YAZARLAR-Kahvenin kökeni Habeşistan (Etiopya) imiş.
Sonra XV.Asırda Yemen’de görülüyor. Daha sonra Mekke, Kahire, İstanbul ve tüm Müslüman dünyaya ulaşmış. Alkol yerine “kahva” içmeği tercih etmiş Müslümanlar! Avrupa’ya Venedikli tüccarlar tarafından getirilmiş deniz yoluyla ve Venedikliler tarafından, “ gâvur içkisi” diye adlandırılmış önce. Ancak Papa Clément içip te uzun süren kilise ayinlerinde kendini zinde hissedince izin çıkmış!
Acı kahve Paris ‘e XVII. Asırda Fransa kralı 14. Louis zamanında Osmanlı Sefiri Süleyman Aga tarafından tanıtılmış. Kralın Osmanlı Sultanı ve sarayı ile olan iyi ilişkileri ve Osmanlı’nın o zamanki prestiji Sefir Süleyman Aga’yı Paris’in en gözde simalarından biri yapmış. Ve Süleyman aga misafirlerini hep kahve ikram ederek ağırlarmış..Fransa kraliyet sarayı bu sayede kahve ile tanışmış ve içine şeker katarak içmeyi tercih etmişler.
Kahvenin Belçika’ya girişi de yine Kral 14.Louis vesilesiyle olmuş.. Fransa- İspanya savaşını bitirmek amacı ile 25 Ekim 1625 tarihinde Belçika’nın Freÿr sarayında yapılan imza töreninde bir Türk diplomat tarafından yine kahve ikram edilmiş. Bu içki herkesin hoşuna gitmiş ve bu tarihi antlaşma hâlâ « KahveAntlaşması/ Traité du Café » adı ile anılıyormuş.
Kahvenin Avrupa’da yaygın bir hale gelmesi Osmanlı ordusunun 1683’te Viyana önlerinde yenilgisinden sonra hızlanmış ! Sebebi çok ilginç : Osmanlı ordusunun bozguna uğramasına yardım eden Polonya-Litvanya kökenli kurnaz bir asker Kolscıhitzky (veya Kulczycki) ,Türklerin kaçarken çadırlarında bıraktığı çuvallarca yeşil kahveye sahip oluyor. Ve ilk kahve dükkânını (boutique à café) açıyor Viyana’da. Ve acı Türk kahvesini Viyananılara tanıtıyor. Millet acı ve telvesi bol bu kahveyi fazla sevmeyince ,kafayı çalıştırıp ilk defa filtre ile süzme kahve yi icad ediyor ve içine süt –bal ilave ederek içmelerini tavsiye ediyor. Yine aynı adam, Türklerden kurtulmanın anısına ( !) ve zaferi kutlamak için Türk bayrağındaki hilal şeklinde bugünkü ünlü « croissant » çöreğini icadediyor…
İklimi dolayısıyle kahve üretcisi olmayan Türkiye, ünlü « Türk kahvesi/ Café turc » ni tüm Avrupa’ya en iyi pazarlayan ülke durumunda ( Yunanlı dostlarımız bozuk çalsalar da !).
Bu arada dünyanın en pahalı kahve türünün İndonezya kökenli « kopiluwak » ve Güney Amerika ülkesi Martini kkökenli « Blue Mountain » olduğunu da öğrenmiş oldum. Bunlara şarap gibi kahvenin « grand cru »sü deniliyor. Kahve ağacının yetiştiği toprak ve iklimin özelliklerini taşıyorlar.
Kahvenin insanyaşamında da büyük bir yeri olduğunu unutmayalım. Doktorlara göre kahve insan üzerinde uyandırıcı (stimulant) bir etkiye sahip olup, içindeki polifenollar sayesinde kalp ve kan dolaşımında olumlu rol oynayan ve serbest kanser hücrelerine karşı antioksidan bir içecektir. Trombose riskini de azaltıcı bir etkisi var. Bazı kaynaklar kahvenin alzheimer hastalığını önleyici bir özelliği olduğunu da söylüyor. Tabi miğde ülseri ve ya sinir hastası olanlar için hiç tavsiye edilmiyor !
“Bir fincan kahvenin bin yıl hatırı olduğunu » da unutmayalım..Ama bu sadece bizim ülkemizde geçerli, Avrupa’dadeğil maalesef”