Beste Serim Erbak: Bir Güzel Yolculuk-Kara Elmas Ülkesi-Zonguldak III.Bölüm

Bir Güzel Yolculuk
Kara Elmas Ülkesi; Zonguldak
Filyos,Güzelcehisar

Zonguldak, Türkiye’nin Batı Karadeniz kıyısında yer alan bir liman kenti. Antik Çağda Paflagonya denilen bölgede kalan yerleşim, arkeolojik verilere göre M.Ö 2500’lere dayanan bir geçmişi barındırıyor. Yöreye ilk yerleşen halk Hattiler, Hititler ve Frigler.1084 yılında Anadolu Selçukluların yerleştiği bölge daha sonraları denizci millet olan Cenevizlilerin ve en son olarak 1460’da Osmanlıların eline geçmiş. Zonguldak Cumhuriyet sonrası kurulan ilk il olma unvanını taşıyor. Türkiye’nin en zengin taş kömürü yataklarına sahip. Demir-çelik endüstrisiyle dikkat çekiyor. Kömür madeni Osmanlı padişahı II. Mahmut döneminde, 1829’dabulunmuş ancak ilk kömür ocaklarının açılması1848 yılı. O günden beri kara elmasın şehri olarak nam salmış.

Dün akşam vakti vardığımız Zonguldak şehri büyükçe bir koyun içine yerleşmiş. Yukarıya doğru kademeli olarak yükselen yemyeşil görüntü, aşağıda Karadeniz’in koyu mavisine karışıyor. Ailece toplandığımız otelin çatı katındaki terasta hem sohbet ediyor hem de dalga seslerinin eşlik ettiği denizi seyrederek manzaranın keyfini çıkarıyoruz. Büyük oğlumun yaşamının yeni bir dönemine başlangıç yapmak üzere geldiğimiz bu yer bizde güzel izlenimler bırakacak belli.Şehrin hemen girişindeki otelden yolu takip edip aşağıya doğru inince ana caddeyi izleyerek çarşıya varıyorsunuz. Yol tek olduğu için trafik oldukça yoğun. 1954 yılından beri hizmet veren Gazipaşa caddesindeki ahşap dekorasyonu ile İstanbul Pastanesi, 2023 yılında açılan değişik mimarili saat kulesi, çiçekler içindeki parkta bir madencinin yerden fışkıran başının üzerinde havaya kaldırıp kollarında tuttuğu büyük bir kömür bloğunu simgeleyen heykeli, üzerinde Zonguldak yazan taş blok, merkezden geçen tren hattı, Bülent Ecevit Üniversitesinin tepede yeşillikler arasında görünen tanıtım yazısı,Avm, hemen ilk göze çarpanlardan.

Kilimli ilçesine doğru gidiyoruz. Zonguldak’ın ilçeleri merkez ile birleşmiş. Aralarda ağaçlarla, çoğu yeni az da olsa eski yapıların yer aldığı bu bölge hoş gözüküyor. Karadeniz’in ortak özelliği bol bol yokuş olması. Nereye giderseniz gidin bir yolu tırmanmak zorundasınız.
Akşam tarihi tek katlı Zonguldak deniz fenerinin bulunduğu burundan gün batımını izliyoruz. 1908 yılında yapılan fener artık elektrik ile çalışıyor. Fener çevresindeki semte ismini vermiş .Burada sosyal tesisler, işletmeler, Vali Konağı, gezi yolu, çocuk oyun bahçeleri, parklar bulunuyor. Sit alanı olarak ilan edilen bölgede Fransızlardan kalma ahşap güzel evler, konaklar ağaçların arasına yerleşmiş. Halkın soluk aldığı eğlendiği mekânlar iç içe geçmiş. Zonguldak ışıkları gece bir başka parlıyor.

Ertesi günün sabahı Çaycuma ilçesinin beldesi Filyos’a doğru yola çıkıyoruz. M.Ö 7. yüzyılda bir Milet kolonisi olarak kurulduğu düşünülen “Teion” ya da TiosAntik yerleşimi zamanında Filyos Çayının Karadeniz’e döküldüğü yerde deniz ticaretinin yapıldığı ünlü bir liman kentiymiş. Yaklaşık 2 kilometre uzunluğundaki kumsalı geçtikten sonra Filyos kalesine doğru çıkıyoruz. Kale ve Antik şehir iç içe geçmiş durumda. Kale duvarları iri siyah taşlardan yapılmış. Avluda kazılarda bulunan eserler sergileniyor. Manzaraya diyecek yok. Muhteşem.

Filyos’tan ayrılıp, Dünyada sadece Kuzey İrlanda, İskoçya, Kaliforniya ve Türkiye Bartın’da volkanlardan akan lavların soğuyup kristalleşmesiyle dörtgen, beşgen ve altıgen sütunlar şeklindeki denize dik inen ve 80 milyon yıl önce oluşan Güzelcehisar köyü lav sütunlarını görmek için sabırsızlanıyoruz. Yol oldukça karmaşık. Yer yer yol çalışması var.. Köyün sahiline doğru iniyoruz. Tam bir doğa harikası ile karşı karşıyayız. Etkilenmemek elde değil. Ahşap yürüyüş yolları, seyir terası ve bir iskele yapılmış. Hafta sonu olması nedeniyle muazzam bir kalabalık var. Araba park yeri bulmakta zorlanıyoruz. Yeşil mavi deniz ve aşağıya doğru akan sütunlar inanılmaz bir tablo çiziyor. Denizde duran kayığın şeffaf suda yansıması, Asya ülkelerindeki manzaraları hatırlatıyor. Hayran kaldık.

Bartın’da 2005 yılında Fransa’daki bir seminerde tanıştığım Kazım öğretmenin evine misafir olduk. Yıllar sonra gerçekleşen bu buluşma duygu dolu anlar yaşattı. Yeşil Bartın’ında yaptıkları tek katlı evlerinde hanımı ile bizi ağırladılar. Anılar falan derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Daha Ankara’ya dört saatlik yolumuz var. Ancak 20.00’de Çankaya, Cinnah caddesinde CK Farabi Hotel’e varıp yerleştik.