Beste Serim Erbak: Kamboçya 1.Bölüm

KAMBOÇYA (CAMBODİYA) កម្ពុជា- SİEM REAP 2013 Bölüm 1

6.45’te hareket edecek uçağımız için sabahın 5.00’inde otelimizden ayrıldık. Her ne kadar iç hatlarda uçsak da geç kalmak istemedik. Chiang Mai’de Bangkok gibi trafik olmadığı için daha rahatız. Rengârenk orkidelerle süslü havaalanı kalabalık değil.

Kamboçya’ya Chiang Mai ya da Bangkok’tan uçmak istedik ama fiyatlar son derece yüksek. Neredeyse Türkiye uçuşumuz ile aynı parayı ödememiz gerekiyor. Biz de karayolu ile ülkeye geçmeye karar verdik. Her tarafı kralın resimleriyle donatılmış Bangkok Havalimanına iner inmez Kamboçya’ya giden otobüsü soruşturmak için koşuşturduk. Ama otobüs çok erken kalktığından ne yazık ki kaçırmışız. Havaalanı çıkışında bekleyen taksiler sınıra kadar götürüyorlar. Her taksinin bağlı olduğu bir acentesi var. Biri ile pazarlık yaptık.2500 Bahta anlaştık.(82$) Sınıra kadar gidip sınırdan sonra da Siem Reap’a ulaşmak için ayrı bir taksiye bineceğiz.

Şoförümüz efendi ufak tefek bir adam. Tek kelime İngilizce bilmiyor. İşaret diliyle anlaşıyoruz. En güzeli de cep telefonuna bir lastik geçirmiş. Onu da başına dolayarak diğer kulağına bağlamış. Hem araba kullanıyor hem de konuşuyor. Çok hoşumuza gitti. Aklıma bizim zihni sinir karakteri geldi. İnsanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen yaratıcılığı. Kamboçya sınırına dört saatlik yolumuz var. Sınırdan sonra da bir üç saat daha giderek Güneydoğu Asya’nın egzotik ülkesi Kamboçya’nın önemli bir şehri olan Siem Reap’a ulaşacağız. Kısacası yedi saatlik uzun bir seyahat bizi bekliyor.
Yolda yemek molası vermek isteyince şoför bizi yerel bir restorana götürdü. Tayland ve Kamboçya’da daha doğrusu hemen hemen tüm Asya ülkelerinde diyebilirim yemek açık havada taşınabilir arabasında et ve sebze pişiren aşçıların etrafına dizilmiş küçük masalarda yeniliyor. Önce pek temiz değildir diye düşünebilirsiniz ama buralardaki yemekler hem çok leziz hem temiz hem de çok ucuz. Siz ne istediğinizi söylüyorsunuz aşçı da gözünüzün önünde pişiriyor. Özellikle taze ve tabii ki organik ürünlerin kullanıldığı salatalar. Etler çok çeşitli sizin seçmeniz yeterli. Hemen kızartılıyor. Sanırım halk evinde pek yemek pişirmiyor. Arkadaşımız bu yemeklerden yiyemem deyince aşçı ona domates salatalık, yumurta ve yeşilliklerden oluşan nefis bir tabak hazırladı. O sırada aşçının minik torunu şirin mi şirin küçük kız yanımıza geldi.

Kamboçya Türklerden vize alıyor. İnternet üzerinden 25 $.Ama burada ne kadar geçerli olur. Onu bilemem. Biz sınırda kapı vizesi alırız dedik, iyi mi yaptık, bakalım. Sınıra yaklaştıkça kalabalık artıyor. Tayland ile Kamboçya sınırı arasında bir kilometrelik mesafe tampon bölge bulunuyor. Burayı yürüyerek geçmeniz gerekiyor. Taksi durur durmaz bir takım insanlar arabaya yaklaşıp “Kamboçya vize” diyerek etrafımızı sardılar. Tam bir keşmekeş. Ürkmedik desem yalan olur. Ama hemen sonra anladık ki bu kişiler görevlilermiş. Bizi ufak bir veznenin önüne götürdüler. Pasaport numaralarımız falan yazıldı. İnternette 25 $ olan vize fiyatı bir anda 39 $’a çıktı. Kesinlikle baht olarak istediler. Oradaki bankada para bozdurmak zorunda kaldık. Bir de fotoğraf gerekiyor.

