Bir Güzel Yolculuk 2024
I.Bölüm Bursa
Ailemiz için güzel bir başlangıcı gerçekleştirmek nedeniyle 2024 yılı Haziran,on dokuzda İzmir’den çıktığımız yolculuğumuz Zonguldak’a kadar uzanıyor. İlk durağımız Bursa. Bu güzel şehre her gelişimizde Gölyazı’ya uğramadan, Ağlayan Çınar’ın altında poz vermeden, tekne gezisi yapmadan geçmek olmuyor. Böylece güzel doğanın içinde vakit geçirdikten sonra termal cenneti Bursa’da günün keyfini çıkarıyoruz.
Ertesi sabah kahvaltının ardından kendimizi şehre atıyoruz. Sultan II. Murad Külliyesinin bulunduğu Muradiye semtine vardığımızda saat 10.00’u gösteriyor.1426 yılında inşaatı tamamlanan külliyede, bir cami, medrese, hamam, imaret ile birlikte, ulu Çınar ve Selvi ağaçlarıyla kaplı çiçekler içinde huzur dolu bahçede Sultanların eşleri, oğulları, kızları, yakın akrabaları ve Osmanlı’ya hizmet eden çeşitli saray mensuplarının değişik tarihlerde yaptırılan türbeleri bulunuyor. Külliye 2014’te UNESCO Dünya Mirası olarak ilan edilmiş. Kesme taş ve tuğladan duvarları, kurşun kaplı kubbesi ile Sultanlıktan kendi isteğiyle ayrılan ilk ve son hükümdar olmasıyla bilinen Osmanlı padişahı II. Murad’ın türbesi, vasiyeti üzerine yağmur yağması için üstü açık inşa edilmiş. “Muhteşem Süleyman” olarak bilinen Osmanlı İmparatorluğunda yaklaşık 46 yıl tahtta kalan hükümdar Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa adına Sultan II. Selim tarafından 1574 yılında yaptırılan türbesi gerçekten çok güzel ve zarif bir yapı. Bahçede 15.yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar tarihlenen Osmanlı Mezar Taşları sergi alanına çok düzgün bir şekilde sıralanmış.
Çıkışta tam karşıda Muradiye Şadırvan Çay bahçesine oturup içtiğimiz demli çay bu güzel ortamı biraz daha yaşamamıza vesile oluyor.
Külliyenin yanında restorasyondan sonra 2019 yılında açılan Muradiye Medresesi El Yazmaları Müzesi zarif kapısıyla bizi karşılıyor. Medresenin odaları ve revakı sergi alanı olarak kullanılıyor. Avlunun üzeri kapatılarak bir etkinlik alanı oluşturulmuş. Medreseye girişin tam karşısında yer alan ana eyvanda Sultan Murad Hüdavendigar türbesi sanduka örtüsü ve Bursa’da vefat eden diğer sultan isimlerinin yazılı olduğu levhalar sergileniyor. Sergi odalarında Kur’an -ı Kerim’in yazılışındaki aşamalar, Hat sanatı, minyatür örnekler ile İslam kitap sanatları anlatılıyor.
Müzenin karşı sokağına doğru girince hemen solda kalan Osmanlı Evi Müzesi anlatılanlara göre vaktiyle II. Murad’ın bir köşkünün bulunduğu yermiş. Dolayısıyla İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in doğduğu ev olduğu düşünülüyor. İki katlı ahşap evin girişinde küçük bir avlu bulunuyor. Plan ve süslemeler 17.yüzyıl özelliklerini taşıyor. Üst kattaki “baş oda” kalem işi bitki ve çiçek motifleriyle dolu harika bir bölüm. Pek zarif bir ev.
Şimdi sıra güzelce karnımızı doyurmaya geldi.1867 yılından beri hizmet veren Kebapçı İskender’in küçücük lokantasının önünde sıra kuyruğuna giriyoruz. İçeride duvarlar eski fotoğraflarla dolu. Atmosfer tam bir nostalji ama ne yazık ki; kebapta o eski tadı bulmak mümkün değil. Şöyle közlenmiş patlıcanın üzerine konulan nefis tereyağı ve sos ile harmanlanmış tadına doyulmayan etlerden oluşan bir lezzet yumağından söz ediyorum.
Yemekten sonra Bursa’nın simgelerinden, Uludağ Milli Parkında yer alan Teleferiğe binmek için ana durak Teferrüç’e geldik. Modern bir bina ve ferah bir otopark. Bilet aldıktan sonra harika manzaralar eşliğinde 30 dakika sürecek yolculuk başladı.174 kabinden oluşan bu güzergâhta isterseniz özel kabine binebiliyorsunuz. Dağın zirvesine ulaşmak için havada süzülen teleferik kabininin camlarından şuraya bak buraya bak derken vaktin nasıl geçtiğini anlamadık. Sırasıyla Kadıyayla, Sarı alan ve en son oteller bölgesi Kurbağa Kaya istasyonlarında durduk. Her molada inerek çevreyi gezdik. Türkiye’nin en büyük kayak merkezi Uludağ’a yapılan teleferik hattının inşaatı 1958’te başlamış, Cumhuriyet’in 40.yıl kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1963’te açılmış. Teleferik aynı zamanda halatlı taşımacılık alanında 9 km uzunluğu ile Türkiye’nin en uzun teleferik hattı. Kışın bembeyaz bir örtüyle kaplanan bu güzellik Bursa’nın en fazla ziyaret alan yerlerinden biri.
Aşağıda otele varmadan 600 yıllık tarihi İnkaya Çınarında mola verdik. Muhteşem ağacın 13 ana kolu öyle bir uzanmış ki gölgesinde bir yığın kişi rahatlıkla oturup çaylarını yudumluyor. 35 m yüksekliğinde bu anıt ağaç 9,2 metrelik çevresiyle Türkiye’nin en yaşlı ağaçlarından biri adeta bir abide. Yüce Çınar sanki tek başına bir orman.





