Beste Serim Erbak: Uşak – Lidyalıların Kral Yolu

Lidyalıların Kral Yolu
Uşak

Okullar açılmadan, 2017’nin 8 Eylülünde, İzmir’den Uşak’a doğru yola çıktık. Ününü sık sık duyduğumuz Ulubey Kanyonu’nu görmek istiyoruz. Uşak’a varmak için 230 km gitmemiz gerekiyor. Yolda Salihli’ye uğrayıp “Divan Restoran” da meşhur odun köftesini yiyoruz. Önce Ulubey’e varıyoruz. İlk işimiz Belediye’yi ziyaret etmek oluyor. Amacımız yöreye ait bilgi toplamak. Buraları tarih kokuyor.

Bölge M.Ö 4000 yılından beri yerleşim yeri olarak kullanılıyormuş. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde Ulubey’in adı “Ulu Göbek” olarak geçiyor. Tarihte, Lidyalıların ticaret yolu buradan geçiyormuş. Uşak el dokuması halı ve kilimleri ile tanınıyor. Ulubey stratejik açıdan önemli bir nokta olduğu için Kurtuluş Savaşında Yunanlılar tarafından işgal edilmiş ve 2 Eylül 1922’de Türkler tarafından yeniden geri alınmış.

Belediyede herkes bize yardımcı olabilmek için çaba harcıyor. Broşürler verip, nereleri görmek istediğimizi soruyorlar. Biz sohbet ederken Ulubey Belediye Başkanı Ali Rıza Ada geliyor. Genç dinamik bir başkan. Bizi misafir ediyor. Odasında yapılan sohbet sırasında ilçesi ve çevre hakkında detaylı bilgiler veriyor. Belediye binası tarihi bir konakmış.127 yıllık ahşap bir yapı. Eski belediye binası ise şimdi öğrenci yurdu olarak kullanılıyormuş. 700 yıllık bir geçmişten bahsediyorlar. Uşak’a kışın kar yağarmış ama Ulubey’in hep ılıman bir iklimi varmış.60’lı yıllarda Ulubey’de 80’nin üzerinde ayakkabıcı ve deri tabakhanesi bulunuyormuş. Yakın zamana kadar terzi, demirci, nalbant gibi meslek grupların yaşadığı bir yermiş.

Duvarda daha doğrusu odanın duvarlarının tavanla birleştiği yerde bu güzel beldeye başkanlık etmiş kişilerin fotoğrafları asılı. İstiklal savaşında efe olup savaşa bizzat katılmış kişilerden bahsediyorlar. Bize Ulubey’in tarihini anlatan bir kitap hediye ediyorlar. Burası birçok doğal güzelliklerin bir arada görülebileceği bir yer. Kanyonu ile meşhur olmuş ama diğer gezilecek yerler de en az onun kadar ilgi çekici. Neden bilmem kendimi bir an İstiklal savaşının içindeymiş gibi hissettim. Eskinin zarafeti, inceliği gözlerinizin önünde. Çok içten insanlarla yaptığımız sohbet koyulaşınca iyi ki buraya gelmişiz diyorum. Uşak’a yolu düşen herkes kanyondan önce Ulubey ilçesini ziyaret edip bu güzel, şirin yeri görmeli.

Kanyonda bungalov evler olduğunu okumuştuk. Kalmak istediğimizi söyleyince hemen bize oraya kadar eşlik ettiler. Kanyon on milyon senede meydana gelmiş jeolojik bir oluşum.
Ulubey Kanyonu’nun Amerika’daki Colorado Kanyonu’ndan sonra Dünyanın ikinci büyük kanyonu olduğu söyleniyor. Kanyon 135-500 m eninde ve 115-175 m derinliğinde. Ne yazık ki Uşak’taki deri sanayinin kimyasal atıkları vadiyi kirletiyormuş. Buna bir türlü engel olunamamış. Bu durum da doğanın özelliklerini yitirmesine neden olmuş. Bir zamanların çeşitli meyve ağaçlarıyla dolu güzel bahçeleri ne yazık ki yok olmuş. Nehir kirli akmaya başlamış. Eski tatlar yok olmuş. İnsanın içi acıyor. Nasıl bu kadar kısa vadeli çıkarlar uğruna doğa kirletiliyor, anlaşılır gibi değil.

Kanyon manzaralı ağaçtan bungalov evler Ulubey’e uzak değil. Etrafı çevrili bir ormandalar. Burada Keyfi-Kanyon diye bir restoran bulunuyor. Evlerin en güzel tarafı ön cephelerinde yer alan kanyon manzaralı bir seyir terasların olması. İçlerinde ufak bir mutfak ve banyo var. Anlaşılan bungalovların yapımı için epey uğraşılmış.Ama bakımları pek iyi yapılamamış. Eşyalarımızı bıraktıktan sonra çevreyi tanımak, gezmek için acele ediyoruz.
Belediye tarafından yaptırılan kanyon manzaralı cam teras kaldığımız yere çok yakın. Cam terasa gelmeden önce Kanyona bakan güzel bir restoranın, yöresel ürünlerin, meşhur Uşak tarhanasının satıldığı ufak dükkânların önünden geçiliyor. Burada bulunan panolarda kanyon hakkında bilgi veriliyor.72 kilometrelik kanyon boyunca antik çağdan kalma su kanalları, kaya mezarları ve mağaralar var. Kanyonun manzarası müthiş. Kalın camların bulunduğu seyir terasında biraz ürküyoruz.Ama gerçekten çok güzel. Değişik duygulara kapıldık.

