma­dan he­men baş­ken­te ge­len Öy­men, ken­di­ni ya­yın he­ye­ca­nı ve te­la­şı­nın için­de bul­muş­tu.
Tüm eki­bin bü­yük bir öz­ve­riy­le ça­lış­ma­sı­na rağ­men “Se­çim Öze­l” prog­ra­mı ön­ce­sin­de hiç umul­ma­dık ak­si­lik­ler ya­şa­nı­yor­du.
Ya­yın za­ma­nı ge­lip ça­tın­ca alar­ma ge­çil­di ve sa­at­ler 21.00’i gös­te­rir­ken, Te­le­viz­yon Ha­ber­le­ri Mü­dü­rü Ze­ki Sö­ze­r’­in tok ve ka­rar­lı se­si stüd­yo­da yan­kı­lan­dı:
“Ar­ka­daş­lar baş­lı­yo­ruz. Di­a ha­zır, mü­zik ha­zır… On, do­kuz, se­kiz, ye­di, al­tı, beş, dört, üç, iki, bir… Di­a’­yı al, ban­dı ver!”
Ama o da ne?
Ses tek­nis­ye­ni “ban­dı ve­r” ko­mu­tu­nu du­yar duy­maz, elin­de tut­tu­ğu ses ban­dı­nı Ze­ki Sö­ze­r’­e uzat­mış­tı!
Elin­de­ki ses ban­dıy­la ka­me­ra­ya ya­ka­la­nan Sö­zer de re­sim se­çi­ci­ye “Ör­sa­n’­a ke­s” di­ye ba­ğır­mak zo­run­da kal­mış­tı!..
Ama ak­si­lik­ler bi­te­cek gi­bi de­ğil­di.
Bu kez de Ör­sa­n’­ı gö­rün­tü­le­yen ka­me­ra arı­za­lan­mış­tı!..
Kem küm ede­rek du­ru­mu kur­tar­ma­ya ça­lı­şan Öy­men de to­pu, Par­la­men­to Ha­ber­le­ri Mü­dü­rü Hü­sa­met­tin Çe­le­bi­’ye at­tı!..
* * * * *
Ak­si­lik bu ya, şim­di de Ör­sa­n’­ı, ya­yı­na zor ye­tiş­ti­ri­len de­ko­run aziz­li­ği bek­le­mek­tey­di!
Son da­ki­ka­da stüd­yo­ya ge­ti­ri­len su­nu­cu ma­sa­sı­nın üze­rin­de­ki tut­kal ku­ru­ma­dı­ğı için, Ör­sa­n’­ın la­ci­vert ce­ke­ti­nin kol­la­rı ma­sa­ya ya­pı­şıp kal­mış­tı!
Öy­men ce­ke­tin­den kur­tul­ma­ya ça­lı­şır­ken, ken­di­ni ek­ran­da bul­du. Yüz ifa­de­si şaş­kın­lık ve ça­re­siz­lik do­luy­du!
Ney­se, ce­ke­ti­ni ma­sa­da bı­ra­kıp ya­yı­na de­vam et­ti!
Ama bek­len­me­dik olay­lar du­ra­cak gi­bi de­ğil­di.
Çok geç­me­den otur­du­ğu kol­tu­ğun ön iki ba­ca­ğı ça­tır çu­tur ses­ler çı­ka­ra­rak kı­rıl­dı.
Ne­ye uğ­ra­dı­ğı­nı şa­şı­ran Ör­san, san­ki otu­ru­yor­muş gi­bi ya­pa­rak ma­sa­ya aban­dı ve iki ba­ca­ğı­nın üze­rin­de dur­ma­ya ça­lı­şa­rak ya­yı­na de­vam et­ti!
Ne­den son­ra ya­yın so­rum­lu­la­rı ko­şa­rak de­kor bö­lü­mü­ne git­ti­ler ve ora­da bul­duk­la­rı bir ta­bu­rey­le, diz­le­rin­de der­man kal­ma­yan Ör­san Öy­me­n’­in otur­ma­sı­nı sağ­la­dı­lar!
* * * * * *
Ak­tar­dı­ğım anı­lar 12 Ekim 1969 yı­lın­da ya­pı­lan se­çim gü­nün­de ya­şan­dı.
