Beste Serim Erbak-Paris

Bu kez Fransa’ya yolum öğrencilerimle birlikte düştü. Paris her gidişinizde sizi bir farklı yönüyle karşılayan bir kent.

Uçağımız 9 Haziran günü İzmir Adnan Menderes Havalimanından sabah 05.15’te İstanbul’a hareket etti. Aynı sabah 10.20’ de Paris’in CDG (Charles De Gaulle) Havalimanına indik. Halen yapılmakta olan bir Havalimanı. Paris’e 25 km uzaklıkta. Buradan hızlı tren ile doğrudan şehrin merkezine gidebiliyorsunuz. Aslında şehre giden servis otobüsü var, ama en iyisi bu yolla merkeze ulaşmak. Paris’in metrosu meşhur, yer altında her yöne rahatlıkla gidebiliyorsunuz. Yerin altında bir Dünya. Hemen bir metro haritası edindik.

Karnımızı doyurduktan sonra ilk gezimiz Eiffel Kulesi. Seine Nehri kıyısında, Paris’in 7.Bölgesinde Champ- de –Mars ‘ta çok güzel bir parkın sonunda tüm heybetiyle yükseliyor. Her zaman üst katlara çıkmak nasip olmuyor. Zira önünde çıkmak isteyen insanların oluşturduğu kuyruk inanılmaz uzun. Girişte güvenlik önlemleri var. . Bu sefer ikinci kata çıkmayı başarıyoruz. Yukarıdan Paris’i seyretmek çok güzel. Ayağınızın altındaki yuvarlak bir camekândan aşağıya bakabiliyorsunuz. İnsanlar karınca gibi gözüküyorlar. 2.Kata kadar isterseniz merdivenle de çıkabiliyorsunuz.3.Katta ise asansör ile hediyelik eşya satan mağazalar, yiyecek içecek yerleri var. Burada kulenin mimarı Gustave Eiffel ile Thomas Edison’un birlikte çalışmalarını mumyalar ile canlandırılmış. Ayrıca dünyanın çeşitli başkentlerindeki zamanı gösteren saatlerin bulunduğu bu bölümden Paris’i en yüksek yerden görebilme keyfini yaşıyorsunuz.

Bizim Paris için ayırdığımız zaman pek fazla olmadığı için, şehri seyredebileceğimiz, Seine Nehri üzerinde dolaşan gezinti gemilerinden “Bateau Mouche’ tan bilet aldık. Hemen Eiffel ‘den kıyıya inip gemiye biniyorsunuz. Rıhtımda her türlü hediyelik eşya var. Tabii hepsi Paris’i, Eiffel’i gösteriyor. Gezi boyunca Louvre Müzesi, Notre-Dame Katedrali, III. Alexandre Köprüsü, Orsay Müzesi, Concorde Meydanı, Belediye Binasını ve Paris’in eski İstanbul’u hatırlatan taş binalarını izliyorsunuz.

Daha sonra Saint-Lazare garından Trene binerek Évreux’ ye doğru yol alıyoruz.Yolculuk bir saat sürüyor.
Évreux, Fransa’nın Yukarı-Normandiya Bölgesinde yer alan bir şehir. İkinci Dünya savaşında oldukça hasar almış. Sadece Katedral hiç bozulmadan kalabilmiş. Eski şehirde çoğu yer yenilenmiş. Iton Nehri şehrin ortasından geçiyor. Yürüyerek şehri gezebilirsiniz. Biz otel Campanile’de kalıyoruz. Düzgün bir otel.

Évreux Arkeoloji Müzesi gezilmeye değer. Évreux, merkezdeki eski mimarisi ile Belediye binası, Notre Dame Katedrali, François Mitterand Parkı, tepede yer alan, oldukça büyük üniversite gibi bir kampüse sahip “Aristide Briand” Lisesi, sempatik tren istasyonu, en çok da nehir kıyısında yürürken keyif aldığınız eski, Ortaçağdan kalma bir şehir.
Tabi Fransa’nın ünlü salyangoz yemeği buraya gelinir de yenmez mi? Çok leziz.
Ertesi gün Versailles Sarayına gitmeye karar veriyoruz. Fransa kralları Louis’lerin yeri, ünlü Marie –Antoinette’in Sarayı. Çok fazla turist ve dolayısıyla bir o kadar da kuyruk var. Anlaşılan Fransa’ya gelen her turist burayı ziyaret ediyor. Fransa’nın her yerinde olduğu gibi burada da Afrika’dan gelmiş satıcılara rastlıyorsunuz. Uzun ve sabırlı bir bekleyişten sonra içeri girebiliyoruz. Bu arada aniden başlayan yağmur için başımıza şapka gibi takılan şemsiyeler alıyoruz.

İzmir’in bir Kemeraltı çarşısı vardır. Bayramlarda falan omuz omuza yürüyebilirsiniz ya burada da öyle bir izdiham. İhtişamlı yapılar. Özellikle bahçeler, avizeler, heykeller… Benim en çok beğendiğim Marie Antoinette’ in yatak odası oldu. İnsan burayı görünce onun neden fakirlerin hâlinden anlamadığını daha iyi anlıyor. Kapanıncaya kadar geziyoruz. Ama burası için bu kadar az zaman yeterli değil.
Ertesi gün Euro-Disney’e gidiyoruz. Parka yakın bir otele yerleşiyoruz. Daha önceden yer ayırttığımız için sorun olmuyor. Otelin önünden her 35 dakikada bir kalkan ücretsiz servis Euro-Disney’e gidiyor. Burası harika bir yer. Eğer grup bileti almak istiyorsanız bayağı bir yol yürümeniz gerekecek.

Parkın içinde her çağa göre dekore edilmiş lokantalar var. Ama önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Yer bulmak imkânsız. Bileti iki günlük alıyoruz. Böylesi daha avantajlı. Ertesi gün de öğleye kadar gezeceğiz. Aslında buraya iki tam gün ayırmak gerekiyor. Oradan direk CDG Havalimanına servis var. Biz servis saatini kaçırınca taksi ile gidiyoruz.45 dakika sürüyor. Artık dönüş yolundayız.