Beste Serim Erbak: Farklı Dünya Küba- Varadero

Farklı Dünya Küba- Varadero 2020
Mundo Diferente Cuba

Bugün, Pazar ve biz Karayipler’in en tanınmış tatil beldelerinden biri olan Varedero’ya gidiyoruz. Matanzas eyaletinde bulunan Varadero Küba’nın kuzey kıyısındaki Hicacos Yarımadası’nda.

Viazul otobüs firması ile sabah 8’de hareket edeceğiz. Biletimiz alınmıştı ama binmeden önce onaylatmamız gerekiyor. Bu nedenle en az bir saat önce otobüs terminalinde olmalıyız. Küba’da ilk otobüs deneyimimiz olacağı için biraz telaşlandık. Bu arada bagajlarımızın büyük bir kısmını Havana’daki Casa’da bıraktık. Dönüşte alırız diye düşündük. Onlar da hiç itiraz etmediler. Sabah kahvaltıdan sonra akşamdan anlaştığımız Coco taksi ile otobüs terminaline gittik. Terminal gayet düzgün. Otobüsler de temiz ve düzenli. Sistem şöyle işliyor: Önce biletinizi onaylatıyorsunuz. Eğer bilet almadıysanız yer bulmanız zor olabiliyor. Bavullar uçaktaki gibi tartılıyor. Ağırlığın 20 kiloyu geçmemesi gerekli. Bagajlar ayrı bir yerde toplanıyor. Otobüs yanaştığında bavullar sırayla otobüsün bagajına yerleştiriliyor. Otobüslerde koltuk numarası yok. Kuyruğa giripbiletinizi göstererek biniyorsunuz. Bu arada bileti alıyorlar. Sadece bagaj biletleri kalıyor. Tabii otobüste bizdeki gibi servis yapılması söz konusu değil. Yolculuk üç saat sürüyor. Öğlene doğru 11.05’te orada olacağız. Hiç boş yer yok. Varadero çok fazla turistin geldiği bir turizm cenneti.

Otobüs Havana’dan çıkıyor. Çıkarken şehrin en lüks yapıtlarından birini görüyoruz. 1909’dan 1913’e kadar Küba Cumhuriyeti’nin başkanı José Miguel Gómez’in hayatındaki önemli kesitlerini gösteren beyaz bir yapıt. İtalyan mimar Giovanni Nicolini tarafından tasarlanmış.

Varadero’nun 20 km’den fazla sahili ve muhteşem plajı Dünyanın dört bir yanından gelen turistlerin Varedero’ya akın etmesini sağlıyor.
Juan Gualberto Gomez havalimanı da buraya ulaşımı kolaylaştırıyor. Manzaralar o kadar harika ki, seyretmeye doyamıyorum. Eski Amerikan arabalarının süzüldüğü mavinin ve yeşilin her tonunu görebildiğimiz hayali Dünya. Bulutlar bile bir başka güzel. Sanki geçmiş zamanlarda bir yerlerde yolculuk yapıyoruz.
Sahile yakın yerlerde ham petrol çıkarma makineleri görüyorum. Sondaj çalışmaları yapılıyor. 2008 yılından beri Hükümet gözetiminde sürdürülen bu çabalar boşa çıkmamış. Meksika Körfezine yakın Küba topraklarında petrol rezervinin ülkeyi rahatlatacak kadar olduğu yetkililer tarafından açıklanmış. Otobüs bir yerde mola verince bir şeyler içiyoruz.

Rengârenk evleriyle Matanzas muhteşem. Aslında burada da kalınabilirmiş. Çok güzel bir yer. Kolonyal döneme ait yapılar. Masal gibi. Harikalar diyarı.
Ağaçların arkasından çıkan polis otobüsü hızlı gittiği için uyarıyor. Aslında hız kurallarına uyuyordu ama yine de biraz fazla hızlı gitmiş. Bu arada şoför çok neşeli. Bir yandan şarkı söylüyor bir yandan geçtiği küçük yerleşim yerlerindeki tanıdıklarını kornaya basarak selamlıyor.

Varedero güzel bir tatil yeri. Tabii büyüklüğü konusunda bir fikrimiz olmadığı için Casa’ya gitmek için taksiye bindik. Aslında yürüyebilirmişiz. Nitekim dönüşte öyle yaptık. Betty’nin evi bahçe içinde sempatik bir yer. Hemen sallanan koltuğa oturmayı ihmal etmedim. Ev sahibi güler yüzlü. Odamızın içinde banyo ve tuvalet var. Yataklar allı güllü. Temiz bir yer. Oda hazır olmadığı için vakit kaybetmek istemedik ve hemen Varadero’yu gezmeye çıktık.
Yürüyerek ana caddeye gelince bir fayton sahibiyle anlaşıp keyifle dolaşmak için yola koyulduk.
Sürücü bizi önce Josone Parkına götürdü. Park 1942 yılında, bir rom fabrikasının sahibi olan José ve Onelia Iturrioz çifti tarafından yaptırılmış. 9 Hektarlık bir alana kurulmuş. Parkın içinde bir de konak bulunuyor. Gölet kenarında yürüyoruz. Ayrıca pedallı bisiklete de binebiliyorsunuz.

