Adalet Bakanı…
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu…
Yargıtay ve Danıştay gibi yüce yargı kurumları…
Dünyanın en büyük adliye binaları…
Çeşit çeşit mahkemeler…
O mahkemelerde görev yapan hakimler, savcılar…
Meğer bunların hepsi görüntü olarak varmış!
Bu ülkede kritik yargı kararlarını bir kişi veriyormuş:
Başbakan Tayyip Erdoğan!..
* * *
Bunları neye dayanarak söylediğimi tahmin etmişsinizdir.
Eski Polis Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in önceki gece Bugün TV’de Tarık Toros’un sorularına cevap verirken dile getirdiği korkunç iddialardan yola çıkarak söylüyorum.
Meğer Ergenekon’dan KCK’ya, Oda TV’den Şike Davası’na kadar tüm siyasi operasyonlar ve sonrasındaki tutuklamalar, Başbakan’ın talimatı ve onayıyla yapılmış.
Meğer Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, Tayyip Erdoğan’ın isteğiyle Silivri zindanına atılmış!
Meğer Başbakan’ın Başbuğ’un tutuklanmasına üzüldüğünü söylemesi sahteymiş!
Ayrıca Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’yi hedef alan Şike Davası’nda da onayı, yine Başbakan vermiş! Hatta operasyonun tarihini bile o belirlemiş.
Yılmazer’in insanın tüylerini ürperten iddiaları bunlarla sınırlı değil.
Örneğin Abdullah Öcalan, İmralı’da bir yandan AKP ile pazarlıkları sürdürmüş, öte yandan Kandil’e avukatları aracılığıyla gönderdiği mektuplarla, karakollara saldırı talimatları vermiş.
Öcalan’ın el yazısıyla kaleme aldığı karakol baskını emirlerini içeren mektuplar, devletin arşivinde duruyormuş.
Bunlar “Aman Allah’ım Başbakan ve AKP’si ülkeyi ne hale getirmiş” dedirten, dudak uçuklatıcı iddialar…
Dilerim Yargıtay Başsavcısı Hasan Erbil de dinlemiş olsun!
* * *
Akıllara durgunluk veren olaylar zincirine bir halka da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Nijerya’da çatışan taraflardan El Kaide bağlantılı Boko Haram adlı şeriatçı örgüte silah göndermesiyle eklenmiş!
Zira ortalığa saçılan ses kayıtlarından biri de bu silah sevkiyatıyla ilgili.
Başbakan’ın Başdanışmanı Mustafa Varank ile THY Yönetiminin Özel Kalem Müdürü Mehmet Karakaş arasında geçtiği iddia edilen konuşmada Karakaş, dehşet verici itiraflarda bulunuyor:
“Nijerya’ya onlarca malzeme taşıyorum. Müslümanları mı öldürecek, Hıristiyanları mı öldürecek? Vebal altındayım” diyor.
Bu konuşmadan da koskoca ülkenin kaderinin, ters yumruk alan boksörden farkı kalmamış bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştığı anlaşılıyor.
* * *
Hayırsever Rıza’nın bağış(!) yağmuruna tuttuğu Egemen Bağış’ın, gazeteci dostuyla yaptığı görüşmeye ve “Bakara Suresi” ile dalga geçmelerine ise söyleyecek söz bulamıyorum.
Ortaya çıkan gerçeği, muhafazakar ve inançlı toplum kesimini din sömürüsüyle aldatmanın ve rezillik düzeyine varan iki yüzlülüğün, Allah’tan tokat yemesi olarak görüyorum.
Düşünün sevgili okurlarım,
Bunlara benzer sözleri, sürçü lisan sırasında bile bir CHP’li ağzından kaçırmış olsaydı, bugün Türkiye’de kıyametler kopmaz mıydı?
Mahkemeler, savcılar, polisler harekete geçmez miydi?
O CHP’li yaka paça emniyete götürülüp gözaltına alınmaz mıydı?
Yandaş medya onu ve yedi göbek sülalesini günlerce, haftalarca linç etmez miydi?
Yıllarca zindanda kalmaz mıydı?
* * *
Başbakan’ın “montaj, dublaj, şantaj” dediği “paraları sıfırlama” konuşmalarının da gerçek olduğu CHP’li Umut Oran’ın yaptığı teknik çalışmayla ortaya çıktı.
Böylece üç çocuğun sırrı da anlaşıldı:
Biri çalsın,
Diğeri saklasın.
Üçüncüsü de sıfırlasın…
Vatandaşa gelince,
Yavrusunu çuvalda taşısın!..
SÖZCÜ