Sayıların insan yaşamında önemi kesin. Eşimle evliliğimizin 30. yılını bu güzel coğrafyada kutlamaya karar verince, 21 Nisan 2024’te İzmir’den Sun Express havayolları ile direk, Bosna – Hersek Cumhuriyetinin başkenti Saraybosna’ya uçtuk. Türk vatandaşlarından vize istemeyen Ülke vize derdinden bir hayli yorulan Türk turistlerin bolca ziyaret ettikleri bir yer.
Balkanlar, tarih boyunca çok çeşitli dil, kültür ve inanışla birlikte farklı etnik gruplara ev sahipliği yapmış bir coğrafya.
I.Dünya Savaşı (1914-1918) biter bitmez, Slav halklarından Hırvatlar, Slovenler ve Sırplar, Boşnakları da yanlarına alarak 1 Aralık 1918’de Yugoslavya Krallığı’nı kurmuşlar. Yugoslavya Krallığı, Güneydoğu ve Orta Avrupa’da 1918’den 1941’e kadar varlığını sürdürmüş. Resmî olarak Sırplar, Hırvatlar ve Slovenler Krallığı diye adlandırılmış olsa da asıl kökenler nedeniyle Yugoslavya terimi (Güney Slavlarının ülkesi) kullanılması tercih edilmiş.
Bosna-Hersek’in de içine alan bu krallık II. Dünya Savaşı sonuna kadar devam etmiş. 29 Kasım 1945’te Josip BrozTito’nun başkanlığında “Sosyalist Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti” kurulmuş. Komünist yönetim ismen eşit altı cumhuriyete dayalı bir federasyon oluşturmuş: Hırvatistan, Karadağ, Sırbistan, Slovenya, Bosna-Hersek ve Makedonya.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılması ve soğuk savaşın sona ermesinin ardından oluşmaya başlayan Yeni Dünya düzeni Balkanlar için önemli bir geçiş sürecinin başlangıcını tetiklemiş.
Tito’nun kişiliğinde bütünlüğü koruyabilen Yugoslavya’da1980 yılında onun ölümüyle toplumları ya da milliyetleri bir arada tutan bağ kopmuş ve Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti tamamen dağılmış.
Tırmanan etnik çekişmeler, ekonomik bunalım ve Doğu Avrupa’daki değişiklikler nedeniyle 1980’lerin sonlarından 2000’li yıllara kadar yaklaşık 20 yıl süren kanlı bir süreç sonunda Yugoslavya yedi ayrı egemen ülkeye bölünmüş: Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Karadağ, Kosova devletleri tarih sahnesindeki yerlerini almışlar.
Dağılan Yugoslavya’nın küçük bir örneğini oluşturan Bosna-Hersek 3 Mart 1992’de bağımsızlığını ilan etmiş. Bosna-Hersek’in bağımsızlığına en sert tepkiyi hem Bosna-Hersek’te yaşayan Sırplar, hem de onları destekleyen Sırbistangöstermiş.1992-1995 yılları arasında Bosna-Hersek’te Sırplar ve Boşnaklar arasında süren iç savaş ne yazık ki binlerce insanın,312.000 kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışmalara, katliamlara sahne olmuş.14 Aralık 1995’te Paris’te imzalanan Dayton Antlaşması’yla barış sağlanmış.
Bosna-Hersek cumhurbaşkanlığı konseyinin ilk başkanı Aliya Izzetbegoviç Boşnak siyasetçi, avukat, İslam filozofu ve yazar. Halen Bosna-Hersek çift meclisli bir yasama organı ve üç üyeli Cumhurbaşkanlığı ile yönetiliyor. Ülke iki özerk devletçiğe bölünmüş durumda. Bunlar, Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti. Devlet üç etnik grubun temsil edildiği, dört yıllığına seçilmiş üç üyenin 8 aylık dönemlerle başkan oldukları bir idare sistemine sahip.
Hersek, bugünkü Bosna Hersek Cumhuriyeti’nin bir kısmı; Tarihteki Hersek olarak bilinen bölge ise oldukça büyük bir alanı kapsıyormuş. Drina nehrinden Adriyatik Denizi’ne kadar uzanan bir yer söz konusuymuş. Daha çok Boşnakların yaşadığı bölge ise Saraybosna. 1455-1465, 1463 ve 1483 yıllarında Osmanlılar tarafından fethedilen Bosna-Hersek1878’e kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalmış. 500 yıl boyunca Osmanlılar bu topraklarda hükmünü sürdürmüş.
Tito döneminde birkaç kez ziyaret ettiğim bu toprakları yeniden görme fırsatı yakaladım. Eskiden bir ülkeyi ziyaret ederken şimdi 7 ülkeyi gezmek insana tuhaf duygular yaşatıyor.
Bosna-Hersek’te zaman bizden 2 saat daha ilerde. İki buçuk saatlik bir uçuş ile öğle vakti Sarajevo Uluslararası Havalimanına indik.
Çok büyük değil ama düzenli. Ülkede kullanılan para birimi BAM (KM) olarak adlandırılan Bosna – Hersek Markı. Saraybosna’da € az da olsa kullanılıyor ama kendi paraları daha geçerli. Ülkenin resmi dili: Boşnakça, Sırpça ve Hırvatça. Türkçe konuşan yok ama birçok yerin adı Türkçe. İngilizce bilen sayısı da fazla değil. I.Dünya Savaşının başladığı yer Saraybosna.
