Beste Serim Erbak : Özbekistan – Tarihi İpek Yolu – Taşkent

Özbekistan / Tarihi İpek Yolu/ Taşkent
Tarixiy Ipak yo’li
O’zbekiston Toshkent

Bugüne kadar birçok yere gitmek kısmet oldu ama hiç Türkçenin konuşulduğu bir ülkeye seyahat edememiştik. Epeyce bilgi aldıktan sonra Özbekistan’a gitmeye karar verdik.

Orta Asya’nın güzel ülkesi Özbekistan Cumhuriyet ile yönetiliyor. Sınırları içeresinde Türkmenistan’a yakın, Karakalpakistan Özerk cumhuriyeti bulunuyor. Uzun yıllar Sovyet Birliğinin bir ülkesi olan Özbekistan 1991’de birliğin çökmesi ile bağımsızlığını ilan etmiş. Cumhurbaşkanı Şavkat Mirziyoyev 2016 yılından beri ülkeyi yönetiyor.

İzmir’den direk kalkan bir uçak bulunmadığı için önce İstanbul’a gitmek gerekiyor. Biz de 8 Temmuz 2019 sabahı önce İstanbul’a oradan da Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e uçtuk. Özbekistan havayolları oldukça düzgün. Özbekler Türkiye’ye çalışmak için geliyorlar. Uçağı beklerken yurduna dönüş yapanlar bolca bavullarıyla kuyruktalar. Bizim girdiğimiz kuyruğun dışında bir kuyruk daha dikkatimi çekti. Onlar “Cezalılar” diyorlar. Merak edip sorduğumda Türkiye’de kalma sürelerini geçirenler olduğunu öğrendim. Ya ceza ödüyorlar, ya da sınır dışı ediliyorlarmış.

Özbekistan’a bizim gibi turist olarak giden yok. Hatta bize orada tanıdığınız mı var diye soranlara hayır bu ülkeyi görmek, tanımak istiyoruz deyince pek şaşırdılar. Genelde Uluslararası uçuşlarda bagaj hakkı 20 kilo olmasına rağmen Özbek havayollarında 35 kilo. Bu arada yeni yapılan İstanbul Havalimanından uçuyoruz. Atatürk Havaalanı artık kullanılmıyor. Modern ve çok büyük. Ama işletmesi henüz düzgün değil. İç hatlardan dış hatlara o kadar fazla yürüdük ki daha gitmeden yorulduk.

Çok şükür ki bunu önceden hesap ederek iki uçuş arasında üç saatlik bir zaman bırakmıştık. Alana Göbekli Tepeyi canlandıran bir maket yapılmış. Hoşumuza gitti. Uçak tam zamanında kalktı. Yolculuk 4,5 saat sürüyor. Özbekistan bizden vize istemiyor. Pilot Rusça, Özbekçe ve İngilizce, üç dilde duyurular yapıyor. Zaten Özbek halkının hepsi, daha önce Sovyet Birliğinde oldukları için, Rusça biliyor. Akşamüstü Islam Karimov Uluslararası Havalimanına indik. Özbekistan saati Türkiye’den iki saat ilerde. Havalimanı küçük ve düzenli. Pasaport kontrolünden hiç beklemeden geçtik. Sağda solda gördüğümüz yazılar Türkçe. İlk defa dilimizin konuşulduğu bir ülkeye gelmenin sevinci ile içimiz içimize sığmıyor.

Bazı harfler değişik de olsa kelimeler Türkçe. Yani buraya gelmek için bir yabancı dil konuşmaya gerek yok. Bavulları aldıktan sonra paramızı bozdurmak için döviz bürosuna gittik. Birçok yerde kendi paraları geçiyor. Ülkenin genelinde kredi kartı kullanılmıyor. Özbek para birimi “Som”. Bir Lira, 1,650 Som. Paramız biraz daha değerli.

Suç oranı ise bu ülkede yok denecek kadar az. 15 günden fazla süren gezimizde ancak iki defa düzgün olmayan bir davranışa rastladık. Havaalanından otele gelmek için 20$ ödedik. Oysa daha sonra aynı mesafe için 25 Som verdik. Şoföre bizi tren biletleri satılan yere götürmesini oradan Kokand’a gitmek için bilet alacağımızı söyledik ama uzun süre beklememize rağmen bir türlü başaramadık. Son derece yavaş hareket ediyorlar. Taşkent’te kaldığımız Grand Art otel caddeye yakın ve her yere kolayca ulaşılabilecek bir konumda. Küçük bir havuzu var ve size çok yardımcı olan bir personeli. Fiyatı da uygun. Odaya yerleştikten sonra yemek için dışarı çıktık. Tül perdeler içinde bir Rus restoranında “Olivo” Özbeklerin meşhur “Nan”ıile tanıştık.

