Bütün dersleri lisede iyi idi. Üniversiteyi de iyi derecede bitirdi. Ailenin, dededen kalma bahçeli evini sattılar. O parayla gitti İngiltere’de London School of Economics’de master yaptı, döndü.
Dört yıldır iş arıyor, bulamadı.
Geçen gün gazete okuyordu.
Haberi gördü.
Ayağa fırladı “Babam Başbakan olsaydı her tuttuğum vakıf olacaktı” diye bağırmaya başladı. Annesi “sevgili oğlum aklını yitirdi” diye telaşlandı. Oysa aklı da, bilinci de, fikri de yerli yerindeydi. Önünde bir kendi çaresiz örneği bir de Bilal’in ballı modeli vardı.
Aynı yaşlardaydılar.
* * *
Bilal de yüksek lisansını babasının arkadaşı bir işadamının verdiği burs desteği ile yapmış, ülkeye dönmüştü. Bilal, hazır kurulu şirketlere yüzde 40 yüzde 50 ortak yapıldı. Kuyumculuk, kuruyemişçilik, köftecilik, kebapçılık, sabunculuk, kozmetikçilik alanlarında faaliyeti olan bu şirketlerde Başbakan oğlu Bilal, o kadar başarılı olmuş, kâr etmiş, para biriktirmişti ki, çok genç yaşta“hayır ve hasenat” için vakıf sahibi olmaya yönelmişti(!) “Her tuttuğun altın olsun” misali“Bilal’in her tuttuğu vakıf” oluyordu.
Para ve malını bağışlarsın.
Vakıf kurulur.
Halka hizmet eder.
Karşılık beklemez.
Vakıf para getirmez.
Vakıf para götürür.
Bilal de birikimin bir bölümünü TÜRGEV ile OKÇULUK VAKFI adlı 2 ayrı vakfa aktararak toplumun hayrına harcıyordu.
Helal olsun!
Bu gerçek miydi?
Bilal mi vakfa para aktarıyor?
Vakıf mı Bilal’e kazandırıyor?
* * *
Yönetiminde olduğu 2 vakfa bağlı şirketler, hizmet ve mal satan kuruluşlar, vakıfın işlettiği yurtlar, açtığı okullar aracılığıyla Bilal, vakıfların altına döşenmiş gizli görünmez hortumlarla bu vakıf işinden büyük paralar mı kazanıyor? Bilal’in 2 vakfı da bağış çeken, para stoklayan, varlık depolayan kumbaralar gibiler.
Belediyelerden arsa yağıyor.
İşadamından inşaat desteği.
Devletten imtiyaz kolaylığı.
Gizli hesaptan dolarlar akıyor.
Örneğin Bilal’in babasının partisi AKP’li Ümraniye Belediyesi parasıyla yapılmış bir sosyal tesis binası TÜRGEV’e devredildi. TÜRGEV, bu binayı kreş ve gündüz bakımevi olarak faaliyete geçirdi. Çevredeki konaklarda yaşayan zengin muhafazakarların 1-6 yaş arası çocuklarına yıllığı yaklaşık 15 bin lira karşılığı kreş hizmeti sunmaya başladı. “Bu ne iş?” diye soranlara da; herkese açık ve ücretsiz hayır faaliyeti diye söylendi. Bilal Erdoğan, bu binayı vakfa bağışladığı için Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can’a törenle “teşekkür plaketi” verdi.
* * *
Zaman çok acımasız.
Bütün değerleri çürütüyor.
Bilal’in babası Başbakan olmadan önce İstanbul Belediye Başkanı iken belediyenin parasıyla yapılan sosyal tesis binalarının kişi ya da vakıflara devredilip özel mülk malıymış gibi işletilmesine karşı çıkmış ve bu tip tesislerin işletme ruhsatlarını iptal etmişti.
Bugün gelinen nokta!
Bilal, babasının ilkelerini yıkıyor.
Bilal’in babası da seyrediyor.
Seyrediyor olmasaydı Maliye Bakanlığı, İstanbul 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı’nın bulunduğu 130 hektarlık arazinin Bilal’in vakfı TÜRGEV’e üzerinde üniversite kursun diye “irtifak hakkı” sunma girişiminde bulunamazdı.
* * *
Bilal’in vakfı ballı, bereketli.
Dört gün geçti, gizleniyor. TÜRGEV’e 99 milyon 999 bin 990 doları kim bağışladı? Hangi hayır işi için bağışladı? Türk mü, Arap mı, ABD’li mi? Bu para Vakıfbank’ta açılan iki ayrı hesapta niçin gezdirildi? Sonra yarısı Fatih’te bir inşaat için harcandı, diğer yarısı da Arap Türk Bankası’nda bir hesaba yatırıldı. Arap Türk Bankası’ndaki hesabın sahibi kim? Bu kadar yüksek bir kaynağı MASAK niçin araştırıp soruşturmadı? Bilal’in babası Başbakan olmasaydı, vakıfçılığa bu kadar bağış yağar mıydı?
ÖZÜR: Dünkü yazıda “ölüm döşeğinde üç özürlü doğum yaptı” cümlesinden ötürü engelli okurlarımdan haklı eleştiri aldım. Bu benzetmenin onları kıracağını düşünemedim.
SÖZCÜ