4 Şubat, sabah 03.45 te otelden ayrılıp, Bangkok’a gitmek üzere garajdan minibüse biniyoruz. Oldukça konforlu. Minübüs 04.00 da hareket ediyor. Kişi başı 65 bat. Yollardan yolcu toplayarak 05.45 te Bangkok’a varıyoruz. Tekrar Veronica Otele gitmek istiyoruz. Valizlerimizden birini burada bırakacağız. Zira dönüşte bir gece daha kalmayı planlıyoruz. Taksi şoförü bir türlü oteli bulamıyor. Bizi kendi bildiği otellere götürüyor. Biz de metro durağında inip otele varıyoruz. Metro girişlerinde, ellerinde fenerle bekleyen görevliler valizi açtırıp içine bakıyorlar. Resepsiyondaki kızlar bizi görünce sevinip gülüşüyorlar.
Bu sefer farklı bir havalimanına gidiyoruz. DON MUEANG havalimanı. Yerel havayolları NOK-AİR ile sabah 09.30 da uçağımız kalkıyor.(iki kişi 7800 bat-gidiş-dönüş)Uçuş boyunca uçak çok fazla yükselmediği için yeşil Tayland’ı seyretme fırsatını yakalıyorsunuz.
Bir saatlik bir yolculuktan sonra iniyoruz. Puket Adası balayı adası olarak biliniyor. İlk anda bunu anlayamasanız da daha sonra doğal güzelliklerini görünce doğruymuş diyorsunuz. İner inmez ada hakkında bir yığın broşürün olduğu bir bölüm var. Kapıdan çıkınca da sizi turizm acentelerinin büroları karşılıyor. Adada otel ayırmadığımız için biraz bakalım dedik. Bir acenteden otel alıp rezervasyonu yaptırıp karttan parasını ödedik. Daha birinci adımda burasının bir turistik yer olduğunu anlıyorsunuz. Taksi 100 bat fazla para alıyor.
Puket büyük bir ada. .Biz Patong ‘a gittik. Baş şehir Puket’ten 40km uzakta. Ayırttığımız Otele geldik. “Phuket ERAWAN GUESTHOUSE” Tam bir Felaket. Çok pis ve berbat bir yer. Hemen acenteye telefon ettik. Bu kadar gezdik. İlk defa böyle kandırılıyoruz. Acenteci bazen böyle şeyler oluyor deyip paramızı iade edeceğini söyledi. Dönerken havaalanından alırsınız dedi. Ama biz inanmadık. Sahile doğru biraz yürüyünce güzel bir otel bulduk. Geceliği iki kişi 1000 bat. “ Smile House” Otele yerleşir yerleşmez yemek yedikten sonra polise gidip durumu anlattık. O da acenteyi aradı. Buraya gelip alsınlar deyince tekrar havaalanına gittik. Ama orada sadece paramızın iade edildiğini gösteren dekontu aldık. Akşam paramız gelmişti. Bizimle ilgilendiler ama açıkçası acenteye ne yaptıklarını bilmiyorum.
Akşam sahilde yürüyüp yemek yedik(750 bat). Otelimize yakın bir acenteden ertesi sabah James Bond adasına gitmek için tur aldık. Bu karmaşada gözlüğümü ve şapkamı bir yerde bırakmışım. Daha sonra buldum. Nasıl bulduğumu anlatacağım.