Terasa girerken galoş giyiliyor. Korumak için iyi bir yöntem. Ayrıca turizme yönelik çalışmalar da yapılmış. Ata binip dolaşabiliyorsunuz. Ayrıca büyük çadırlarda dinlenip bir şeyler yiyebiliyorsunuz. Kanyona inen teraslı oluşuma yapılmış kademeli restoran değişik bir görünüm oluşturuyor.
Kanyon o kadar engin o kadar esrarengiz ki hayran olmamak elde değil. Yıllar boyunca oluşan tabakalar açıkça görülüyor. Buraya teleferik yapmak da planlar dâhilindeymiş. Mükemmel olur. Kanyondan ayrılıp kaldığımız yere geri dönüyoruz. Akşam yemeğimizi burada yedik. Yemeğe eşlik eden türküler söyleyen bir sanatçı keyfimizi arttırdı. Yemekten sonra bungalovun terasında oturduk. Hava nefis o kadar temiz ki! İnanılmaz bir dinginlik var. Doğanın sesini dinliyoruz. Gece Çakalların ulumaları duyuluyor. Aya yakınız sanki. Aşağıya çok bakmıyoruz zira derin bir karanlık. Hava karanlığın çökmesiyle felaket soğuyor. Gündüzün sıcağından eser yok. Sabah kanyon manzarasında nefis bir kahvaltı yapıyoruz.

Bir sonraki hedefimiz Karahallı. İlçeye 18 km mesafedeki ünlü tarihi köprü “Cılandıras”ı görmek istiyoruz. Yemyeşil yollarda ilerliyoruz. Kıvrıla kıvrıla giden yol huzur dolu. Cılandıras Köprüsü Menderes nehrine dökülen Banaz Çayı üzerinde. Lidyalılar tarafından yapılmış,2500 senelik bir tarihe sahip. Kemer şeklinde ve çok ince. Köprünün ayakları taş kayalar üzerine dikilmiş. Köprü ufak taşlar ile inci gibi işlenmiş.

İlk kez, 1979’da TRT ekibi Uşak’ı tanıtmak amacıyla bir program hazırlarken karşılarına çıkan bu köprüyü çok beğenmiş ve çektikleri fotoğrafı program aralarında yayınlamış.
Köprünün yanında Karahallı elektrik binası var. Ayrıca piknik masaları konulmuş. Her şey iyi hoş da piknik yapanların çöplerini sağa sola atmaları olmasa. Her taraf pet şişe ile dolu. Bu kadar güzel bir yere yazık olmuş. Karahallı’da küçük bir esnaf lokantasında kuru fasulye ve pilavla karnımızı doyurduk. Bir yemek bu kadar mı leziz olur.

Kısa bir yolculuktan sonra Sivaslı ilçesine bağlı, Hacım Köyünde, Hacı Bektaş-ı Veli’nin müritlerinden olduğu söylenen Hacım Sultan’ın Türbesi’ni ziyaret ettik. Köy mezarlığının içindeki türbe 1305 yılında buraya gelip yerleşen Recep adında ermiş bir kişiye ait.
Türbenin bahçesinin sağ duvarında H.1300( M.1882- 1883) tarihli bir kitabe var. Buna benzer bir kitabe de giriş kapısının üzerinde bulunuyor.
Hacım Köy ‘deki camiinin hemen önünde yer alan “Aslanlı Çeşme” nin Selçuklu döneminden kaldığı söyleniyor ancak kesin bir bilgi yok. Güzel bir çeşme. Akşam olmadan Antik Kent “Blaundus”a varmak istiyoruz. Ulubey ilçesi Sülümenli Köyünde.

Antik kent Büyük İskender’in Anadolu seferinden sonra Makedonya’dan gelenler tarafından kurulmuş. Tepede yer alan kentin giriş kapısı 2500 yıllık bir tarihe tanıklık ediyor. Tapınağın kalıntıları üst üste dizilmiş taşlardan oluşuyor. Üstü yıkılmış mabet, Ulubey Kanyonuna bakan tiyatro. Güneşin batışını buradan seyretmenin keyfine diyecek yok.
Akşam yemeğini Uşak’ta “Ezo Gelin ” restoranda yiyoruz. Nefis yemekler ve mükemmel bir hizmet. Tekrar bungalovumuza geri dönüyoruz. Ertesi sabah mis gibi bir hava ve yola yeniden koyuluyoruz. Çok güzel bir hafta sonu geçirdik. Uşak gez gez bitmiyor. Bakalım bir daha ki gelişimizde bize ne gibi sürprizler hazırlayacak.