Hemen bir taksiye atlayıp, ülke tarihi için çok fazla önem taşıyan Umut Tünelini (TunelSpasaKucaKolara) görmeye gidiyoruz. Üzeri kurşun delikleri ile dolu, iki katlı evin önünde “Bosna Gülleri” gözüküyor. Her ne kadar gül denilse de yerdeki bu izler havan toplarının izleri. Acılar unutulmasın yaşanılanlar hafızadan silinmesin diye çukurlar kanı temsilen gül yapraklarına benzeterek kırmızı boyayla doldurulmuş. Daha sonra Saraybosna’nın birçok yerinde insanın içini hüzün ile dolduran “Bosna Gülleri”ne rastladık. İç savaş sırasında dört yıl boyunca, başkent Saraybosna kuşatma altındayken1993’te inşa edilen bir metre genişliğinde, 1,7 metre yüksekliğinde ve 800 metre uzunluğunda Umut Tüneli, o dönem kentte yaşayan 400 bin kişinin tek hayatta kalma umudu olmuş. Gıda, insani yardım ve cephanenin şehre ulaşması ve insanların şehirden çıkabilmeleri için kullanılmış. İgman Dağı yakınlarında Butmir bölgesinde Kolar ailesine ait evin altında inşa edilmeye başlayan tünelin tamamlanması 4ay 4gün sürmüş.300 kişi inşaatı tamamlamak için gece gündüz çalışmış. Bugün aile yine aynı bölgede, buraya yakın bir evde yaşıyor. Savaş döneminde günde ortalama 1000 kişi bu tüneli kullanıyormuş.
Tünelin kuzey girişindeki ev, 1996 yılından müzeye dönüştürülmüş. Şu anda orijinal tünelin ancak 20 metrelik bir bölümü geziliyor. Tünel, tomruklarla desteklenmiş ve tabana askeri malzemelerin ve iaşenin taşındığı bir raylı sistem döşenmiş. O dönemde tüneli sadece halk değil, bağımsız Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzet begovic de kullanmış.
Eski şehre doğru ilerlerken terkedilmiş üzeri kurşun izleri ile dolu binaların, apartmanların önünden geçiyoruz. Pofalići semtinde Saraybosna Belediyesinin tek Ortodoks kilisesi “Eski İstasyon Kilisesi” “CrkvasvetogPreobraženja” 1930’da yapılmış. Kahverengi boyalı ve beyaz kireç taşından inşa edilmiş dairesel planlı yapı sağlam gözüküyor.
Tramvay hattının bulunduğu Miljacka Nehrine paralel ana caddeden geçerken, Bosna-Hersek Ulusal Müzesini, Saraybosna Güzel Sanatlar Akademisini, Merkez postanesini, Ashkenazi Sinagogunu, Hünkâr Camiini (Fatih Sultan II. Mehmet Camii),1896’da inşa edilmiş Vijećnica, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde belediye binası olarak yapılan şimdiise Milli kütüphane olarak hizmet veren tarihî binayı, Latin Köprüsünü (Latinskaćuprija) görüyoruz.Ve nihayet otelimizin bulunduğu Başçarşı’ya varıyoruz. Burası araç trafiğine kapalı. Girişte yerde Bosna Gülleri göze çarpıyor.16. yüzyılda kurulmuş Osmanlı çarşısında, fazla yürümeden Hotel OldSarajevo’ya varıyoruz. Küçük ve şirin bir yer. Hemen çarşının içinde olması gezme açısından büyük kolaylık sağlıyor. Bavullarımızı bıraktıktan sonra resepsiyondaki bayan tanıdığı bir taksiciyi çağırıyor onunla gezi için anlaşıp yola koyuluyoruz. Şoförümüz Nadir, güler yüzlü konuşkan bir genç. Veliki parkın önünden geçiyoruz. Buradaki modern anıt 1990-1995 yılları arasında savaşta öldürülen çocuklar anısına dikilmiş. Ne kadar üzücü. Yarın Sırp Cumhuriyeti sınırına çok yakın Visegrad şehrine gideceğimiz için otobüs bileti almak üzere tren garının içindeki satış ofisine uğruyoruz. Taksinin gidiş dönüşü çok pahalı geldi. Ama sonra anladık ki otobüs saatleri aynı gün içeresinde gidip gelmek için uygun değil. Aslında orada kalmak gerekirmiş. Jablanica şehrine doğru yol alıyoruz. Neretva nehri ve Jablanica gölünün güzelliklerini taşıyan şehir kuzu çevirmesi ile meşhur.
Nehir kenarında Kovacevic restorana oturuyoruz. Dışarıda sıralanmış kuzular ateşte kızarıyorlar. İçerde muhteşem manzara eşliğinde nefis bir yemek yiyoruz.
Yemekten sonra Neratva nehri üzerinde II. Dünya savaşında Alman nakliye treninin geçişine engellemek için partizanlar tarafından patlatılan yarısı yıkık çelik köprüyü görüyoruz. Burada bir de müze bulunuyor. Yolun devamında yaklaşık 4000 yıl öncesinin tarihini barındıran Saraybosna ve Mostar’ı birbirine bağlayan yol üzerinde yer alan Konjic kasabasına varıyoruz. Bosna- Hersek’te en eskive kalıcı yerleşim yerlerinden biri.Yeşillikler içinde minik sevimli Konjic. 1682-1683 yılları arasında inşa edilen Konjic köprüsü Bosna ve Hersek bölgelerini birbirine bağlıyor. Köprü Ulusal Anıt ilan edilmiş. Savaş sırasında fazlasıyla zarar gören Osmanlı köprüsü daha sonra yeniden yapılmış. Karşıya geçtiğimizde minaresi yıkık Vardacka Camisi, dikkat çekiyor. Bosna Savaşı sırasında havan topuyla vurulan caminin minaresi, 2015’teki yenileme sırasında “ibret olsun“ diye öylece bırakılmış. Saraybosna’ya yeniden ancak akşam saat 19.00’da dönebiliyoruz. Yoğun ve güzel bir gün daha geride kalıyor.





