Basın özgürlüğü kişilerin doğru bilgiye ulaşım hakkı konusunda büyük önem taşıyor. 2021 Basın Özgürlüğü Endeksine göre Türkiye 180 ülke içerisinde 153. sırada yer alıyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Basın Konseyi de ‘3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ öncesinde yazılı bir açıklama yaparak “Binlerce dava açıldığı, 43 gazetecinin hapishanede olduğu Türkiye’de özgür bir basından söz edemiyoruz.” sözleriyle Türk basınının içinde bulunduğu duruma dikkat çekti.
Bugün Dünya Basın Özgürlüğü Günü. Her yıl 3 Mayıs’ta kutlanan Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Türkiye’deki basın özgürlüğü tartışılırken geçtiğimiz günlerde ile polislerin görüntülerinin alınmasını yasaklayan Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesine de dikkat çekiliyor.
TÜRKYE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE 153. SIRADA
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) yayınladığı yıllık dünya basın özgürlüğü raporunda, salgın sırasında 180 ülkenin neredeyse dörtte üçünde gazetecilik “tamamen veya kısmen engelleniyor”. Türkiye listede 153. sırada yer aldı.
Türkiye listede Bangladeş, Rusya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkelerin ardından 153. sırada yer aldı.
RSF, küresel medya özgürlüğünün geçen yıl genel olarak büyük ölçüde sabit kaldığını, ancak rakamların sıralamanın 2013’te ilk kez başlatılmasından bu yana yüzde 12 gerilediğini kaydetti.
TGC VE BASIN KONSEYİ’NDEN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ AÇIKLAMASI
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Basın Konseyi ‘3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ öncesinde yazılı açıklama yaptı. TGC açıklamasında, iktidarı cezaevindeki gazetecileri özgür bırakmaya, gazetecilik faaliyetini engellemekten, gazetecileri hedef gösteren, fiziksel saldırıya yol açan nefret söyleminden vazgeçmeye çağırdı. İktidarın halkın haber alma hakkını da engellediğine dikkat çekilen açıklamada şu görüşler yer aldı:
“TÜRKİYE’DE ÖZGÜR BİR BASINDAN SÖZ EDEMİYORUZ”
“Demokratik toplumların vazgeçilmez unsurlarından birisi, halkın haber alma hakkına eksiksiz hizmet edebilen özgür basındır. Medya kuruluşlarının yüzde 90’ının iktidarın denetimi altında olduğu, 12 bin gazetecinin işsiz bırakıldığı, yazdıkları ve düşünceleri nedeniyle haklarında binlerce dava açıldığı, 43 gazetecinin hapishanede olduğu Türkiye’de özgür bir basından söz edemiyoruz. İktidar denetimi altında olmayan az sayıdaki bağımsız gazete, Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan kesme cezalarıyla, televizyon kanalları ise RTÜK’ün yayın durdurma ve para cezalarıyla baskı altında tutulmaya çalışılmaktadır. İktidar ile ortaklarının kamu yararına olmayan faaliyetlerini haberleştiren gazeteciler, hedef gösterilmekte, evlerinin, iş yerlerinin önünde saldırıya uğramakta, saldırganlar cezasızlıkla ödüllendirilmektedir. Bakanlar sosyal medya hesaplarından gazeteleri, gazetecileri tehdit etmeyi sürdürmektedir.”
“BU GENELGE ANAYASA’YA AYKIRIDIR”
“Emniyet Genel Müdürlüğü’nün genelgesiyle 1 Mayıs’ta polisleri kaydeden kişilerin engellenmesi ve haklarında adli işlem yapılmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda 1 Mayıs eylemlerini takip eden gazetecilerin görüntü alması polis tarafından engellenmeye çalışılmış, meslektaşlarımızın zorla telefonlarına, kameralarına el konulup görüntüler sildirilmiştir. Bu genelge Anayasa’ya aykırıdır. Anayasal bir hak olan basın özgürlüğü yine engellenmiştir. İktidarın özgürlükleri çoğaltacağı iddiasıyla açıkladığı her reform paketiyle adaletsizlikler de büyümektedir. İktidarı, iddia ettiği gibi demokratik bir ülkede yaşıyorsak cezaevindeki gazetecileri özgür bırakmaya, gazetecilere yönelik fiziksel saldırıları engellemeye, sorumlularını bulup cezalandırmaya çağırıyoruz.”