O za­man­la­rın tek ka­nal­lı TRT Te­le­viz­yo­nu’n­da ça­lı­şan­lar, he­nüz pro­fes­yo­nel ya­yın­cı­lı­ğa ge­çil­me­di­ği için, ina­nıl­maz zor­luk­lar için­de gö­rev ya­pı­yor­du. Ama mes­le­ği­ne aşk­la bağ­lı de­ğer­li bir eki­bin bir­bi­ri­ne ke­net­len­me­siy­le çok ba­şa­rı­lı hat­ta unu­tul­maz ya­yın­la­ra im­za atı­lı­yor­du.
Ka­mu­oyu, mes­lek il­ke­le­ri­ne sı­kı sı­kı­ya bağ­lı ga­ze­te­ci­ler­den olu­şan TRT Ha­ber Mer­ke­zi­’nin ver­di­ği her ha­be­ri, hiç­bir kuş­ku duy­ma­dan doğ­ru ola­rak ka­bul edi­yor­du.
“Se­çim Öze­l” prog­ra­mı da, o dö­ne­min unu­tul­maz ba­şa­rı­la­rın­dan
bi­riy­di.
* * * * * *
Bir de bu­gü­nün Tür­ki­ye­’si­ne ve ik­ti­dar bo­ra­zan­lı­ğın­dan baş­ka hiç­bir iş­le­vi kal­ma­mış olan TRT’­ye ba­kın.
Gü­nü­müz TRT’­si­nin gör­kem­li bi­na­la­rı, bin­ler­ce ça­lı­şa­nı, bir­çok TV ka­na­lı, rad­yo­la­rı, de­va­sa stüd­yo­la­rı, tüm dün­ya­da bü­ro­la­rı var ama, asıl ol­ma­sı ge­re­ken yok!
TRT’­nin ha­ber­le­ri­ne kim­se inan­mı­yor!
Mil­le­tin pa­ra­sıy­la ya­yın ya­pan bu ku­rum, her inan­dı­rı­cı­lık sı­na­vın­da sı­nıf­ta ka­lı­yor.
Ül­ke­miz hız­la çağ­dı­şı bir ka­ran­lı­ğa doğ­ru sav­ru­lu­yor.
Bü­yük Ön­der Ata­tür­k’­ün la­ik de­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­t’­i dö­nüş­tü­rül­me­ye ça­lı­şı­lı­yor, ku­tup­laş­tı­rı­lan top­lum, ça­tış­ma­ya sü­rük­len­mek is­te­ni­yor.
Sev­gi­li okur­la­rım,
Aman ka­ram­sar­lı­ğa ka­pıl­ma­yın, pro­vo­kas­yon­la­ra gel­me­yin ve ge­ce­nin en ko­yu ka­ran­lı­ğı­nın, şa­fa­ğın en ya­kın ol­du­ğu za­ma­nı işa­ret et­ti­ği­ni unut­ma­yın.
Bu se­çim­de bir oyun bi­le çok de­ğer­li ol­du­ğu bi­lin­ciy­le mut­la­ka san­dı­ğa ko­şun.
Bu­nun­la da ye­tin­me­yin, git­me­yen­le­ri de ik­na edip san­dı­ğa gö­tü­rün.
De­mok­ra­tik bi­lin­ci yük­sek yurt­taş­lar ola­rak oyu­nu­za, san­dı­ğa ve ge­le­ce­ği­mi­ze sa­hip çı­kın.
NOT: Yu­ka­rı­da­ki TRT anı­sı­nı de­ğer­li dos­tum Or­han Bay­ka­l’­la bir­lik­te yaz­dı­ğı­mız “Ya­lan­dan Kim Öl­mü­ş” ad­lı ki­ta­bı­mız­dan alın­tı­la­dım. Adı ge­çen bü­yük ya­yın­cı­la­rın bir­ço­ğu ne ya­zık ki ar­tık ha­yat­ta de­ğil­ler. On­la­rı sev­gi ve say­gıy­la anı­yo­rum. Üze­ri­miz­de unu­tul­maz emek­le­ri bu­lu­nan mes­lek bü­yük­le­ri­me de iç­ten te­şek­kür­ler edi­yor, uzun ve sağ­lık­lı ömür­ler di­li­yo­rum.

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.