İtalya
Bölüm III. 2016
Pisa(PiazzadeiMiracoli)
Floransa, Santa Maria Novella tren istasyonundan Pisa biletlerimizi aldık. Bu benim Pisa şehrine ikinci gelişim olacak. Ancak, birincisinde daha lise öğrencisiydim. Şehrin adını tüm Dünyaya duyuran eğikKuleye etrafındaki sarmaldan, sütunlu alandan tırmanmıştım.Şimdi artık tepeye içindeki merdivenden çıkılabiliyor. Bu bakımdan da heyecanlıyım.Öğleye doğru Pisa’ya vardık.Floransa Pisa arası bir saatten fazla sürüyor.Burası küçük bir şehir. Ünlü astronom ve filozof Galileo Galilei’nin doğduğu yer.1987’den beri Pisa Kulesi ve onun bulunduğu Mucizeler Meydanı, Unesco Dünya Kültür Mirasları listesinde yerini almış. Tren istasyonundan çıkınca parktaki banklara oturup kule hakkında bazı yazıları okuduk. Onu sindire sindire görmek istiyoruz.
Yapımına 1173 ‘te başlanmış. Kulede yedi adet çan bulunuyor ve 294 basamakla en tepeye çıkılıyor.1178 yılında üçüncü katın yapımı bitip dördüncü kata gelindiğinde kule eğilmeye başlamış. Mucizeler Meydanı’nda dini bir merkez olarak düşünülen, anıtsal mezarlık, vaftizhane ve katedralin bulunduğu külliyenin Çan Kulesi olarak onlardan bağımsız olarak inşa edilmiş.56 metre yüksekliğinde. Kule her yıl milim milim yana doğru eğilmekte. Aslında buradaki zemin diğer yapıların da eğilmelerine neden oluyormuş. Doğal olarak, gözle görülebilen ve en dikkat çekici olanı kule.Ama bu olay sayesinde kule dünyada en çok gezilen yerler arasında. Tabii en çok fotoğraf çekilen de diyebiliriz. İnşaatı 199 yıl sürmüş. Anlaşılan toprağı iyice incelemeden bu güzel yapıları inşa etmişler. Belki de olacakları ve sonuçları özellikle görmek istememişlerdir. Çarşının içinden geçerek kulenin bulunduğu yere geleceğiz.
Biraz ilerleyince VittorioEmanuele II heykelinin bulunduğu ufak bir meydana geliyoruz.1861-1878 yılları arasında İtalya kralı. San’t Antonia Abate kilisesinin yanındaki caddeden giriyoruz. Corso Caddesi tanınmış dükkânların kafelerin olduğu bir yer. Pek şık bir cadde. Pisa kulesine varıncaya kadar ufak birkaç meydandan geçiyoruz.
Heykeltıraş, mimar, İtalya heykeltıraşlık okulunun kurucusu NiccolaPisano’nun Heykeli, dar ara sokaklar, her şey esrarengiz.
Duvarlarda sarı ton hâkim. Yeşile boyalı tahta kepenkler. Arno Nehrinin üzerindeki minik köprüden (Mezzo Köprüsü)karşı tarafa geçiyoruz. Burada kendimi Floransa’da zannediyorum. Binalar, Arno, köprü, orayı hatırlatıyor. Pİsa, Arno nehrinin Tiren denizine döküldüğü yer.
İtalyanların milli kahramanı, İtalyan Devletinin kurucusu, Garibaldi’nin Heykeli (1807-1882) ve Garibaldi Meydanı gerçekten çok güzel.
Heykelin hemen arkasındaki yapı ilgimi çekiyor.”Casino DeiNobili”. Yapı on sekizinci yüzyılda aristokratlar için çeşitli etkinliklerin yapıldığı bir yer olarak düşünülmüş. O zamanlar Pisa aristokratların tatil kasabasıymış. Şimdi ise bina otel olarak hizmet veriyor. İtalya’da birçok tarihi yapının kaderi. Orada kalmak eminim keyifli olur.
Pisa’ya varmadan binaları iyice incelemek istiyorum. Bir binanın avlu zeminindeki tahta işleme tel bir tül ile koruma altına alınmış. Haksız da sayılmazlar gerçekten korumaya değer. Buralarda dikkatimi çeken her yerden bir kablonun bir telin geçmesi. Nepal kadar olmasa da bir hayli dikkat çekici.
“San Michele in Borgo Kilisesi” Roma dönemine ait. Yanında manastır bulunuyor. Kapının üzerindeki “Meryem ve Çocuk “heykeli dikkat çekici. Yapı1846 depreminden sonra yenilenmiş. Carte Fedelini sokağında yürümeye devam ettiğimizde bir Antik Roma kalıntısı bizi karşılıyor.
Okuduğumuza göre burası bir Roma hamamı. Roma imparatoru Trajan adına yapılmış.
Maffi sokağını takip ettiğimizde karşımıza Pisa Kulesi çıkıyor. Eğikkule. Daha bahçeye girmeden fotoğraf çekmeye başlıyoruz.
Kuleye çıkmak için sıraya girmek gerek. Ayrıca bilet de alınmalı. Burada bir koşuşturma söz konusu. Kulenin çıkış saatleri var. Koşarak karşıki binaya gidip sırt çantalarını bir dolaba kilitliyor ve biletleri alıyoruz. Aynı şekilde koşarak sıraya giriyoruz. Zira bu sıradaki yerimizi alamazsak biletler yanıyor. Tam bir stres. Ayrıca içeri girerken -herhalde sıklaşan terör olaylarından olmalı-üstümüz tek tek aranıyor. Bir grup indikten sonra sıra diğer gruba geliyor.
