Bir Güzel Yolculuk II.Bölüm
Karadeniz Ereğlisi (Kdz)
Sabah Bursa’da Ereğli’ye doğru yola çıktık. Yunan mitolojisinin yarı tanrı kahramanı Herakles`ten (Herkül) gelen Ereğli adı Ülkemizde; Zonguldak’ın ilçesi Karadeniz Ereğlisi, Tekirdağ’ın ilçesi Marmara Ereğlisi, Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinin bir beldesi olan Ereğli ve Konya Ereğli olmak üzere dört farklı yerleşim biriminin ortak ismi.
Zonguldak’ın en kalabalık liman kasabası olan Karadeniz Ereğlisi “Küçük İstanbul” diye anılıyor. Antik çağlarda adı “Herakleia Pontike” olarak geçen Ereğli M.Ö 2000 yıllarına dayanan bir tarihi barındırıyor.
Ereğli, Demir ve Çelik fabrikaları ile ünlü. Ayrıca adına Festivaller düzenlenen Osmanlı Çileğiyle de tanınıyor.Bu nedenle ilçenin adı “Çelik ve Çilek Diyarı ”diye de geçiyor. 2002 yılında 2002 metre uzunluğundaki mangalla Guiness Rekorlar kitabına girmiş.
Ereğli’ye varır varmaz, hemen merkezde bulunan küçücük bir lokanta “Güverte, Çorbacı ”ya oturuyoruz. Salaş bir yer ama yemekler enfes. Yemekten sonra hemen bir takım yokuşlara tırmanarak muhteşem Ereğli manzarasının keyfini çıkarıyoruz. Müzenin bulunduğu sokaktaki çoğu restore edilmiş tarihi evlerin, zarif yapıların arasında dolaştıktan sonra, 19.yüzyıl sonlarında kentin ileri gelenlerinden Halil Paşa Karamahmutoğlu tarafından eski bir kilisenin temelleri üzerine inşa edilen üç katlı kâgir konak şimdinin Karadeniz Ereğlisi Müzesi’ne giriyoruz. İçerde arkeolojik kazılardan elde edilen Grek, Roma, Bizans dönemlerine ait buluntular, Abbasi, Emevi, Sasani, Artuklu, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait sikke koleksiyonları, amforalar, dokuma aletleri, silahlar, takılar, mühürler… ve daha birçok objeler sergileniyor. Bahçede; sütun başları, mezar taşları, sütun gövde ve kaideleri, çeşitli mimari parçalar, lahitler ve 29 yaşında Ereğli’de ölen ünlü Mısırlı pandomim sanatçısı Krispos’un anıt mezarı bulunuyor.Krispos, MS 2. yüzyılda Herakleia Pontikelileri (Zonguldak Ereğli) sanatıyla öyle etkilemiş, öyle bir iz bırakmış ki; bir anıtla onu ölümsüzleştirmek istemişler. Doğrusu bu mezardan çok etkilendim. Şimdiye kadar böyle bir sanatçının mezarına rastlamamıştım. Kaidesi ile birlikte 2.10 metre yükseklikteki anıtın ön yüzüne kazılarak yazılmış ölüm ile ilgili bir kitabe bulunuyor.
Eski adıyla AchelonVadisinde (Ayazma-kutsal su) bulunan Cehennem ağzı Mağaralarını gezmek üzere tekrar arabaya biniyoruz.
Ulu ağaçlar, şırılşırıl akan sular, yemyeşil vadi, arkeolojik kaynaklarda “kehanet mağaraları” diye adlandırılan gizemli mağaralar…Girişte ağaçtan yapılan, ince ince oyulmuş malzemeler satılıyor. Burada bir yazı çok hoşuma gitti. “Atılacak ve Yakılacak Ağaç yoktur.”
