Geçen günler ve yıllara özlem | Yusuf Cinal

Yeni yıl, yeni beklentiler ve geçen yılın muhasebesinin yapılması..
Yeni yıl temennileri..
Sağlık, mutluluk ve başarı..
Güzellikler, huzur ve refah..
Yeni yıl, benim doğum günüm..
Ne tesadüf, kardeşlerimle birlikte hep ´1Ocak´ doğumluyuz.. Babam rahmetli Hakkı Cinal(Çavuş) pek nüfus memurluğu önünden geçmeyi sevmediği için, bu işi toptan yapmış..Tüm kardeşlerin nüfus kağıtlarında doğumlar farklı tarihlerde ama, illa da 1 Ocak başlangıçlı..
Elbette kafasındaki o tarihe not düşmek, 1 Ocak.. Hesaplaması kolay..Askere gidişi kolay..
Kolayoğlu kolay!
Annem ise doğum günümü hep ´ Oğlum mısır kırımları´ diye geçiştirirdi..
Mısır kırımları…
Anneme sorarsanız, terazi burcundanım..
Babam ise beni illa da kova burcuna taşımış..
Yapı ve davranış itibariyle, tipik bir terazi burcu..
Okul arkadaşlarım beni ´Kova´ burcunda zanneder..Ben de yıllar sonra Bu gerçeği öğrendim.. Zira kardeşlerimin hiçbiri nüfusa doğduğu tarihte yazılmadı..
Ne diyelim, o devirler böyleydi..
Allah gani, gani rahmet eylesin.. Ya nüfusa yazdırmasalardı ne olurdu?
Hala nüfusa kayıtlı olmayan binlerce insanımız var..
* * *
Doğumdan söz açılmışken, geçen yıllar ilerleyen yaşında habercisi.. Artık bizim kuşak ta menzile yavaş, yavaş yaklaşıyor.. Ama insan geçen günleri unutmuyor..Geçen günlerin büyük hatırası var.. Mesela televizyonun daha evlere girmediği günlerde yılbaşını arkadaşlarımız ile kahvehanede, televizyon başında geçirirdik..
Zeki Müren, Nesrin Topkapı, Orhan Gençebay, Emel Sayın ve diğer sanatçıları göz kırpmadan takip ederdik..
Sermayesi bir bardak çay..
Akyazı´nın Alaağaç Köyü halkı ile Karaçalılık Köyü halkı ortak bir alanda buluşurdu.. Akyazı-Ankara karayolunun geçtiği Karaçalılık Köyü´nde kahvehaneler buluşma adresiydi.. Büyük,küçük orada buluşurduk..
Hele de Emin Usta´nın(Yazıcı) kahvehanesindeki büyük sobanın başında televizyon izlemeye doyum olmazdı..
Başka köylerden konuklarımızda olurdu..hele de Salihiye Köyü´nden gelenleri Mudurnu Çayı telaşı alırdı.. Uzun sırat köprüsü gibi ahşap köprüden gece geçmek cesaret isterdi..
Biz tıfıllar bir köşede oturmayı, sohbeti tercih ederdik..
İrfan Ünlütürk, Salih Yazıcı, Nurettin Kahraman, Ali Göktepe,Yusuf Sağır, Hüseyin Sağır… ve bizden biraz büyükler Şeref Şafak, Ahmet Çelik, Yılmaz Çetin, Mustafa Gürgen ..ve diğerleri..
İyi bir arkadaş grubumuz vardı..
O yıllar Karaçalılık Köyü merası (Çukur) bizim futbol için bir başka buluşma adresimizdi..
Ne hoş, ne heyecanlı olurdu, Alaağaç-Pazarköy maçları..
Uzatmayalım, yılbaşı finali Nesrin Topkapı ile noktalanırdı..
* * *
Akyazı´da ise bir başka hava eserdi..Klarnetli, davullu zurnalı meyhaneler tıklım, tıklım dolardı.. Hele de Tavasapı Selahattin´in meyhanesi..
Durumu biraz iyi olanlar, Adapazarı´na, Sapanca´ya, İzmit´e ve İstanbul´un yolunu tutarlardı..
En görkemli mekan ise Sapanca Gölü kıyısında metin Restoran idi..