Taşkent yeşillikler içinde ve çok geniş caddelere sahip. Yorulduğumuz için erken yattık. Bu arada Temmuz ayı Özbekistan’ın en sıcak zamanı. Sıcaklık çoğu kez 50° ye çıkıyor. Hatta çöle yakın 60°’yi gördük. Kuru bir sıcak. Nem olmadığı için çok fazla etkilemiyor.
Ertesi gün ilk işimiz tren bileti almak için gara gitmek oldu. Otele çok uzak denemez ama yine de yürüyerek gidilecek bir mesafe değil. Buraya gelmeden önce aman tren biletlerini önceden alın sonra binemezsiniz denilmişti ama hiç de öyle olmadı. Zaten internetten almak pek akıllıca değil. Alanlar problem yaşıyormuş. Sokak ilanlarının fotoğrafını çekmek eğlenceli oluyor. Türkçe çözmeye çalışıyoruz. Bu reklamlara kanıp ağrılar için bir losyon aldım ama bir yararını göremedim. Taşkent Orta Asya’nın en büyük kenti. 1966’da büyük bir deprem yaşamış. Daha sonra yeniden inşa edilmiş.

Mirabadskiy (Gospitalny) Market, alışveriş merkezi güzel bir bina. Özbekistan’da pazar yerlerine, çarşılara büyük ve görkemli bir kapıdan giriliyor. İçerde düzenli alışveriş yerleri var. Betondan stantlar yapılmış. Yiyecekler bunların üzerinde satılıyor.
Ağaç ve çiçeklerin bolca olduğu caddeye paralel yürüyüş yollarından keyifle ilerliyoruz. Yolların kenarlarında yağmur sularının akması için çukurlar var. Ama o kadar derin ki her an düşebiliriz. Her sabah düzenli olarak çiçekler sulanıyor. Sular yükseklere fışkırıyor. Epeyce dikkat etmeniz gerekiyor yoksa sırılsıklam oluyorsunuz. Gerçi hava öylesine sıcak ki bu çok iyi geliyor. Burada tüm özel arabalar taksi olarak çalışıyor. Hemen yanaşıyorlar. Siz fiyatı sorup biniyorsunuz. Ülkede araba markası Chevrolet. Özbekistan’da üretiliyormuş.
Türk firmaları Taşkent’e oldukça fazla boy gösteriyor. Reklamları her yerde. Bükreş’te olduğu gibi. Eskiden burada çalışmak zormuş ama son iki yılda daha kolaylaşmış.

O’ZBEKISTON TEMİR YO’LLARI KASSALARI’na gidip en nihayet Kokand’a bilet alabildik. VİP kompartımanından. Özbekçede Vokzal tren garı demek.
Şimdi sıra Chorsu Bazaar-Taşkent’in tarihi kadar eski Pazarına gitmekte. 2 bin yıldan beri hizmet veriyor. Metro ile buraya ulaştık. Metro ayrı bir âlem. Duraklar muhteşem. Sanki bir sanat galerisi. Ünlü sanatçılar buranın yapımında çalışmışlar. Ruslar tarafından yapılmış. Orta Asya’nın ilk ve o zamanın Sovyetler Birliğinin yedinci büyük metrosu.
Çarşı gerçekten ilginç bir yer. Belli bir düzen içinde yiyecek satışları yapılıyor. Bana en orijinali kurutulmuş peynirler geldi. Özbekler her yiyeceğin kurutulmuşunu seviyorlar. Yemekler pişiyor. Müzik çalıyor. Özbek pilavı yiyoruz. Herkes Türkçe konuşuyor. Biraz şive farklı ama ben gayet iyi çözdüm. Her yerde Özbek dedeleri bibloları satılıyor. Ekmek yapan dede. Hanımıyla sohbet eden dede. Aslında buraya bolca vakit ayırmalı. Görülecek çok şey var.

Yemekten sonra ya da önce Piyale adı verilen Özbek desenli kâselerde çay içiyorlar. Kesme şekerleri çok büyük. Çayı içerken biraz biraz şekerden ısırıyorlar. Ayrıca çay çaydanlıkta geliyor. Üç defa çayı piyaleye döküp yeniden çaydanlığa koyuyorlar. Bir de Şaşlık dedikleri bizim Adana Kebaba benzer bir yemekleri var. Bu çok revaçta. Hangi restorana giderseniz menüde var. Her yemekte mutlaka nan geliyor. Çok ekmek yiyorlar. Oldukça toplular.

