İzmir’de 500 bin tondan fazla nükleer atık var!..

Dr. Enver Yaser Küçükgül, Gaziemir Emrez Mahallesi’ndeki eski kurşun fabrikasında 500 bin tonun üzerinde nükleer radyoaktif madde olduğunu söyledi.

Dr. Enver Yaser Küçükgül, Gaziemir Emrez Mahallesi’ndeki eski kurşun fabrikasında 100 bin ton atık olduğu tespitinin yanlış olduğunu belirterek, “Alanda 500 bin tonun üzerinde nükleer radyoaktif madde var” dedi.

Dr. Küçükgül, alandaki atıkların bertaraf edilmesi için belirlenen maliyetin 2008 yılında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve İzmir Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmaya göre 65 milyon 610 bin lira olduğunu da vurguladı.

Gaziemir Belediyesi’nin Emrez Mahallesi’ndeki İzmir’in Çernobil’i olarak bilinen ve normal değerin 219 katı oranında radyasyon yayan radyoaktif atıklarla ilgili panel düzenledi. Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, Çevre Bilimleri Anabilim Dalı’ndan emekli, Öğretim Üyesi Dr. Enver Yaser Küçükgül’ün konuşmacı olarak katıldığı eğitimde nükleer atıkların insan sağlığına, canlılara ve doğaya etkileri ele alındı.

Belediye meclis üyeleri, Gaziemir Kent Konseyi üyeleri, başkan yardımcıları, müdürler ve belediyenin teknik çalışanlarının yer aldığı etkinlikte konuşan Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda, nükleer atık sorununun çözümü için verilen mücadele hakkında bilgilendirme yaptı.

“ÜLKEMİZ NÜKLEER ÇÖPLÜĞE DÖNDÜ”
“İzmir’in Çernobili” olarak anılan Emrez Mahallesi nükleer atık alanının temizlenmesi için, mücadeleyi bırakmayacağını ifade eden Başkan Halil Arda, “Emrez Mahallesi’ndeki eski kurşun fabrikasının olduğu alan nükleer atıkların gönderildiği bir çöplüğe dönüşmüş durumda. İlçemiz, ilimiz, ülkemiz nükleer çöplüğe dönüştürülmüş durumda. Ben öğrendikçe tedirginliğim arttı. Enver hocanın bana anlattıklarını herkesin duymasını, bilmesini, öğrenmesini istedim. Kendisinden rica ettim. Bu sorunu 14 yıldır dile getiren bilim adamları, bu soruna sahip çıkan insanlarımız, bu sorunu mahkemelere taşıyan avukatlarımız var. Soru önergeleri, araştırma önergeleri veren milletvekillerimiz var. Hepsine çok teşekkür ediyorum. Bu kadar mücadeleye rağmen maalesef atılmış hiçbir adım yok. Tehlikenin farkında olmayan insanlar var. Özellikle o yöredeki insanlar tehlikenin farkında değiller. Bu sorunun takipçisi olacağım. Tüm İzmir’in, ülkenin, dünyanın gündemine taşımaya kararlıyım” diye konuştu.

“GAZİEMİR BİR NÜKLEER KAYNAK”
Panelde “Nükleer Radyasyon ve Gaziemir’deki Radyoaktif Atıklar” başlıklı bir sunum yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, Çevre Bilimleri Anabilim Dalı’ndan emekli, Öğretim Üyesi Dr. Enver Yaser Küçükgül, Gaziemir’deki atıklarla ilgili çarpıcı bilgiler verdi. Maddenin yapısı hakkında bilgi vererek konuşmasına başlayan Küçükgül, “Hiç radyoaktif olmayan elementler, diğerlerinin etkisiyle radyoaktif olabilir. Dolayısıyla Gaizemir’de tehlikeli nokta aramayın, her yerde radyoaktif enerji mevcut. Eski kurşun fabrikasının bulunduğu alan bir nükleer kaynak. Her zaman bir madde uyarılarak radyoaktif hale gelebilir. Burada maddenin kütlesinin ne zaman yarıya ineceği önemlidir. Gaziemir’deki nükleer atıkların kütlesinin ne zaman yarıya ineceğini bilmemiz için, bu atıkların ne kadar zamandır arada olduğunu bilmemiz gerekir” dedi.

