Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto, ‘Atatürk’ hayranlığını ‘Gazi Meclis’de anlattı.
Türk tarihinin hayranı olduğunu ve üzerine çalışıp öğrendiğini anlatan Subianto, Mustafa Kemal Atatürk’ün, kendi ülkesi dahil gelişmekte olan ülkelerde bir idol, örnek lider ve cesaret timsali olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Subianto, “Türk tarihi, bana gerçekten ilham veriyor. Sizin tarihiniz bana ilham veriyor. Gençken bir ikonum, hayranlık duyduğum biri vardı. Benim kahramanım, benim ikonum gençken Mustafa Kemal Atatürk’tü. Fatih Sultan Mehmet de yine idollerimden, kahramanlarımdan biriydi. Eğer Cakarta’da benim makamıma ve evime gelecek olursanız, göreceksiniz ki, evimde ve ofisimde Mustafa Kemal Atatürk’ün heykelleri var” dedi.
Endonezya’dan ülkemize gelip tarihimizi, Atatürk’ü cumhuriyetimizi övdü.
Oysa yakın zamanda cumhuriyetimizin yılmaz bekçileri olan askerlerimizi gizli tanıdıklara gammazlatıp, ordumuzu hapse attılar.
Neticede;
Kadıdan medet uman kişi kandırıldığını kabul edip Allahtan af dilemedi mi?
Kör kameramana güvenen medya bu hale nasıl geldi?
Gazetecilerin üç maymunu oynamasını isteyen kim?
Üniversiteyi medreseye çevirmek isteyenlere ne demeli?
İnançlarımıza en çok zarar veren ayakkabı kutularını, para kasalarından çıkan dolarları, rüşvetleri, kiri, pası, rezaleti görmeyenler kimler?
İşçiler, fabrikalar, tezgahlar, atölyeler, işçilerin ölümleri, kopan eller-kollar, yoksulun açlık derdi, emeklinin düşük ücreti, askıda ekmek, geçim sıkıntısı, açlık, yoksulluk yıllardır aynı.
Ortalık sessiz, kimileri ihanete, sömürülmeye razı.
Bu çileli toprakların kimyasında ihanet yoktur.
Mertlik, dürüstlük, yiğitlik efsaneleriyle övündük yıllarca.
Pusu kültürü, saklanıp vurma, ya da arkadan hançerlemeyi Hollywood Filmlerinde izlerdik.
Bunca aydını, cumhuriyetçisi, Atatürkçüsü, seveni, uğrunda öleni varken, cumhuriyetimiz nasıl bu hale geldi derken o da ne?
Yarasa gibi karanlığı sevip, aydınlığa direnmek yerine, ‘bir ağaç, bir taş, bir kuş yavrusu kadar, var olmak için, özgürlük için diplomamız için, mülkiyet hakkı için, hak, hukuk, adalet için direniyoruz’ dedi gençler.
Direnme hakkı doğadan gelir.
İnancın gereği, “Haksızlık karşısında susmayacaksın.”
Yasalar, direnme hakkını sadece tanır ya da tanımaz.
Canlı-cansız, yeryüzünde gördüğümüz her şey direnebilenlerdir, direnemeyenler çoktan gittiler.
Ağaçların her rüzgar eğdiğinde doğrulmaları, yaradılışları gereği direnme hakkıdır.
Taş direnir, direnemeyen taşın un-ufak halidir toz toprak.
Direnme hakkı “var olma” hakkıdır.
Haksızlığa karşı direneceksin!
Yuvanı yıktıklarında, haksız yere başkanlarını, çocuklarını, arkadaşlarını elinden aldıklarında, ekmeğini çaldıklarında, sesini kıstıklarında, Adaletsizliklere direneceksin. Tuzaklara, yalanlara, sahtekarlıklara direneceksin.
Elinden değerlerini aldıklarında zulme direneceksin.
Özgür, başı dik, çağdaş, inançlı, gelişmiş, uygar, eğitimli, mutlu ve güvende bir birey olmana izin vermediklerinde direneceksin.
Unutma!..
Saltanattan sonra cumhuriyet geldi.
Cumhuriyet için direneceksin !
Erhan YURDAYÜKSEL
12.04.2025