2012 Neler getirecek? (Krizin devamı) | Dr. Tunay Akoğlu

Geçtiğimiz yılda yaşadığımız mali, ekonomik, sosyal ve politik bunalımın 2012´de de devam edeceği konusunda bütün tanınmış uzmanlar, politikacı ve yöneticiler hemfikir gözükmektedir. Dünya çapındaki krizin ve özellikle Avrupa Birliği (AB) krizinin 2012 yılındaki devamını karakterize edecek en önemli noktalar aşağıdaki gibi sıralanabilir :
-Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Prof. Joseph E. Stiglitz´e göre 2012 yılında, Euro ile 50 yıllık Avrupa entegrasyonu sona erebilir. (Bk: The year of rational pessimism, New Europe Gazetesi, Brussels, January 2012 ),
-Şahıs ve işletmelerin, finans kuruluşlarının ve hükümetlerin içinde bulundukları mali ve likidite bunalımı genişleyebilir ve dolayısı ile dengesizliğe uğramış dünya ekonomisi daha da zayıf bir duruma düşebilir.
(Prof. Nouriel Roubibi, New York University),
-Krizden çıkmanın mümkün yollarından birisi 2012 yılında özel sektörün desteklenmesinin yanı sıra kamu sektörü ve devletin ekonomik müdahalelerinin reforma tabi tutulup, vatandaşa sundukları hizmetlerin artırılması olabilir . (Kemal Derviş, T.C. Ekonomi eski Bakanı, Brookings Institution – Washington DC ve Sabancı Üniversitesi ´Istanbul Policy Center),
-AB Bünyesinde ön görülen ´mali entegrasyon´un, tüm Euro bölgesini veya AB ülkelerinin hepsini kapsaması yerine, ikili antlaşmalarla gerçekleştirilmesi söz konusu olabilir. Ancak bu seçenek AB´nin ne kadar zayıf bir birlik olduğunun bir başka delili olacaktır. (Prof. Barry Eichengreen, Univeristy of California, Berkeley),
-2012 Yılında Çin Cumhuriyetinin ekonomik yapısını yeniden dengelemesi zorunlu gözükmektedir. Bu, inşaat ve ihracat sektörlerinden , kalkınmanın en önemli motorlarından birisi olan tüketimi artırmaya yönelmekle mümkün olabilir. (Observatoire de la Finance, Genève),
-2012´de altın fiyatlarının yükselmesi, Euro´nun Dolar paritesinin düşmesi, ABD ve İngiltere borsalarında kriz oluşması, ABD ve Avrupa´da enflasyonun hızlanması öne çıkabilir. BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin ) ülkeleri ve diğer önemli- hızla gelişen ekonomilerde , bu ´yeni´ ekonomiler karşısında ABD´nin ve AB´nin artan ticaret dengesi açıkları nedeni ile küçülme başlıyabilir. ( UN, OECD ve WTO ),
-2011 Yılında kararsızlıklar içinde bocalayan AB , 2012´de iki kanallı bir bünyeye doğru hızla ilerleyecektir. Bir yandan EURO bölgesinin 17 AB üyesi , diğer yandan 27 ülkelik tüm AB, ikili bir durum yaratmaktadır. Diğer taraftan ise, ´güney ve kuzey´ diye iki AB ortaya çıkmaktadır. Buna ek olarak, artan işsizlik döneminde kemerleri sıkma politikaları kullanmaya kalkan AB, deflasyonist bir borçlanma ve kısır döngü içine girmektedir. ( George Soros, Europe´s year of indecision, New Europe , January 2012),
-2016´da Euro bölgesinin GSMH ( Gayri Safi Milli Hasılasının) Çin´in GSMH´nın altına düşmesi beklenmektedir. Aynı yılda, Çin ve Hindistan ekonomileri bir arada, Euro Zone ekonomik büyüklüğünün iki misline çıkacaktır. Avrupa´nın, bugün geçerlik taşıyan yepyeni bir jeo-politik dünya yapısını gözönüne alması zorunludur. 2012 Yılında, yeni bir AB düzenlemesi uygulanırken AB ülkelerinin ulusal çıkarlarından ve egemenliklerinden daha fazla kısıtlamalar yapması ve hatta daha fazla feragat etmeleri gerekecektir.
(Jean-Claude Trichet, Avrupa Merkez Bankası eski Başkanı),