Bin bir çeşit ağaç ve bitki türleri muhteşem görünüyor. Huzur dolu bir yer. Varadero’da Varahicacos Ekolojik Koruma Alanını görmek istiyoruz ama sadece bir gün kalacağımız için bu mümkün değil. Varadero aynı zamanda büyük golf sahalarıyla da tanınıyor. Fayton gezisinden sonra Azul Plajında yüzmenin keyfini yaşamak için sabırsızlanıyoruz.
Gezerken gördüğümüz Santa Elvira bir Katolik kilisesi, 1938 yılından kalma. Taş ve ahşaptan yapılmış. Kapının üzerinde küçük bir çan kulesi ve haç göze çarpıyor. Caddenin her iki yanına el sanatları dükkânları, hediyelik eşya satan yerler sıralanmış. Her şey el emeği göz nuru. Özellikle doğal malzemelerden yapılmış takılar ve Küba’nın gömlekleri.

The Beatles Bar pek meşhur. Açılalı fazla bir zaman olmamış. Barda 60 ve 90 ‘lı yılların Rock müziklerini canlı performans olarak dinleyebiliyorsunuz.
Geze geze bir puro dükkânına varıyoruz. Burada Türk Beyler ile karşılaşıyoruz. Türk rehberleri bize hangi puroları almamız gerektiği konusunda biraz da ukala bir tavırla bilgi veriyor. Anlaşılan burası iyice turistik olmuş. Satıcı kaç liralık alırsanız onu not ediyor. Herhalde Devlete bildiriyor.
Sürücü buradan çıktıktan sonra bizi öğle yemeği için bir restorana götürüyor. Bu sırada yol üzerinde yine ETECSA kullanan turistleri görüyoruz.

Arabalar o kadar güzel ki hangi birinin fotoğrafını çeksem diyorum. Karar vermek zor. Pequeño Suarez restoranda duruyoruz. Sürücü ben sizi beklerim diyor. Sonradan nedenini anladık. Biz bir saatliğine anlaşmıştık. Süre uzayınca iki saat ücreti aldı. Bunu hiç hesap etmemiştik. Varedero’da rahatlıkla yürüyerek gezebilirsiniz. Büyük bir yer değil. Restoran çok şirin yemekler ve servis mükemmel.
Fayton sefamız sona erince tekrar Casa’ya gidip plaj kıyafetlerini giydik ve kendimizi berrak sulara attık. İstediğiniz yerden denize girebiliyorsunuz. Tüm sahil halka açık plaj. Bembeyaz kumlar. Çok güzel ve değişik deniz kabukları. Her türlü deri eşyalar, çantalar. Yürüyor, denize giriyor, kumların keyfini çıkarıyoruz. Dominik sahillerine benziyor.

Akşam güneşi batırıyoruz. Rüya gibi bir deniz. Zaman zaman pelikanlar yüzüyor. Biz yapmıyoruz ama burada her türlü su sporu yapılıyormuş.
Akşam eve döndüğümüzde anahtar bir türlü kapıyı açmıyor. Biz böyle uğraşıp telaş içinde ev sahibine mesaj çekmeye çalışırken orada oturmuş örgüsü ören İngiliz arkadaş kılını bile kıpırdatmıyor. En sonunda “Betty’yi mi arıyorsunuz?” diyor. Pes diyoruz. Biz olsak yardımcı olmak için elimizden geleni yaparız. Neyse Betty geliyor kapı açılıyor. Giyinip akşam yemeği için dışarı çıkıyoruz. Esquina Cuba restoranda bir ekip canlı müzik yapıyor. Oturuyoruz. Yemekler enfes. Müzik harika.

Yemekten sonra bir başka müziğin geldiği tarafa yöneliyoruz. Harikulade bir akşam. Şarkıcı kendinden geçmiş, kulaklarımız bayram ediyor. Varadero’nun akşamları bir ayrı güzel.
27 Ocak oldu bile. Geziye doyamıyoruz. Haftanın ilk günü, ev sahibemiz Betty’nin hazırladığı gerçekten doğal malzemelerden oluşan kahvaltımızı Küba’ya has demir sandalyelerde çiçekler arasındaki bahçede yapıyoruz. Hava biraz serin. Otobüsümüz öğleden sonra 02.15’te olduğu için rahatız. Bu sabah bir kez daha o güzel denizin tadını çıkarmaya niyetliyiz. Bugün yolumuz Küba’da en son olarak gezmeyi planladığımız Trinidad şehrine doğru.

Ara sokaklardan dolaşa dolaşa plaja geliyoruz. Öğleden sonra dalgalı olan deniz şimdi kıpırdamıyor bile. Engin mavinin her tonunu pelikanların eşliğinde seyrediyoruz. Suyun ve kumsalın güzelliğini tarif edebilmek mümkün değil. Avrupalı, Amerikalı turistler güneşten yanmış, ıstakoz misali kıpkırmızı olmuşlar.
Kumsalda yürüyüp deniz kabukları topluyoruz. Öğlene doğru hiç istemeden plajı bırakıp eve dönüyoruz. Betty ile vedalaşıp,artık yolları öğrendiğimiz için otobüse yürüyerek gideceğiz.
Akşam 9’da Trinidad’a varacağız. Bu yolculuk oldukça uzun. Aşağı yukarı yedi saat sürüyor.