Bilet alınan yerde çimlerin üzerinde yükselen bir sütunun üzerinde Romus ve Romulus’un heykelleri görünüyor.
Efsaneye göre Lupa adındaki dişi bir kurt, anneleri tarafından bir mağaraya bırakılan Romus ve Romulus adındaki bebekleri emzirerek onların hayatını kurtarır. Daha sonra bir aile tarafından evlat edinilen kardeşler büyür ve Roma’yı kurmaya karar verirler. Tek başına hâkim olmak isteyen Romulus kardeşi Romus’u öldürür ve Roma’yı kurar. Bu heykel İtalya’nın değişik yerlerinde bulunmakta.
Kulenin içine girince hemen karşıda kulenin yapılışını anlatan bilgiler yer alıyor. Evet, basamaklar bitmek bilmiyor. Ve çok dar. Zor bir tırmanma. Değer mi? Değer.
Kuşbakışı seyir. Özellikle çatılar çok hoş gözüküyor. Kulenin ortasında üzeri camekânla kaplı bir delikten aşağıya bakabiliyorsunuz. Buradaki Çanlar çok büyük. Camposanto(Anıtsal Mezarlık.) yukarıdan mistik bir görüntü sunuyor.
Kuleden sonra aynı bahçede bulunan Camposanto’yu gezmek için ayrı bilet aldık. Çok değişik bir yer. Dikdörtgen biçimde bir yapı. Yapıda 43 kemerin bulunduğu iç avlu var. Aslında bana göre bu meydanda kuleden çok daha farklı, güzel, gezilecek yerler var. Hayrankaldım. Gotik sitilde yapılan mezarlığın inşaatına 1278 yılında mimar GiovannidiSimon tarafından başlanmış. Fakat daha sonraları araya giren savaş yılları nedeniyle ancak 1464 yılında tamamlanabilmiş. Duvarlar boyunca sıralanan lahitler görülmeye değer. Bunlar şehrin asilzade ve tanınmış kişilerinin lahit mezarlarıymış. Ayrıca yerlerde de mezarlar bulunuyor. Nereye basacağınızı şaşırıyorsunuz. On dördüncü yüzyılda bir sanatçının duvarlara yaptığı freskler dünya ile ahireti simgeliyor. Freskler özellikle II. DünyaSavaşı’ndan atılan bombalardan etkilenerek yer yer düşmüş. Varoluşu simgeleyen bir fresk, tek kelime ile muhteşem.
Composanto’nun çok zengin biri tarafından yaptırılmış özel ve tek bir şapeli. Lahitlerin üzerinde ölen kişilere ait heykeller bulunuyor.
Leonardo Fibonacci (Ortaçağın yetenekli İtalyan Matematikçisi)yerdeki kabri. Bazılarında taze çiçekler bulunuyor.
Taşın, mermerin mükemmel işlendiği bir yapı. Beni derinden etkiledi. Buradan çıkınca Saint-Jean Baptiste adına yapılmış İtalya’nın en büyük Vaftizhanesi ‘ne giriyoruz. Mucizeler Meydanının mucizevi yapıtları.
Vaftizhanenin mimarı Diotisalvi. Bina uzun yıllar tamamlanamamış.1152 yılında başlanan inşaat On dördüncü yüzyılın sonuna doğru mimar Nicola ve GiovanniPisano tarafından bitirilmiş. İki kubbeye sahip. Bu kubbelerin arasında bir boşluk bırakılmış. İnanılmaz akustik bu şekilde oluşmuş. Biz oradayken bir görevli gelip akustiği göstermek için şarkı söyledi. Her yarım saatte bir bu gösteri yapılıyormuş. Olağanüstü güzeldi. Kubbenin üzerine ufak bir konik bölüm yerleştirilmiş ve en tepede Saint-Jean Baptiste’in bir heykeli yer alıyor. Vaftizhanede de eğilme gözle görülüyor. Sonuçta tüm bu güzel eserler aynı zemin üzerinde.
1063 yılında katedralin yapılmasına karar veriliyor.1073 yılında yapımına başlanılıyor 1118′ de tamamlanıyor. Özellikle katedralin ön yüzü dantel gibi işlenmiş. Katedralde granitten 68 kolon bulunuyor. Tavan altın işlemeli. Bahçede Çocuk Yüzlü Melekler Heykeli ve yüzlerce fotoğraf çekmek için uğraşan turistler.
Mucizeler Meydanına doyamadan ayrılıyoruz. Ve hemen çıkar çıkmaz ilk rastladığımız “AnticaTrattoriaAntonietta” adlı restorana oturup Pisa manzaralı pizzayiyoruz. Çok kalabalık. Tekrar yola koyulduğumuzda seyyar satıcılardan pazarlık ederek hediyelik eşya alıyoruz.
Pisa’nınBorgo Caddesinde “LoSfizio” Pastanesi oldukça tarihi. Vetatlarenfes. Biraz soluklanıp. Kahvenin tadını çıkarıyoruz. Tarihi “Poschi “Sarayının altında yer alıyor.
Pisa Kulesi eğilmeye devam ederse ne olacak düşüncesi kafamızı kurcalıyor. Bu güzel şehrin güzel yapılarından ayrılmak zor ama artık dönme vakti.