-2011´de Avrupa´nın temeli sarsılmaya başladı. Dünya´nın kuvvetler dengesi Asya ve Pasifiğe süratla kaymakta. ´Batı eksenli dünya´ değişim içinde ve kaybolmakta. 2012 Yılında AB bu gerçekleri gözönünde tutarak daha geniş politik bütünleşmek , yeni finansal reformlar yapmak, şeffaf bir kurumsal çerçeve kurmak ve daha geniş bir AB anlaşma zemini yaratmak zorundadır. ( Javier Solana, AB Ortak Dış Politika ve güvenlik eski sorumlusu),
-AB´nin geleceği gerçekten çok problematik bir görünüm taşıyor. Bunun ana nedeni sadece Euro´nun bir para birimi olarak başarısızlığı değil; çünkü buna paralel ve eş zamanlı olarak demokrasi de kriz içinde. AB Ülkeleri vatandaşlarının AB´ye ve Avrupa Parlamentosuna güvenleri gittikçe azalmakta. 2012 Yılında Avrupa tam bir kavşak noktasına – ayırımına gelmiş durumda; önündeki seçim : Ya bütünleşme , ya da dağılmak. ( Foteini Kalantzi, Freie Universitaet, Berlin).
Yukarıdaki yorumlara aşağıdaki yaklaşımları eklemek anlamlı olabilir :
2011 ´de AB ortak karar mekanizmalarının empoze ettiği önlemleri alma zorunda kalan AB krizinin ön safhalarında yer tutan Yunanistan, İspanya, İtalya, Portekiz ve İrlanda gibi ülkeler 2012 yılında kendi kamu oylarının onaylaması gereken sosyal gelişme ve ekonomik kalkınma önlemlerini planlama ve uygulama durumundadır. Bu şekilde ; kemer sıkma politikaları, eşitlik ve kalkınma ilkelerinin her birisi, ve entegre edilmiş tümü, ele alınmış olacaktır.
Diğer taraftan, 2012 ´de yaşanmaya devam edilecek kriz; Dünya, Avrupa ve belirli ülkeler düzeyindedir ve dolayısı ile üç boyutludur. Bu bunalımdam çıkmak; sivil toplum, iş veren ve işçi örgütleri başta bütün sosyal partnerler arasında işbirliği, anlaşma ve destek sağlanmasını da zorunlu kılmaktadır. Siyasal partiler ve hükümetler tarafından uygulanması ve yorumlanması gereken kamu oyu yaklaşım ve tutumlarının da göz önünde tutulması gerekir.
Bütün bu temel elemanlara dayanan ve anti-kriz niteliği taşıyan ekonomi politikalarının tüketim artışını zemin olarak benimsemesi 2012 yılında daha da fazla önem kazanmaktadır. Süre gelen krizin herşeyden önce bir talep krizi olduğu kabul edilirse, başta kamu (devlet) sektörü tüketiminin (talebinin) , öncelikle yatırımlarla artırılması gerekli gözükmektedir. Yüksek prodüktivite ile üretim artışı olmadan ekonomik kalkınma sağlanamaz ve bunalımdan çıkılamaz. Görüldüğü gibi, üretim, tüketim ve yatırım birbirleri ile çok yakından ilişkilidir.
AB krizinin aslında Euro ile yakından ilişkili olduğunu kabul edersek, Ocak 2002´den beri Euro´yu kullanmaya başlayan ülkelerde paranın cari fiyatlarla satın alma gücünün 2002-2011 on yıllık dönemde ortalama yüzde 40 ile yüzde 50 arasında düştüğünün altını çizerek bunu doğrulamak mümkündür. AB Ülkelerinde yapılan çeşitli araştırmalar bu gerçeği ortaya koymaktadır. Paranın satın alma gücünün düşmesi tüketim harcamalarının azalması ekonominin küçülmesi demektir. Bu durum, eğer Euro ´kurtarılamaz´ ise, çok muhtemelen 2012´de de devam edecektir.
Ayrıca, başta AB üyeleri ve diğer gelişmiş ülkelerde gittikçe vahimleşen banka ve bankalararası kredi kısıtlamaları, özellikle şahısları, özel sektör işletmelerini , ve belirli ölçüde, kamu işletmelerini büyük sıkıntılara sokmaktadır. Bu likidite krizinin 2012 yılında da artması sonunda Batı ekonomilerinde daha da fazla küçülme ortaya çıkabilir.
Yukarıda özetlediğimiz noktalar 2012´de karşılaşılabilecek sorunların bazılarını kapsamaktadır. Şimdilik mümkün görünen bu gelişmelerin yanı sıra, sosyal bilimler bünyesinde kesinlikle ön görülemez çok daha başka değişimler de olabilir. Krizin özellikleri ve kapsamı yepyeni yönler alabilir. Önem taşıyan husus, geçmiş ve mevcut durumu iyi değerlendirmek, yeni gelişmeleri izlemek ve ona göre hareket etmektir.

Leave a Reply

Your email address will not be published.