Sabah tam denilen saatte bizi almaya geldiler. Kişi başı 1500 bat ödedik. Tekneye bindik. Puket çevresinde birçok adacık var. Denizin ortasından fışkırmışlar. Çok kalabalık değiliz. James Bond adası turistlerin hücumuna uğramış gibi. Denizin tam orta yerinde duran üzeri yeşil kaplı kaya ile fotoğraf çeken çekene. Biz de bu kuralı bozmuyoruz. Her yerde orkideler var. Her renk. Tabi en ön sıraya özellikle inci, satan satıcılar var. Kayaların bittiği yerler dantel gibi. Tekneye bindikten sonra botlar yanaşıyor. Bunlara binip mağaraların içine giriyorsunuz. İçeriye girdiğinizde gözlerinize inanamıyorsunuz. Cennet. Üstte gökyüzü, binlerce bitki sudan çıkan ağaçlar. Öğle yemeğini çok güzel hazırlamışlar. Açık büfe. Her türlü sebzeyi kızartmışlar. Tabi pilav her zaman var. Ekmek yerine yiyorlar. Bizimle seyahat eden bir Kolombiyalı ile arkadaş oluyoruz. Bir Çinli aile, bir Suudi Arap aile, bir Avustralyalı çift. Bu arada denize giriyorum. Okyanus hiç tuzlu değil. O kadar berrak ki. Zaten buralar dalış merkezleriymiş. Kolombiyalı mutlaka Phi Phi Adasını da görmemiz gerektiğini söylüyor. Biz de onu dinliyor, akşam dönünce ertesi gün için bu turu alıyoruz. Pazarlık yapıyor, iki kişi için 2000 bat ödüyoruz. Turları tutturabildikleri fiyata satıyorlar. Kaça alırsanız alın verilen hizmet aynı. Turları gerçekleştirmede oldukça başarılılar. Her şey tam zamanında ve söz verildiği gibi gerçekleşiyor.
Phi phi adasına gidebilmek için, bir saatten fazla yol gidiyoruz. Turistleri otellerinden alarak, bir limana varıyoruz. Passada Port, buradan hep birlikte, bir turist sürüsü halinde gemiye biniyoruz. Tabi hemen her turist etrafı görebilmek için üst kısma tırmanıyor. Biz aşağıda oturuyoruz. Yaklaşık iki buçuk saat yol aldık. Dalgalar büyük ve rüzgâr var. Herkes sırılsıklam oldu. Adaya yaklaştığımızda muhteşem manzaralar başlıyor. Bir koya yanaşıyoruz. Burası dalanlar için bir cennet. Ben de suya atlıyorum. Herkese şnorkel veriliyor. Balıkların binbir çeşidini rahatlıkla görebiliyorsunuz. Ekmek dilimini atar atmaz balıklar geliyor. Su o kadar berrak ki çıkmak istemiyoruz. Phi phi Adasında öğle yemeğini büyük bir restoranda yiyip denize giriyoruz. Bu adada kalabiliriz. Çok güzel. Adaya girişte ayak bastı parası kişi başı 20 bat alıyorlar. Geldiğimize değdi.
Ertesi gün kişi başı 170 bat vererek kahvaltımızı yapıyoruz. Bu gün adada son günümüz. Biraz denize girdikten sonra bizi ilk geldiğimiz gün havaalanına götüren şoför almaya geliyor. Yazımın başında kaybettiğimi söylediğim gözlük ve şapkamın karakolda unutulmuş olabileceğini düşündüğüm için önce oraya uğruyoruz. Ve bizi şok eden manzara ile karşılaşıyoruz. Gözlük ve şapka benim bıraktığım yerde aynen duruyor. Bu kadar mı dürüstlük olur. Tayland’ı bir kez daha seviyorum. İki gün sonra aynı yerde…
Uçak biraz rötar yapıyor.13.25 te olan hareket 15.40 ta gerçekleşiyor. Bize hemen yemek fişi veriyorlar. Tam bir saat 10 dakikada Bangkok’tayız. Otele yerleşip dolaşmaya çıkıyoruz. Biraz daha bu güzel şehre doymak istiyoruz.
8 Şubat Bangkok-Dubai-İstanbul-İzmir uzun bir yolculuk ve anlatacak bir yığın şey.
Tayland denilince Phuket akla geliyor ama çok daha fazla gezilecek yerleri var. Tüm gezginlerin uğraması gereken bir ülke.