CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin seçim bürosunun açılışını yaptıktan sonra geçtiği otelde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu; “Adalet Bakanı Müsteşarı telefon ediyor. Vali telefon ediyor. Emniyet müdürü telefon ediyor. Adalet Bakanı telefon ediyor. Neden bu telaş? Bu doğrudan soruşturmaya müdahaledir ve bu müdahaleyi yapıyor. Sağlıklı işleyen bir demokraside ne o Adalet Bakanı Müsteşarı ne de o Adalet Bakanı o koltukta kalamaz.” dedi.
Kılıçdaroğlu konuşmasının devamında şunları söyledi: “Anayasa değişikliği konusunda ben Adalet ve Kalkınma Partisi’nin samimi davrandığına inanmıyorum. Daha önce kendilerini söyledik; komisyonda görüşülürken ‘teklifi geri çekin oturup HSYK’ya ilgili düzenlemeleri yapalım’ dedik ama teklifi geri çevirdiler. Biz de demokraside bir muhalefet partisi nasıl davranırsa öyle davranacağımızı söyledik. Şununla karşılaştık, gerek komisyonda, gerek TBMM’de Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin kaba güç kullandığını gördük. Sayın Başbakan’ın bu kaba güce sahip çıkması başlı başına bir olay zaten. Telaşı anlarım, paniği de anlarım, Sayın Erdoğan’ın neden telaş ve panik içinde olduğunu da çok iyi biliyorum. Yargıyı niçin ele geçirmek istediğini de çok iyi biliyorum. Yargıyı kendi eline almayı, ve şekillendirmek istediğini de biliyorum. Anayasa değişikliklerinde iktidarın samimi olduğuna inanmıyorum. Erdoğan değişiklikle ilgili şunu söyledi; RÜTÜK modeli gibi bir modelden söz etti. Bunun yanıtına da bildik. Bir yargıç bir siyasi partinin temsilcisi olarak koltuğa oturamaz, eğer bir yargıç bir parti rozetiyle yargılama yaparsa topluma gerekli güveni vermez. Arada bir kendilerini sanki haklı çıkarmak için ‘biz teklif ettik kendileri kabul etmedi’ diye açıklamada bulunuyorlar. Sayın Erdoğan’ın bu söylemleri samimi değil.”
FEZLEKELER PARLAMENTOYA GELMELİ
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından istifa eden bakanlara ilişkin hazırlanan fezlekelerin TBMM’ye biran önce gelmesi gerektiğini de anlatan Kılıçdaroğlu, “Fezlekelerin bir an önce parlamentoya gelmesi lazım. Adalet Bakanlığı fezlekelerin nesini inceleyecek. Yolsuzluğun boyutunu görmek için galiba biraz zaman harcayacaklar. Parlamentoya gelince herkes görecek. Seçim sonuna ertelenmeye çalışılıyor. Fezlekelerin bir an önce parlamentoya gelmesi görüşülmesi ve ilgili bakanlarında bir an önce Yüce Divan’a gitmesi gerekiyor. Belki bazı bakanlar itiraflarına yenilerini ekleyebilirler, Erdoğan’ın bu işin baş sorumlusu olduğunu söyleyebilirler. Erdoğan’ın paniği biraz buradan kaynaklanıyor. Kendisinin, çocuklarının Türkiye Cumhuriyeti’ni kendi çıkarları için kullanmaya çalıştıklarını gayet açık ve net görebiliyoruz. Havuzlu villa için Valiyi feda eden bir başbakan düşünebilir misiniz? İki havuzlu villa olacak birinci derece sit alanında olacak Vali görevini yaparak buna itiraz etti diye Vali’yi satacak. Kendi valisini satan birine bu ülkede değil dünyanın hiç bir ülkesinde Başbakan denilmez. Onun adı çıkarcıdır.”