Ve zamanla her şey değişiyor..Şimdi her evde aşağı yukarı televizyon var..Hatta her eve internet bağlı..Sabit telefonların yerini cep telefonları aldı.. Teknolojik gelişmelere yetişmek mümkün mü?
İstanbul bile şimdi bir buçuk saatlik mesafede..
* * *
Yılbaşı, yeni yıl, doğum tarihi derken buralara geldik.. Teknolojik gelişmelere rağmen devir daha farklı gelişiyor.. Eskiye özlemlerin ötesinde; gruplaşmalar, kümeleşmeler, tarikatlar, cemiyetler, dernekler, partiler, odalar, kurumlar…
Hey gidi arkadaşlık hey!
Onun yerini hiçbir şey tutmuyor..
İnsan yine de okul arkadaşını, forma arkadaşını, mahalle arkadaşını arıyor..
Nereden nereye?
Kim bilir, kim, nerede ve nasıl?
Bu yıl da göremedim, kaç arkadaşımı!..
Ama bir ileti beni nasıl mutlu etti bilemezsiniz.. Bir yazım ellerine geçmiş..
Akyazı Lisesi Edebiyat öğretmeni İlhan Türeman ve Fen Dersleri öğretmenimiz Sevim Türeman..
Emekli olmuşlar, Bodrum´a yerleşmişler..
Onlarla ne çok severdik şiirleri, rakamları…
Gülüşleri aklımda kaldı sınıftaki gibi..
Bir aşk şiiri ve İlhan Türeman ile denizler ötesinde, deniz kızı ileyiz..
Sevim Türeman ile yerkürenin çapını hesaplıyoruz..
Ve paylaşılmayan okul arkadaşlarımız..
Siz ne güzeldiniz..
Ne güzellikti o yıllar..
Yılsonu gecesinde bile dans edemedik!..
Ne ürkek güvercinlerdi arkadaşlarımız!..
Ne ürkek..
Ama yine de delice sevmek, arkadaş bilmek, delikanlılık, hoyratlık vardı içimizde..
´Ulen Yusuf! Manter gibi yine su üstüne çıktın´ diye takılan Konya Ereğlili öğretmenimiz Ali Aydın!
´Anzeliha´ şiirini bana ezberleten öğretmenimiz Adil Ülgen..
Ve bir başka öğretmenimiz Mustafa Kaya..
Sınıf arkadaşımız Filiz Kaya-Emek..
Arar bizi şimdi bulur..
Paris´te göz göze geldik, futbol ustası arkadaşım Remzi Nehir ile..
Hey yıllar…
Ne çabuk geçip gittiniz!
Daha anlatacaklarım var elbet..
Sevdalarımız, türkülerimiz, ortak şarkılarımız..
Sen ne güzel topraksın, memleketsin hey Sakarya!..
Yeşilin aklımızda, hasretin yakar..
Suyun güzellikler taşır, hep akar..
Kerem-Ali zirveden inmez, bakar..
Söz burada bitti, anlayan anlar…
Yeni yılınızı en kalbi duygularımla kutlar, güzellikler dilerim..
Ben mi kaç yaşındayım?
Sahi kaç yaşındayım..
Bir de hiç ama hiç yaş günüm olmadı..
Nedendir bilmem, mumlara üflemeyi hiç içime sindirmedim..
Düşünmedim..
Beni ´dede´ yapan Lena´yı mumlara üflerken ve o küçük parmakları ile ´bir,iki üç´ derken görmek, akıp giden yılların farkına varmak..
Nereden baksanız zor..
O şarkıda ki gibi
´Aynaya baktım saç beyaz olmuş!..´
Gerisi boş vesselam!
Yılbaşına bir iki saat var..
Kızım telefon etti..
Onlarla birlikte olmak için evden çıkıyorum..
Ey gelen yıl, ne olur bu defa tüm insanlığa mutluluk, güzellik ve barış getir..
Hele de çocuklar..
Onlar ağlamasınlar..
Onlar ağlarsa, herşey ağlar..
Gününüz, yarınınız güzel ve sağlıklı olsun..
Nice güzel yıllara hep birlikte..
yusufcinal@gmail.com

Leave a Reply

Your email address will not be published.