Yargı ve iktidara düşen görev | Yusuf Cinal

Türkiye, eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ´un ceza evine gönderilmesi ile çalkalandı..
İfadesinin alınmasından sonra nöbetçi mahkemeye çıkarılan İlker Başbuğ, ´Darbeye teşebbüs ve örgüt´ suçlaması ile tutuklanarak, o malum adrese diğerleri gibi gönderildi..
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay tarafından kurulduğu öne sürülen internet sitelerine ilişkin ´İnternet Andıcı´ davası kapsamında; ´şüpheli´ sıfatıyla, 7 saat ifade verdikten sonra, tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Başbuğ, ´Hükümeti yıkmaya teşebbüs´ ve ´terör örgütü yöneticisi olma´ iddiasıyla tutuklandı.
İş bitti mi?
Hayır!
Bu tutuklama ile ilgili olarak Türk basınında cılız açıklamalar, yanlı yorum ve değerlendirmelere tanıklık ettik. Hala da devam eden bu yaygaralar, Türkiye´de farklı bir bölünmeye işaret ediyor..
Görev yaptığı sırada, farklı çıkışları ve değerlendirmeleri ile gündeme gelen eski Genel Kurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ´un değerlendirmeleri de ilginç;
´Bir-iki basın açıklaması ve bir-iki internet sitesi haberi ile hükümeti yıkmakla itham ediliyorsam bu çok acıdır. Benim böyle kötü bir amacım olsa, 700 bin kişilik gücü elinde tutan bir komutan olarak, bunu yapmanın başka yolları olabilirdi. Ben görev hayatım boyunca her zaman kanunların ve anayasanın çizgisinde oldum.´
Şüphesiz İlker Başbuğ´un tutuklanması ile ilgili dava üzerine daha çok konuşulacak ve değerlendirmeler yapılacaktır..
Bu manada ;ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, basın toplantısında bir soru üzerine: ´Bu konuyla ilgili gelişmeleri tabii ki takip ediyoruz. ´Ergenekon´ epey yüksek profilli dava. Türk hükümetine, bu davalarla ilgili inceleme ve kovuşturmaların şeffaf ilerlemesi ve tüm sanıkların uluslararası standartlara uygun adil bir sürece tabi tutulmasının sağlanması çağrısında bulunduk. Bu tabii ki, eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ için de geçerli olmalı.´
ABD´nin bu açıklamada ne kadar samimi olduğunu bilmiyoruz..Uygulamalar, açıklamalar ve geri planda yapılanlar akla geldiğinde;ABD´nin bölgedeki çıkarlarından başka bir şey düşünmediğidir. Yani ABD, ´tavşana kaç,tazıya tut´ politikasında ısrarlıdır.. Bakınız Irak´tan geri çekildiğini açıklayan ABD, nasıl bir Irak bırakmıştır!?.. Bu bile ABD´nin politikaları hakkında bir değerlendirme için yeterli ipuçları vermektedir..
Hatta Afganistan açıklamaları bu manada önemlidir..
Türkiye´de askeri kanadın tasfiyesi bir şekilde sürmektedir!..
Bu konudaki kesin sonucu zaman gösterecektir..
Ayrıca Avrupa Birliği (AB), Başbuğ´un tutuklanmasıyla ilgili açıklamada, bu türlü davaları, ´Demokratik kurumların uygun işleyişi ve hukukun üstünlüğünü güçlendirmek için bir fırsat´ olarak niteledi. AB Komisyonu´nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle´nin sözcüsü Peter Stano, yargılama sürecinde sanık haklarının ihlal edilmemesi gereğine defalarca dikkat çektiklerini de belirterek şunları söyledi: ´Tutuklu yargılama tedbirinin sadece zorunlu durumlarda kullanılması için azami çaba gösterilmelidir. Adli sürecin kalitesi ve sanık haklarına saygı açısından tutukluluk süreleri asgariye indirilmeli. Kamuoyunun ilgisini çeken bu tür durumlarda bilgiler savcılık ya da mahkemelerce sağlanmalıdır. Bu tür endişelerin giderilmemesi halkta davaların meşruiyetinin sorgulanmasına neden olabilir.´
AB tarafında da bir endişe söz konusu..Bu tür davaların demokrasilerde hukukun güçlenmesini sağladığına vurgu çok önemli.. Ama yargılama sürecindeki endişeler göz ardı edilmemiş..
Elbette bu Türkiye´nin bir iç işi..
Şu an Türkiye´de ceza evleri yargılanmayı bekleyen, asker, aydın, gazeteci ve siyasiler ile dolu!..
Bu nasıl bir yöntem ve tarzdır ki, yargılamalar uzadıkça, uzuyor?
Yargılanmaların kilit noktasını, özel yetkili savcılar ve özel yetkili mahkemeler oluşturuyor!.. Türkiye, yüksek hukuk sistemine bu anlayış ile varamaz.. Bunun örnekleri Cumhuriyet tarihinde yaşandı..
İşte bu yüzden İstiklal Mahkemeleri..
Yassa Ada Mahkemesi..
12 Eylül mahkemeleri..
Ve hatta Terörist başı Abdullah Öcalan´ı yargılayan mahkeme bile eleştiri oklarının ucunda olmadı mı?
Türkiye, kendi evladına kıymada büyük hatalar yaptı!..Aynı hataları yapmamak mevcut iktidarın hedefi olmalı.. Yoksa, gelecekte, dünü yargıladığımız, sorguladığımız gibi bu dönemi de sorgulayanların notunun pek iyi olmayacağı aşikar!..
Burada en büyük sorumluluk AK Parti iktidarına ait gözüküyor..
Süreci iyi yönetmek, dengeleri korumak ve Türkiye´yi çağdaş-medeniyet seviyesine taşıma noktasında gösterilecek ihmaller, yarın telafisi mümkün olmayan yaralar açabilir!.
Bu nedenle, AK Parti iktidarı, yaptıklarını, yapılanları tekrar, tekrar gözden geçirmeli..
Türk Ordusu´nu ´kum torbasına´ çevirmek, askeri ´tu-kaka´ göstermek, apoletlerini sökmek, Türkiye´ye yarardan ziyade zarar verir..
Türkiye´de ´ayrışma´ gittikçe farklı bir hız kazandı!..
Türkiye dışarıdan bakıldığında, ´tek parti iktidarının rüzgarlarının estiği, muhaliflerin susturulduğu, medyanın bastırıldığı, iş adamlarının ise partili, partisiz diye korunduğu, yönetim kadrolarının imam hatip kökenlilerden oluştuğu, dini aidiyet kümelerinin korunduğu´ bir ülke olarak görülüyor..
İşte yukarıda ABD ve AB açıklamaları bile bu durumu özetliyor..
Temennimiz, Türkiye´nin kendi evlatlarını yememesi ve kıymamasıdır..
Unutmayalım ki, Türkiye artık başka acıları kaldıracak güç de değildir!..
Herkes haddini, sorumluluğunu bilmelidir..
Hele de yargı!
Ve İktidar!
yusufcinal@gmail.com

Leave a Reply

Your email address will not be published.