BAŞBAKAN ŞANTAJ YAPAMAZ
Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin Başbakan Erdoğan’ın CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Mustafa Sarıgül’ün yolsuzluk dosyaları bulunduğuna ilişkin konuşmasını yönelttiği soruyu şu sözlerle cevaplandırdı:
“Bir Başbakan şantaj yapmaz. Şantaj yapıyorsa ona Başbakan denmez. Elinde yolsuzluk dosyası varsa elinde neden tutuyorsun. Demek ki sen o yolsuzlukların ortağısın. Sıkışınca muhbir olarak ortaya çıkıyor, muhbir Başbakan portresi çıktı şimdi ortaya. Bana süre veriyor, ne süre veriyorsun, Başbakan’sın çıkar açıklarsın. Benim hakkımda da iddialarda bulundu. Ben onun da cevabını verdim, alır gelirsin dosyaları. Hırsızlar cesur olmaz, hırsızda yürek olmaz, hırsızdan adam olmaz. Rüşveti ve hırsızlığı savunandan adam olmaz. Eğer birisi rüşvet yiyor, birisi yolsuzluk yapıyorsa bir ülkenin Başbakan’ı da ona hamilik yapıyorsa ona da Başbakan denmez. Varsa elinde bir şey devletin savcısı var. Gönder müfettişlerini gerekeni yapsın. Biz hiç bir zaman savcı neden bizi inceliyor, hakim neden bizim hakkımızda karar veriyor diye özel bir suçlama yapmadık. Hesap vermeyi olağan bir görev kabul ettik.”
ADALET BAKANI KOLTUKTA KALMAMALI
Kılıçdaroğlu, İzmir Cumhuriyet Başsavcısı’nın hazırladığı tutanağın ardından soruşturmaya müdahale eden Adalet Bakanı ve Müsteşarının istifa etmesi gerektiğini belirterek, “Adalet Bakanı Müsteşarı telefon ediyor. Vali telefon ediyor. Emniyet müdürü telefon ediyor. Adalet Bakanı telefon ediyor. Neden bu telaş? Bu doğrudan soruşturmaya müdahaledir ve bu müdahaleyi yapıyor. Sağlıklı işleyen bir demokraside ne o Adalet Bakanı Müsteşarı ne de o Adalet Bakanı o koltukta kalamaz. Ama ar damarı çatlamış insanlara ne diyeceksiniz?”
BAŞBAKANIN OĞLUNUN BAŞINDA BULNDUĞU VAKIF RÜŞVETİN MERKEZİDİR
Başbakan’ın MİT gibi saygın bir kuruma silah kaçakçılığı yaptırdığını ve çocuklarının hesabını veremediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Çocuklarının hesabını veremeyen, hukuk sistemini kendi çocuklarına göre düzenleyen bir Başbakana ne diyeceksiniz? Çocuğunun başında olduğu TÜRGEV rüşvetin merkezidir. İhale veriliyor rüşvette TÜRGEV’e ödeniyor. TÜRGEV bütün kayıtlarını kamuoyuna açsın. Sayın Başbakan kasetlerden bahsediyor, ispat edin diyor. Hiç internete girmiyor galiba kendi sesi de var o kayıtlarda” diye konuştu.
VATAN HAİNLİĞİ SUÇLAMASI AMACI ÇOK ÇOK AŞAN İFADEDİR
Kılıçdaroğlu, son olarak Başbakan Erdoğan’ın TÜSİAD’ı vatan hainliği ile suçlamasına tepki göstererek, “Hukuk ve hukukun üstünlüğünü savunan, ‘bir ülkede hukuk olmazsa o ülkeye yatırımcı gelmez’ diyen bir insanı vatan hainliğiyle suçlamak amacını çok çok aşan bir ifadedir. Vatanseverlik Recep Tayyip Erdoğan’ın tekelinde değildir. Eğer vatan hainliğiyle suçlanacak kimseler varsa, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını yiyenler vatan hainidir. Yolsuzluk ve rüşvet dosyalarını kapatanlar vatan hainidir” diye konuştu.