Beste Serim Erbak: ANADOLU’DA 3500 km. Bölüm.1

PAMUKKALE – ALİKURT KÖYÜ – ACIGÖL – ISPARTA

Beste Serim Erbak24 Ağustos 2012 Cuma sabahı eşimle birlikte İzmir’den 7.30′ da yola çıktık. İlk durağımız Sultanhisar. Buraları daha önceden dolaştığımız için sadece mola vermekle yetiniyoruz. Sarayköy civarında, Denizli’ye yaklaştıkça tekstil ürünlerinin satıldığı yerler fazlalaşıyor. Hanımların merakını inkâr etmiyorum. Bir kaçında durup alışveriş yapıyoruz. Saat 13.00’te Pamukkale’deyiz. Sağlı sollu ağaçların sıralandığı yol üzerinde Şafak Restoran’da öğle yemeğimizi yiyoruz. Restoran sahibinin söylediğine göre burayı en fazla Antalya’dan gelen Rus turistler geziyormuş. Uzakdoğulu turistler de oldukça fazlaymış. Ama artık Avrupalı turist sayısında azalma varmış. Restoran sahibi Denizli’nin Doğu Anadolu’dan aldığı göçün de çok olmasından şikâyetçi. Artık yerel halkın iş bulması zor oluyormuş. Anlaşılan göçlerden sadece İstanbul yakınmıyor.

Denizli -Dinar arasındaki yol çok güzel. Doğruyu söylemek gerekirse yaptığımız onca kilometrede kötü diyebileceğimiz yolların sayısı bir ya da iki. Bu yolda bulunan Alikurt Köyü’nden söz etmeden geçemeyeceğim. Büyük Menderes vadisinde yer alan bu köyün bir de efsanesi var. Anlatılanlara göre köy oldukça eski bir tarihe sahip. İlk yerleşimlerin olduğu sırada buranın zenginlerinden Ali Ağa’nın özene bezene yetiştirdiği, gözü gibi baktığı bir koçu varmış. Koç köydeki sürünün önünde yürürmüş. Ali Ağa’nın bir de çok yaramaz Ali adında bir oğlu varmış. Yaramaz Ali, bir gün arkadaşlarıyla oynamak üzere kırlara gitmiş. Burada babasının besili koçunu kesip onlara ikram etmiş. Ama daha sonra Ali bunu babasına nasıl söyleyeceğini düşünmüş. Korkudan onlarla dönmeyip dağlara kaçmış. Ali Ağa çok sinirlenmiş ve köylüleri Ali’yi bulmaları için göndermiş. Köylüler dağa vardıklarında ağzından alevler saçan bir kurt görmüşler. Tam korkudan kaçmak üzereymişler ki kurt onlara saldıracağı yerde geri dönüp gitmiş. Köylüler bu olsa olsa bizim Ali’dir. Ondan bize saldırmadı demişler. Koşup olayı köyde anlatmışlar. Ali Ağa’da oğlumun adı ölümsüz olsun, köyümüz de bu isimle anılsın demiş. Böylece köyün adı ALİ KURT olmuş. Yolumuz Acıgöl’den geçiyor. Bu göl soda gölü. Soda temizlik maddelerinde, kâğıt sanayisinde ve daha bir çok alanda kullanılıyormuş. Göle baktığınızda engin bir beyazlıkla karşılaşıyorsunuz. Ağaçların arasından bu görüntü çok hoş. Adının Acı olmasının efsanesi olduğunu düşünüyorum. Ama bu konuda pek bilgi alamadım.

Saat 17.00 de Isparta’ya varıyoruz.Isparta güller ülkesi.Tabiî ki Süleyman Demirel ismini de unutmamak lazım.Bir çok yerin onun adını taşıdığını görüyoruz.Ayrıca Süleyman Demirel yaşarken heykeli dikilen belki de ilk devlet adamı.Ne görürseniz bir gül resmi ya da yazısı var. Gül yağı, gül suyu, gül kremi, gül reçeli…..Özellikle otobüslerin üzerindeki gül resimleri dikkatimi çekti. Yeşilin bol olduğu bir şehir. Aldığımız bilgiye göre bu gül çok özel olarak yetiştiriliyormuş. Oldukça da narinmiş. Trafik felaket. Cadde sayısı az ama araba sayısı çok fazla. Son zamanlarda Isparta kış sporları merkezi olan DAVRAS’ ile de ünlenmiş. Kime sorsak Ayazma Mesire Yeri’ne çıkın diyor. Biz de öyle yaptık. Dağa doğru yol aldık. Tepede bir kafe var. Şehri seyrettik. Bir gelinle damat geldi. Herhalde bu burada gelenektir diye düşündüm. Etraf kestane ağaçlarıyla kaplı. Dağa çıkarken sağlı sollu evler buranın iyi bir semt olduğunu gösteriyor. Tarihe yön vermiş Türk büyüklerinin, bilim adamları ve halk ozanlarının yer aldığı “Türk Tarih Yolu” adıyla bir yol yapılmış. .Üzücü ama büstlerin çoğu yıpranmış. Anlaşılan pek bakılmamış. Proje güzelmiş ama iyi uygulanamamış. Evliya Çelebi büstünün önünde resim çektiriyorum.

Zira bu kadar gezme merakımın ona benzediğini düşünüyorum. Bu yöreye Gökçay deniliyormuş.Tarihi bir de konak var.İçini gezdik.Pek bir şey yok ama gül yağı elde edilen eski imbikler dikkatimi çekti. Buradan Eğirdir’e gideceğiz. Ispartalıların tatil yeri. Geceyi orada geçireceğiz. Yazıma devam edeceğim.

Beste Serim Erbak

Leave a Reply

Your email address will not be published.