Erhan Yurdayüksel: Küresel mali krizle birlikte ”Ben bilirim” dönemi sona erdi

Dünya ekonomisi büyük bir değişim yaşıyor. Ekonomik krizin değişik sektörlerde işveren ve işgörenlerle gelen başarısızlığı ortaya çıkarması piyasalarda büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Bu dönemde radikal kararlar alan yöneticiler, ekonomide olumsuz yönde seyreden fırtınayı durdurmayı başarmış sayılırlar.

Henüz mali kriz ortamı bitmiş değil. Ama doğru yönde önlemlerini alanlar piyasalardaki iyileşme sürecini yaşıyorlar.

Bu dönemde işini bilen işletmeciler de zoru fırsata dönüştürdüler.

Ekonomik kriz var diye öncelikle işgörenlerin işine son verip kriz tamtamlarını çalmaya başlayan işletmeciler, ´´Ben nerede hata yaptım?´´ demeye başladılar. Ama krizin getirileriyle, götürüsünü doğru tesbit edenler, bu ortamı fırsat bildiler. Bu işletmeler, kısa sürede birbiri ardına aldıkları önlemler sayesinde üretimlerine devam ettiler.

İhracatlarını arttırmak için yeni dış pazar arayışlarına yöneldiler. Kısaca krizden etkilenmemek için pes etmeyip mücadele ettiler. Peki ekonomik krizde işletmeler vermekte oldukları mücadeleyi nasıl kazanırlar ?

Ekip çalışması verimliliği arttırır
Herşeyden önce işletmeler,yaptıkları işin ruhunu bilen ´bilirkişiler´ kurulu oluşturmalı. Bu kurulun başına herkesin ´bir bilen´ konusunda hemfikir olduğu kariyeri tartışılmayacak biri getirilmeli. Ekibin başına geçen kişi atacağı sağlam adımlarla kendini hem işletmeye hemde piyasalara kabul ettirmeli.

Bunun yanısıra işletmeler ekip çalışmasına önem vermeli. İşletmelerde bilirkişi kurulu ve onun başkanının herkesin üstünde ve kabul gören bir otoritesi olmalı. Bilirkişi kurulunca alınacak kararlar kesinlikle suistimal edilmemeli.

Bilirkişi kurulunda görev alanlar gerektiğinde başkanları olmadığı zamanda onun yerini doldurabilmeli. İşletmelerde en önemli eksiklerden biride otorite boşluğu olduğundan,bilirkişi kurulu otoriter yapıya sahip olmalı ve işgörenlere bunu yansıtmalıdır.Otorite boşluğunu yaşamayan ekipler işlerinde daha verimli olmaktadırlar.

Ekip çalışmasında ayrımcılık yapılmamalı
İş yerlerinde yöneticiler, işgörenler arasında hiç ayrım yapmamalı. Yöneticilerin belli bir seviyesi olmalı ve işgörenler arasında seçici davranmamalı. İşgörenler yöneticileri tarafından eşit olduklarını hissetmeli.

Yöneticiler, işgörenlerle mümkün olduğunca tek tek konuşup ne istediğini anlatmalı ve de onların istekleriyle ilgilenmeli. Ayrıca yöneticiler, işgörenlere ayrı ayrı hedefler belirlemeli. İşgörenlere verilen bu hedefler birleştirildiğinde ortaya takım ruhu çıkacak ve o işletmede profosyonel bir ortam oluşacaktır.

İşletmeler de ekip ruhu çok önemli
Çoğu işletmelerde ekip olamama sorunu var.

Önce işletmelerin bu sorunu çözülmeli. Ekip hazırlanırken, işgörenler arasında bilgi ve becerileri yeterli olmayanlar tespit edilip ayrılmalı.

Ayrılan bu işgörenler işyeri için yeterli düzeye gelinceye kadar eğitilmeli. İşgörenlerin tamamı aynı seviyeye geldikten sonra eşit şartlarda görevlendirilmeli.

Her işgörene eşit şans verildiğinde ekip ruhu ortaya çıkar. İşgörenler arasında yapılacak adaletli iş dağıtımı yönetim otoritesinin iyice kabul edilmesini sağlar. Kendilerine verilen eşit şansları değerlendiremeyen işgörenler bunun sorumluluğunu başka yerlerde aramazlar.

Ekip ruhu birbirine güvenen ve hep yeni hamlelerle kendilerini yenileyen, aralarındaki bağı güçlendiren kişilerle başarıya ulaşır.

Günümüz de işletmelerin uyguladığı ticari sistemler
Aslında ticaretin sistemi tektir. Kar ve zarar, ticari hayatın kaçınılmaz sistemidir.

Fakat internet ortamı bütün dünya ticaretini adeta birbiriyle içiçe geçmiş hale getirmiştir. Günümüz piyasalarında ata erkil sistem zamana ayak uyduramamaktadır.

Üstelik bu sistem zor bir sistemdir. Ama işletmelerin çoğu bu sistem üzerine kurulu. Sürekli işveren kararlarıyla ortaya çıkan bariz yanlışlara o işletmelerde sanki doğruymuş havası veriliyor. İşgörenler karşılaştıkları olumsuzluklardan tedirgin oluyor ve ruhen yoruluyor. Günün şartlarına uyum sağlayan işletmeler ise uyguladıkları farklı sistemleriyle işgörenlerine hiç görmedikleri şeyleri öğretiyor.

Sıkıcı ve alışılmış sistemin kullanılmaması iş temposunun artmasına neden oluyor.

Rekabet ortamında herkes birbirinin hedefidir. İşletmelerdeki ticari başarısızlığın en büyük nedenlerinden biri ise yönetimlerin tutumlarından kaynaklandığı bilinmektedir.

Dünya sene başından itibaren farklı bir para/değer sistemine girmiştir. Dijital parayla tanışan dünya kısa süre içinde alışkanlıklarını ve tedirginliklerini bir yana bırakıp başta resmi, özel kurum ve kuruluşların yöneticileri olmak üzere tüm yatırımcıların dijital madenciliğe sahip çıkmaları ve yatırımlarını buna göre belirlemeleri gerekmektedir.

3 Ocak 2009’da, Bitcoin’in ilk bitcoin bloğu Satoshi Nakamoto tarafından ortaya çıkarıldı,
ilk işlemde 50 bitcoin kazandırdı.

Bitcoin’in ilk alıcısı olan Hal Finney, 12 Ocak 2009 tarihinde dünyanın ilk bitcoin işleminde Satoshi Nakamoto’dan 10 bitcoin aldı.

Gelecek 10 yılda Bitcoin önemli bir yatırım aracı olarak piyasalarda yerini alacak ve değer olarak hayal gücü ötesinde (Bitcoin/20-30 bin dolar) ve katları kazançlar sağlayacaktır.

Bitcoin’in arkasında başlangıcı 1990 lı yıllara dayanan Blockchain teknolojisi vardır ve bu teknoloji gelecek yıllarda (10-20 yıl) yeni Dünya sisteminde başrol oynayacaktır…

Geleceği bu günden görebilen, teknolojiyi iyi takip eden, gelişmekte olan yatırım sistemlerine uyum sağlayan, yeni ‘Dünya’ya entekre olan rakiplerinin üretimlerine ve pazarına saygı duyan düzeyli rekabeti ilke edinen ve bunu piyasalara hissettiren işletmelerin her geçen gün daha fazla itibar görecekleri gerçeği göz ardı edilmemelidir.

Erhan Yurdayüksel

25/08/2009