Küçücük binada beş altı memur çalışıyor. Hava fazlasıyla sıcak, bunaltıcı. Bize bir aylık vize verdiler. Duvarda asılı tarifeye uygun olarak bir taksi tuttuk. Siem Reap’a gitmek için 1750 Baht.58$ ödedik. Yeni şoför bize yardım eden adamın kardeşiymiş. Organize işler bunlar. Bu sırada genç bir Kamboçyalı ile sohbet etme fırsatı yakaladık.
Kamboçya’nın Tayland, Filipin, Malezya, Laos, Vietnam, Endonezya, Singapur dışında tüm ülkelerden vize istediğini söyledi. Bir dolar 4000 Kamboçya Rieli (KHR). Ama bunu öğrenmek pek işimize yaramadı. Zira Kamboçya’da sadece dolar geçiyor. Halk ancak kendi parasını kendi arasında kullanıyor.
Aranyaprathet (Tayland) – Poipet (Kamboçya ) sınır kapıları arasında görevli önde biz arkada yürümeye başladık. 1993 yılında İngilizler ve Tayland hükümeti tarafından yaptırılarak Kamboçya halkına ithaf edilmiş bir köprüden geçiyoruz. Kamboçya sınırına gelince adam bizden yüklü bir rüşvet istedi. Eğer vermezsek geçmek için çok uzun bekleyeceğimizi söyledi. Bu rüşveti polis alıyormuş. Aksi takdirde canları ne zaman isterse o zaman izin veriyorlarmış. Uzun bir kuyruk var. Ne yapalım rüşveti verdik. Verir vermez kolumuza siyah ve yeşil bant yapıştırdılar. Yani bunlar paraları verdiler demekmiş. Polis gözümüzün önünde parayı cebine indirdi. Bizi kuyruktan çıkarttı. Hemen pasaportları damgaladı. Geçiverdik.

Kamboçya’ya girişte Angkor tapınağını simgeleyen bir kapı bulunuyor. Sağlı sollu lüks oteller sıralanmış. Şaşırdım. Meğerse Tayland halkına kumar oynamak yasakmış. Onlarda hafta sonu buraya gelip kumar oynuyorlarmış. Bizim Türkiye’nin Kıbrıs’ı gibi.
Bir görevli bizi burada bekleyen otobüse ile beş dakika gittikten sonra Siem Reap’a götürecek olan taksiye bindiriyor. Tabii o da para istiyor. Belli bir düzenek kurulmuş. Bu durum ülkede nasıl çözülür bilmem. Umutsuz gözüküyor.
Şoförümüz jet gibi gidiyor. Trafik Allaha emanet. Tayland trafiğinin soldan olmasına karşın Kamboçya’da trafik Türkiye gibi sağdan akıyor. Değişik yapılarıyla evleri, ilginç giysileriyle insanları, yeşil doğayı seyrede seyrede ilerliyoruz. Kamboçyalılar tüm yüzlerini örten sadece gözlerini açıkta bırakan bir şapka takıyorlar. Arabalar tüple çalışıyor. Bir mola yerinde kızartılmış çeşitli böcekleri görüyoruz. Ayrıca görmediğimiz meyveler. Çocukların güzelliği, özellikle anlam yüklü gözleri ilgimi çekiyor.
Gece iyice çöküyor. En sonunda otelimize varıyoruz. Khemara Angkor otel. Siem Reap’ın merkezine yakın. Şehir zaten çok büyük değil. Buradaki oteller son derece lüks.

Bizi kapıda karşılayan gencin kıyafeti oldukça ilginç. Sanıyorum milli giysileri. “Hoş geldiniz” deyip meyve suyu ikram ediyorlar. Resepsiyon müdürü güler yüzlü. Hemen eline bir kâğıt kalem alıp nerelere gitmemiz gerektiğini anlatıyor. Odamız oldukça temiz ve rahat. En çok da kapının arkasındaki çevre ile ilgili yazı dikkatimi çekiyor.
Akşam yemeğini otelde yiyoruz. Yine milli giysiler giymiş genç bir hanım bize hizmet ediyor. Otel Avrupalı turistler ile dolu. Hiç Türk’e rastlamadık. Yarın yaş günüm. Angkor’da olacağım. Heyecan verici. Ertesi gün için bir tuk tuk ile anlaştık. Tapınak bölgesini onunla gezeceğiz. Her otelin Tuk Tukçusu var. Tuk Tuk Asya’nın ve Hindistan’ın pratik taşıma aracı. Genelde arkada üç kişilik oturma yeri olan mobiletten bozma bir araç. Sabah saat beşten beri yollarda olduğumuz için yemekten sonra hemen uyuyoruz.