“TÜM İZMİR’İN SORUNU”
Atık alanında özel cihazla gerçekleştirdiği ölçümler hakkında bilgi veren Küçükgül, girişinde “Kurşun Monoksit Binası” yazan, yarısı yıkılmış boş bir binada limitlerin 219 kat radyasyon ölçtüğünü belirtti. Küçükgül, “Orada çok yüksek radyoaktif malzeme konmuş ki tüm malzeme duvarlar aşırı yüksek radyoaktif hale gelmiş. Uluslararası Radyasyon Kurumu yıllık ortalama ‘1 (MvS) Mili Sivert’ değeri normal kabul eder. Burada ölçtüğümüz değer yıllık 219 Mili Sivert. Yani doğal radyasyonun 219 katı. Bu ölçebildiğimiz kadarı. Biraz daha ileri gitsek belki de oran bin 219 katı olacaktı. 219 katı oran insanlara, bitkilere, hayvanlara zarar vericidir. Tehlikelidir. Bu nedenle bir an önce bölgenin temizlenmesi gerek. Bu kirlilik yağmurlar aracılığıyla her yere taşınır. Gaziemir’den yağmurla akan su kuyulara, Ege Denizi’ne ulaşır. Karabağlar’daki marangoz ve mobilya atölyelerinde kuyu suyu kullanılıyor. Bu sularda radyasyon olduğunu düşünüyorum. Ege Denizi’nden çıkan balığı yiyen herkes bu radyasyondan etkilenir” diye konuştu.

RADYASYON DNA’YI BOZUYOR
Radyoaktif kirliliğin sağlık üzerindeki etkilerine ilişkin yeni çalışmaların oldukça sınırlı olduğunu ifade eden Küçükgül sözlerini şöyle sürdürdü:

“Radyasyon kemiklerde, ciltte, üreme organlarında, tiroit ve gözlerde etki yaratır. En çabuk gözleri tahrip eder bu sebeple katarakt dünyada ve ülkemizde hızla artıyor. Radyoaktif madde DNA’yı bozar, dolayısıyla gen bozulmalarına sebep olur. Belki 10 parmaklı belki kolu omuzunda değil, sırtında olan bebekler doğar. Bunlara dair ölü bebekleri üniversitelerin pataloji bölümlerinde bir gidip görün, kanınız donar. Bizden sonraki nesle etkileri ise 120 yıl sonra belli olur. Sakat doğumlar, zihinsel bozukluklar gözlemlenir. Yapısal bir değişim zaten izleyebiliyoruz. Bunları izleyen insanların psikolojileri bozulur, kaygılara, intiharlara yol açar. Japonya gibi.”

Küçükgül, fabrika sahibi ile 27 yaşındaki oğlunun kanserden öldüğünü de sözlerine ekledi.

“TAEK, RADYASYONU DİKENLİ TELLE KORUMAYA ÇALIŞTI”
Yardımcı Doç. Dr. Küçükgül, radyoaktif maddenin nasıl muhafaza edilmesi gerektiğini aktararak, “Altta 5 metre üstte 3 buçuk metre korumanın içinde muhafaza edilmeli. Atığı önce sabitlememiz gerekiyor. 1600 santigrat derecenin üzerinde maddelerle cansız hale getiriyoruz. Özel bir reçine ile nötron zırhı, ardından gama zırhı yapıp alüminyum zarfa koyuyoruz. Kapağı kapatıp, çelik varil içine koyup, 3-4 bin metre aşağıdaki eski madenlere tuz madeni gibi eski madenlere gömüyoruz. Yani nükleer atıklar bir beladır. TAEK ise Gaziemir’de radyasyonu dikenli telle korkuttu, radyasyon dikenli telden korkup çıkamadı. Radyasyon sınır tanımaz” dedi.

