Beste Serim Erbak – Tire

TİRE-ÖDEMİŞ Bademli Köyü-Birgi- 20 Ağustos 2011
İzmirlilerin “Haydi bu hafta sonu Tire’ye gidelim!” demesi alışılmış bir güzelliktir.
Tire’nin İzmir’e uzaklığı 90 km civarında. Aslında Tire, salı pazarları
ile ünlü. Her türlü otu bulabilirsiniz. Öyle ki bu pazara gitmek için turlar bile düzenleniyor. Biz İzmir-Özdere-Kuşadası istikametinden öğle 13.00′te Tire’ye vardık.

Tire’ye gelmeden önce Değirmen Restoranda bir yemek yedik.
Suların arasında, ördeklerin dolaştığı bir yer. Tire köftesi ile meşhur. Çok da güzel keşkek yapıyorlar.
Tire yeşillikler içinde,” İşte burada yaşanır.” dedirten bir yer. Geçmişi Hititlere kadar dayanıyor. Dağlara doğru tırmanan yolda Kaplan isminde bir restoran yöresel ot yemekleriyle oldukça tanınmış. En tepeye çıkarsanız Tire’yi kuşbakışı seyretme fırsatını yakalıyorsunuz.
Fransız yazar, şair, politikacı Alphonse de Lamartine’nin burayla ilginç bir
bağlantısı var. Lamartine 1800’lü yıllarda yaşamış bir Türk dostu.
Osmanlı Tarihi hakkında dokuz ciltlik bir eser yazmış. Lamartine aynı
zamanda bir gezgin. 1848 yılında Fransa’da 3.Napolyon’a karşı devlet
başkanlığına adaylığını koymuş. Osmanlı Devleti kendisine Tire’de bir ev ve
çiftlik vermiş. Uzun bir süre bu güzel yerde yaşamış. Biz onun bir zamanlar oturduğu evi görmek istedik.
Ev, Tire Müzesinin tam karşısında. Sadece kapısı ve duvarları var. Bir yenileme yapılmamış. Kendi hâline bırakılmış.

Fransızların Petank (Pétanque) dediği, mazisi eskilere dayanan millî bir
oyunları vardır. Küçük, yuvarlak toplar ile oynanır. Tire’de de buna benzer bir
oyun oynanıyor. Adı “Karambol“. Kimse mazisi hakkında bir
bilgi veremiyor. İnsan ister istemez “Acaba Lamartine’in Tirelilere öğrettiği o zamanlardan kalma bir oyun mu?” diye düşünüyor.
Buradan Ödemiş’e doğru yola çıkıyoruz.
Ödemiş’e 8 km kala Bademli adında bir köy var. Biraz tepeye doğru tırmanıyorsunuz. Çok düzenli, şirin bir köy.
Köylülere sora sora tarihi “Kılcı Mehmet Ağa Camii’ni buluyoruz.
Epeyce cami gördüm ama bu bir başka güzel. Ahşap yapının iç kısmındaki
Duvarlarda rengârenk işlenmiş resimler muhteşem.
Voyvoda Beyi tarafından yaptırılmış. O kadar zevkli ve ince işlenmiş ki…
İnsanın içi huzur doluyor. Restorasyon pek yapılmamış. Camiinin anahtarını merkezdeki imamdan alıyorsunuz. Sanki bu güzelim eser çürümeye terk edilmiş. Çok üzüldüm.

Yolumuz Birgi’ye doğru. Tüm ahşap ve taş karışımıyla yapılmış evler restore
edilmiş. Derenin kıyısında “Çakır Ağa Konağı’nı geziyoruz. Türk mimarisinin güzel bir örneği. 1761 yılında zengin bir tüccar olan Çakıroğlu Mehmet Bey
tarafından yaptırılan konak, yüksek duvarlarla çevrili ve üç katlı. Daha önce
geldiğimde diğer katlara da çıkılabiliyordu ama bu defa sadece birinci kata
izin var. Ahşap yapı yıpranmış. Onarım çalışmaları yapıyorlarmış. Katları
kapatan kapılar çok ilginç.

Merkezde ise yine değişik yapılar var. En ilginci bir bakkalın (Sezgin Market)içinden geçerek ulaşabildiğiniz hamam. Bakkal Tahir Bey seve seve size burayı gezdiriyor. Labirentlerden geçerek ulaşıyorsunuz.
Aydınoğlu Mehmet Bey Camii de merkezde. Tam köşesinde bir aslan
heykeli var. Hiç alışık olmadığımız bir görüntü. Sorunca oradakiler caminin
yapımı sırasında bir aslan heykelinin süs olarak konduğunu söylediler. Birgi her köşesinde bir gizem barındırıyor.