Üç mağaranın bulunduğu yeri gezmek için tertemiz havayı soluyarak yürüyoruz. İki bölüm halindeki birinci mağaranın zemini hala duran orijinal bitki ve geometrik motiflerle süslü mozaik kaplı. İkinci bölümün duvarında küçük bir apsis bulunuyor. Burası Hristiyanlığın ilk yayıldığı ve yasak olduğu Erken-Hıristiyanlık Döneminde gizli bir ibadet yeri olarak kullanılmış. İkinci mağara, Heracles Mağarası, yol kenarından yaklaşık on metre yükseklikte bir yamaçta yer alıyor. Dar bir girişten geçilerek dikey bir merdiven ile inilen mağara, oldukça büyük ve iki fil ayağı sütun ile destekleniyor. Mitolojiye göre Herakles (Herkül), Kral Eurystheus’un kendisine verdiği on iki görevden en zor olanını bu mağarada gerçekleştirmiş. Mağaraya girip, Cehennem Tanrısı Hades’in ülkesine gitmiş ve cehennemi bekleyen 3 başlı köpek Kerberos’u alıp yeryüzüne çıkarmış. Efsaneye göre civarda bulunan haşhaş bitkisi, yeryüzüne çıktığında mağara önünde havlayan Kerberos’un ağzından çıkan köpüklerden oluşmuş.
Üçüncü mağara, Ayazma (Kutsal Su) Mağarası diğer iki mağaradan daha büyük ve iki salondan oluşuyor. Salonlardan birini kaplayan zemindeki su kutsal olma özelliğinin yanında, geçmişte sarnıç olarak da kullanılmış. Diğer iki mağaranın ve yörenin su gereksinimini karşılıyormuş. Ayazma Mağarası girişinin sol tarafında bulunan alan, günümüzde özellikle festivallerde klasik müzik dinletileri için kullanılıyormuş. Kim bilir bu dinleti ne kadar keyifli olur. Biraz ilerde kafeler yapılmış. Daha da yürümek isterdik ama zamanımız yok. Hava çok kararmadan Zonguldak’a varmalıyız.
En son Türk Kurtuluş Savaşı’nın gizli kahramanı Gazi Alemdar Müzesini gezelim düşüncesiyle sahile iniyoruz. Karada duran Alemdar Gemisi 1898 yılında Danimarka’nın Kopenhag tersanelerinde, kurtarma gemisi olarak yaptırılmış. Ancak 1959 yılında hizmet dışı bırakılan ve 1982 yılında parçalanıp sökülen gemi, 2007’de orijinaliyle aynı ölçülerde yeniden yapılarak, 2008’de müze olarak ziyarete açılmış.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı çevresinde hizmet veren geminin asıl tarihi önemi ise; Kurtuluş savaşı sırasında ordunun silah ve cephane ihtiyacı olduğunu bilen görevli vatanseverler tarafından gemi Boğaz’dan kaçırılarak 23 Ocak1921- 24 Ocak 1921 tarihinde Ereğli’ ye getirilip Kûva-yi Milliye hareketine katılmış olması. Ancak bir ihbar sonucu, Fransız gambotu gemiye el koymuş. Bununla birlikte, gemide yaşanan mücadele sonucunda Fransız askerleri etkisiz hale getirilerek gemi kurtarılmış. Alemdar bu çatışma sırasında İstiklal savaşının tek deniz şehidini vermiş: Serdümen Recep Kâhya. Fransız botu kaçmak zorunda kalmış. Fransızlar ile yapılan antlaşma Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki ilk uluslararası anlaşması olmuş. Böylece Milli Kurtuluş Hükümeti’nin ilk ve tek deniz savaşı Karadeniz Ereğli’de gerçekleşmiş. Alemdar görevini kurtuluş savaşı boyunca sürdürmüş. İnebolu’ya silah ve Cephane sevkinde önemli görevler üstlenmiş. Kuvâ-yi Milliyecilerin bir tek askeri gemisi dahi yokken, Karadeniz’de asker ve silah sevkiyatı yapan Alemdar, onlarca düşman gemisinin arasından sıyrılarak, Rus limanlarından Türk ordusuna silah taşımış.
Gemide, Kurtuluş Savaşı’na ilişkin bilgilendirme panosu ve objeler, denizcilik malzemeleri gibi materyaller sergileniyor.Duvarlar kahramanların fotoğrafları ile dolu. Çok etkilendik.
Yolumuza devam ederek 19.00’da Zonguldak’a varıp Dedeman Otele yerleştik. Hırçın Karadeniz’in kıyısında, dik kayalıklarının üzerinde yükselen otelin karmaşık yapısını çözebilmek için bir gün daha geçirmemiz gerekti.