ATIKLAR ÖNCEDEN BİLİNİYORDU
Nükleer atık sorunun 2007 yılında kamuoyuna yansımasına rağmen Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün bu fabrikanın durumundan çok daha önceden haberdar olduğunu ifade eden Küçükgül, “Çevre İl Müdürlüğü, akü yönetmeliği çıktığı 1996’dan beri buranın durumunu biliyor. Çevre Şehircilik İl müdürlüğü 2008 Haziran’da 21 noktada kazı yapıp, numune alıyor, 19 noktada tehlikeli atıklara rastlıyor. 321 bin lira ceza kesiyor fabrikaya. 2008 Temmuz ayında fabrikaya bir daha gelerek kazım yapıyor,180 ton daha atık buluyor. Fabrika bu parayı ödemiyor ki, dava açıyor, davayı kaybetti temyize gönderdi, temyizden sonra ne oldu bilen yok!” dedi.

ÖLÜLER GÖMÜLÜR RADYOAKTİF MADDE GÖMÜLMEZ
Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın alana Konak Tüneli’nden çıkan toprağı döktürdüğünü savunan Küçükgül, “TAEK, o dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a, alana toprak dökün diyor. O dönemde bir sürü tünel, yol inşaatları var. Hiçkimse o olayı hatırlamıyor. 10 bin 200 metreküp toprak dökülmüş. Nereden baksanız birkaç yüz kamyonun sefer yapması lazım. Birileri muhakkak görecek. Hiçkimse görmediğine göre, sanıyorum gece boşalttılar. Bir gece vakti toprak getirip bu alana döktüler. En yakın kaynak kaçak tünel, çünkü yapıldı, sonra projesini yaptılar. Radyaokatif madde bu, ölü değil, ölüler gömülür, radyoaktif maddeler değil. Nitekim en üst tabakadan da radyoaktif madde tespit ettik. Ben bu alana kaçak gibi girdim ve bedel ödedim. Gece uykumda kanamalar oldu” dedi.

“BİNALİ YILDIRIM’IN AÇIKLAMALARINA KATILMIYORUZ”
Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, alanla ilgili yaptığı açıklamalara katılmadığını ifade eden Küçükgül şunları söyledi: “Binali Yıldırım, “İzmir’in Çernobil’i” tanımına karşı çıkarak, “Böyle bir şey demek, bu kente yapılacak en büyük kötülüktür” diyor. Burada normal insan yaşamını etkileyecek hiçbir olumsuzluk, radyoaktif madde yok” diyor. Devlet kurumları 2008’de bunları belgeleriyle ortaya koydu. Bir Bakan olarak bunu nasıl söylersiniz? Binali Yıldırım, ‘Bunları yaparsanız EXPO’yu kaybederiz, aman susun’ demişti. Kendisi, kendi bilgi düzeyiyle açıklıyor aslında mühendis. Kimyasal reaksiyon olmuş, lafa bak! Akülü kurşunlar çıktıktan sonra, depolandığı yerde toprakla reaksiyona girmesiyle çıkan bir kimyasal kirlilik. Bir mühendis, bakan, başbakan şu anda Cumhurbaşkanının Başyardımcısı’ndan bunları dinledik. Bunların hiçbir kelimesine katılmıyoruz. Bunların hepsi devletin arşivinde var, benim dedikodum değil. Gaziemir’de ne kadar radyoaktif madde var diye sorarsanız, Gaziemir’de 500 bin tondan fazla nükleer radyoaktif madde var” açıklamasında bulundu.

***

Başkandan ‘duran adam’ eylemi

İzmir’in Çernobil’i olarak bilinen nükleer atıkların temizlenmesi için harekete geçen Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda, atıkların bulunduğu alanda ‘duran adam’ eylemi başlattı. Başkan Arda, ilkini yaptığı ‘duran adam’ eylemini 3 ay boyunca her hafta cuma günü saat 11.00’de yapmaya devam edecek.

Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda, Emrez Mahallesi’ndeki İzmir’in Çernobil’i olarak bilinen ve normal değerin 219 katı fazla radyasyon yayan eski kurşun fabrikasındaki radyoaktif atıkların alandan kaldırılması için ilk eylemini yaptı.

Atıkların temizlenmesi için çağrı yapan; ancak sonuç vermemesi üzerine 3 ay boyunca her hafta cuma günü atık alanında eylem yapma kararı alan Başkan Arda’ya ilk eyleminde, çok sayıda kişi destek oldu.

Radyoaktif atıkların bulunduğu alanda düzenlenen eylemde katılımcılar, nükleer tehlikesini belirten alarm sesi eşliğinde 11 dakika boyunca durma eylemi yaptı.

Başkan Arda’nın, ilkini yaptığı ‘duran adam’ eylemini 3 ay boyunca her hafta cuma günü saat 11:00’de yapmaya devam edeceği belirtildi.

“BU İNSANLAR, BURADAKİ TEHLİKEYİ YAŞIYORLAR”

Nükleer atıkların tespit edildiği günden bu yana geçen 14 yıllık sürede yaşananlar hakkında bilgi veren Başkan Arda, “Bugün sözün bittiği yerdeyiz. İlçem Gaziemir’in Emrez Mahallesi’nde, İzmir’in Çernobil’i olarak bilinen alanda toprağa gömülü halde bulunan ve normal değerin 219 katı fazla radyasyon yayan radyoaktif atıklar 14 yıldır toprağa, suya ve havaya karışarak tüm İzmir’in sağlığını tehdit ediyor” dedi.

Nükleer atık probleminden dolayı bölgede yaşayan insanların sağlığının tehdit altında olduğuna vurgu yapan Başkan Arda, “Tehlike çok büyük. Devlet buraya el koyacak, koruma altına alacak sonra da bilimsel yöntemlere göre burasını temizleyecek. Bu bölgede yaşayan vatandaşlarımızın sağlık sorunlarının neler olduğunu ben biliyorum. Burada aramızda olan bir kadın var, üç çocuğu var. İki çocuğu engelli. Üçüncü çocuğunun ikizini ise doğduğu gibi kaybetmiş. Hemen kıyımızda oturuyor. Bu insanlar, buradaki tehlikeyi yaşıyorlar” diye konuştu.

Alanın temizlenmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığına çağrıda bulunan Başkan Arda, şunları söyledi:

* Buraya el koyun, burayı temizleyin. Bunun bilimsel yöntemlerle mümkün olduğunu biliyoruz. Türkiye’de bu işi yapan bir firma yok; çünkü Türkiye’de daha önce tespit edilmiş bir nükleer atık yok. Dünyada bu konuda uzman firmalar var.

* Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bu firmalarla anlaşıp, buraya el koyup halkımızın sağlığını tehdit eden bu tehlikeyi ortadan kaldırmasını talep ediyorum. Bundan sonra her cuma 11 dakika burada durmaya devam edeceğim. Bu mücadeleyi sadece İzmir’de, Türkiye’de değil; bütün uluslararası platformlarda duyurmaya kararlıyım. Namus sözü veriyorum, burası temizleninceye kadar burada olacağım.

Başkan Arda’nın eylemine; CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu, CHP Gaziemir İlçe Başkanı Kasım Özkan, İYİ Parti Gaziemir İlçe Başkanı Sedat Dağ, İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Üyeleri, Gaziemir Belediye Meclis Üyeleri, Gaziemir Kent Konseyi, Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı, Yrd. Doç. Dr. Enver Yaser Küçükgül, Atatürkçü Düşünce Derneği Gaziemir Şubesi, meslek odalarının, çevre örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, muhtarlar ve çok sayıda vatandaşta destek oldu.