Çarşıdan çıktıktan sonra 16.yüzyıldan kalma Kukeldaş Medresesi’ni görmek üzere yürüyoruz. Aslında tam da çarşıdan çıkmıyoruz. İçinden ilerliyoruz. Öyle sizi ısrarla çağıran satıcılar yok. Pazarlık yapılabiliyor ama aşağı yukarı her yerde fiyat aynı. Siz turistsiniz diye fazla ücret talep etmiyorlar. Medresenin heybetli kapısı gözüküyor. Mavi beyaz ve kahverengi işlemeler kapıyı süslüyor. Öğrenciler kendi istekleri ile burada din eğitimi alıyorlarmış. Aslında Özbeklerin eğitimlerinde zorunlu din dersi eğitimi yok. Özbekistan nüfusunun %96’sı Müslüman.
Medresenin yeşillikler içinde bir avlusu var. İki katlı. Burada hat sanatı da öğretiliyor. Hocaları Ahmet Bay bizi çok güzel ağırladı. Özbekler hemen size karpuz kavun kesiyorlar. İlk ikramları böyle. Ama tatlar muhteşem. Ne yazık ki bizim artık unuttuğumuz cinsten.

Sohbet ediyoruz. Hatta hat sanatını kullanarak adlarımızı yazıyor. Ailesini yaptığı eserleri anlatıyor. Çocukluğundan beri buradaymış. Bizi bırakmak istemiyor. İlle bizi dolaştırıp Taşkent’i tanıtmak için çaba harcıyor. Türk Elçiliğine uğruyoruz. Hocanın her yerde tanıdıkları var. Birlikte Emir Timur Meydanında bulunan Amir Timur Müzesine gidiyoruz.

Artık Ahmet Bey’den ayrılıp kendimiz geziyoruz. Müze gerçekten mükemmel. Yuvarlak bir bina. Bahçede güzel bir havuz bulunuyor. Müzede Timur zamanını anlatan eserler yer alıyor. Özbekistan için Timur çok değerli bir komutan. Ulusal kahraman diyebiliriz. Müze,1996’da Timur’un 660.Doğum günü adına yaptırılmış. VII. yüzyıldan kalma el yazması Kuran burada bulunan en değerli eserlerden biri. İkinci katta tablolar ayrı bir güzellik taşıyor. Ayrıca Taj Mahal ve Buhara’da bulunan eserlerin maketleri görülüyor. Bir koyun postuna yapılmış minyatür en hoşuma giden eserlerden. Müze gerçekten büyük. Ulu bir havası var.

Meydanda Timur’un at üstünde bronz heykeli yeşillikler içinde yükseliyor. Biraz dolaştıktan sonra tekrar metroya biniyoruz. Amacımız Cumhurbaşkanlığı Sarayının bulunduğu Bağımsızlık Meydanına gitmek. Saray havuzlar ile çevrili. Cumhurbaşkanı Sarayda ise polis oradaki köprüden karşı taraftaki meydana geçirmiyor. Havuzdaki fıskiyeler müzik eşliğinde yükselip alçalıyorlar ve çeşitli renklere eşlik ediyorlar. Muhteşem bir gösteri. Dingin bir alan. Yeşillikler içinde suların aktığı… Gelin ve Damat’ın poz verdiği bir yer. Büyük sütunların üzerinde yükselen zafer takının en üstünde leylek heykelleri refah ve mutluluğu simgeliyor. Pek zarif. Güneş batarken harika manzaralar oluşuyor. Artık geç oldu. Tekrar metro ile dönüyoruz.

Akşam yemeğini otele yakın Urban adlı bir restoranda yiyoruz ama pek memnun kalmıyoruz açıkçası. Ertesi sabah Kokand yolcusuyuz. Özbekistan seyahatinizde unutmamanız gereken en önemli şey, otelden ayrılırken orada kaldığınızı gösteren bir belge almanız. Zira diğer otel bunu istiyor. Bazı kişiler en son ayrılırken polisin nerelerde kaldığınızı gösteren tüm belgeleri istediğini söyledi ama biz böyle bir şey ile karşılaşmadık. Belki daha önceleri bu uygulama yapılıyordu. Bu arada Taşkent dışında Kredi Kartı kullanılmıyor. Tüm ödemeler peşin para ile yapılıyor.