Basın Konseyi ise Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında Türkiye’nin 153’üncü sırada olmasının utancını yaşadıklarını belirterek Türkiye’nin basın özgürlüğü listesinde Bangladeş, Rusya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkelerin arkasında bulunduğunu hatırlattı.
Medyanın yüzde 95’inin iktidarın tam kontrolünde olduğunu belirten Basın Konseyi, bağımsız yayın yapan gazete ve televizyonların işlevsiz bırakılarak ‘tek sesli medya’ düzenine tam olarak ulaşılması için RTÜK, Basın İlan Kurumu ve yargının ‘iktidar sopası’ olarak kullanıldığını vurguladı.
“İKTİDARI, HUKUKA AYKIRI TALİMATLARINI ORTADAN KALDIRMAYA DAVET EDİYORUZ”
Açıklamada polislerin görüntülerinin alınmasını yasaklayan Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesine de tepki gösteren Basın Konseyi şu ifadeleri kullandı:
* Emniyet Genel Müdürlüğünce (EGM) yayınlanan bir genelge bahanesiyle, sansürün boyutu bu kez sokakta kaba tehditli, coplu engellemeye kadar uzatıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün olaylarda polisin görevini ifa ederken, gazeteci ve yurttaşlarca ses ve görüntü alınmasının engellenmesini içeren genelgesi, Anayasaya, yasalarımıza, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmalara, mahkeme içtihatlarına aykırıdır. Hukuka aykırı bu talimatların hiçbir geçerliliği yoktur.
* Tam aksine, bu talimatı yerine getirmek üzere yurttaşlara karşı zorlamaya başvurmak hukuka aykırıdır ve çoğu adli suç oluşturacaktır. Anayasamızın 137/2 maddesine göre ise “Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir surette yerine getirilmez: yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.” 1 Mayıs günü yaşananlarda olduğu gibi, gazetecilerin yasalara dayanan çalışma haklarını engelleyen, demokratik ülkelere hiç de yakışmayan örnekleri hatırlatarak, yetkilileri bu talihsiz genelgeyi geri çekmeye, hukuka aykırı talimatlarını ortadan kaldırmaya davet ediyoruz.
“GENELGE TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE AYKIRIDIR”
Açıklama şu ifadelerle son buldu: “Ayrıca vatandaşların, kamu görevlilerinin eylem ve davranışlarını tespit etmeye çalışmalarını önlemek, temel hak ve özgürlüklere aykırı davranışların tespit edilmesini ve delillendirilmesini önlemek anlamına gelir. Kamuya açık alandaki hukuka aykırı eylem ve işlemlerin kayda alınıp tespitinin sağlanmasının, yasak olmanın dışında, bir hak olduğunu, dünya çapındaki örnekleri ile hatırlatmayı görev biliyoruz. Bu tür faaliyetler, ‘özel hayatın gizliliği’ ve ‘kişisel verinin gizliliği’ kapsamında değerlendirilemez. Özellikle de gazetecilerin ses ve görüntü almasını engelleyenlere mani olmak konusunda, devletin ‘pozitif yükümlülüğü’ olduğu da açıktır. Tüm bu hususlarda, Anayasa Mahkemesi’nin, AİHM’in, ulusal ve uluslararası mahkeme kararlarının hemfikir olduğunu bir daha hatırlatmak isteriz. Tüm bu koşullara rağmen, demokrasiyi ve basın özgürlüğünü evrensel standartlara yükseltip, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü coşkuyla kutlayacağımız günlere kavuşma azim ve kararlığındayız.”