MHP lideri Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ı sert sözlerle eleştirdi

MHP-lideri-Bahçeli-3Başbakan’ı sert sözlerle eleştiren Bahçeli, “ucuz siyasi kişilik”, “patolojik vaka”, “İslam camiasında elinde tahta kılıç, altında kartondan atla sanal yiğitlik taslayan siyasetin çizgi roman kahramanı” ifadelerini kullandı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Esenyurt seçim bürosuna yapılan silahlı saldırıya ilişkin, “Hükümet Sözcüsü, gözaltında bulunan şüphelilerden bahsederken belli bir yerlere mensubiyetleri var demekle neyi kast etmektedir? Bu şahıslar nereye mensuptur? Bunlar derin AKP’nin paramiliter unsurları mıdır, yoksa PKK’nın tetikçileri midir?” diye sordu.

“KAN BARONLARI ESENYURT’TA ÖLÜM SAÇMIŞLARDIR”

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Esenyurt seçim bürosuna yapılan silahlı saldırıya değinerek şöyle dedi:
“Geçtiğimiz Pazar günü İstanbul Esenyurt İlçe Seçim Koordinasyon Merkezi’mizin açılışı sırasında yaşananlar hepimizi kedere sevk etmiş, gözyaşlarına boğmuştur.
Katiller Esenyurt’ta pusu kurmuşlar, vahşet tezgâhı açmışlardır.Kan baronları Esenyurt’ta ölüm saçmışlardır.Hiç beklenmedik bir anda, devam eden seçim çalışmalarının heyecanı esnasında silahlı bir grup partimize ve dava arkadaşlarımıza ateş açmıştır. Hunhar olayda aziz ülküdaşımız, davamızın emektarı, güzel insan Cengiz Yücel Akyıldız Bey isabet eden kör kurşunlarla şehit olmuştur.Bu alçak saldırıda beş dava arkadaşım da yaralanmıştır.
4 Ocak 1968 tarihinde şehadet şerbetinden içen ilk şehidimiz merhum Ruhi Kılıçkıran’dan 46 yıl sonra, yine bir Ocak günü bu defa da ‘Yusufiyeli Cengiz’imizi şehitlik payesiyle ebediyete uğurladık. Binlerce dava şehidimizin arasına bir arkadaşımız daha karıştı.
Hiç kimse kaybettiğimizi düşünmesin. Hiç kimse yıldığımızı sanmasın.Hiç kimse yolumuzdan döneceğimizi, ülkülerimizden sapacağımızı, hedeflerimizden çark edeceğimizi aklının ucuna getirmesin. Biz şehadetlerden doğduk.Biz kurşunlardan, tuzaklardan, yağlı urganlardan yeşerdik

“DÖKTÜKLERİ KANLARIN YERDE KALACAĞINI ZANNETMESİN”

Katiller, adiler, insan canından geçinen iğrenç yaratıklar kendi aralarında sevinç turları atmasın, döktükleri kanların yerde kalacağını zannetmesin.
Biz ki, bir ölürsek bin diriliriz. Biz ki, bir gidersek bin geliriz.Şunu açık, net söylemek isterim ki, saflarımızın sağlamlığını, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in tarihi yürüyüşünü kimse bozamayacaktır.

“SAHTE KEFEN EDEBİYATIYLA MAĞDURİYET ROLÜ OYNAYANLAR”

Sahte kefen edebiyatıyla mağduriyet rolü oynayanlar gerçek manada kimin kefenle yürüdüğünü, kimlerin kefene büründüğünü görmeli, çenelerini kapatmalıdır.
Musalla taşı, tabut ve kabir istismarıyla siyasal rant hevesinde olan Başbakan ve yandaşları kefen giymekten bahsedeceklerine, girdikleri ve bir daha da çıkmayacakları ayakkabı kutularının hesabını vermelidir.

Ayrıca taş, sopa, bıçak ve silah kullanılan menfur saldırıda; sol omzundan yaralanan Sayın Kemal Sağsöz’e, Sayın Ramazan Türkmen’e, Sayın Gencay Yılmaz’a, Sayın Özkan Can’a, Sayın Ercan Kamil Tanrıverdi’ye acil şifalar diliyorum.Merhum Yusufiyeli Cengimizin ailesi artık bizlere emanettir.

SEZAİ KARAKOÇ’UN DİZELERİYLE SESLENDİ

AKP-PKK ortaklığıyla birlikte küresel vahşi hesaplar kirli, karanlık ve kaos planlarını uygulayabilmek için Milliyetçi- Ülkücü hareketi saf dışı bırakmaya dört elle sarılmışlardır.
Muhterem şairimiz Sezai Karakoç’un şu dizeleri aslında aynısıyla bizleri, aynısıyla Milliyetçi Hareket Partisi’ni tanımlamakta ve anlatmaktadır:
Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak.
Halbuki, biz sussak tarih susmayacak.
Tarih sussa, hakikat susmayacak.
Onlar sanıyorlar ki, bizlerden kurtulsalar mesele kalmayacak.
Halbuki, bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar.
Vicdan azabından kurtulsalar tarihin azabından kurtulamayacaklar.
Tarihin azabından kurtulsalar Allah’ın gazabından kurtulamayacaklar.
Bu itibarla Milliyetçi Hareket Partisi’nin saldırılara uğraması, sürekli olarak hedef yapılması boşuna değildir.
Eli silahlı katillerin güpegündüz baskın düzenleyip kardeşlerimizin canına kast etmeleri bu kapsamda yorumlanmalıdır.
Anlaşılan teröristler meydanı oldukça boş bulmuştur.

“BAŞBAKAN’IN POLİTİKALARIYLA TERÖR ÖRGÜTLERİNİ ŞIMARTTIĞI, İSTANBUL GİBİ BİR METROPOLDE ŞEHİR EŞKIYALARINA GENİŞ İMKÂNLAR SUNDUĞU AŞİKARDIR”

Başbakan’ın politikalarıyla terör örgütlerini şımarttığı, İstanbul gibi bir metropolde şehir eşkıyalarına geniş imkânlar sunduğu aşikardır.
Esenyurt İlçe Seçim Koordinasyon Merkezi’mize yapılan suikast yalnızca partimizi, yalnızca dava arkadaşlarımızı değil, Türk milletini ve Türkiye’yi hedef seçmiştir.

“TÜRK SİYASETİ ESENYURT’TA KURŞUNLANMIŞTIR”

Vurulan sadece biz değil demokrasimizdir.Kıyılan sadece dava arkadaşlarım değil, toplumsal dirlik ve huzurumuzdur.Türk siyaseti Esenyurt’ta kurşunlanmıştır.Milli irade Esenyurt’ta saldırıya uğramıştır. Milletimizin kanı Esenyurt’ta dökülmüştür.
Esenyurt’ta patlayan silahlar gerçekte 76 milyona çevrilmiştir.
Bölücü alçaklar dağdaki provokasyonlarını şehirlerde de sürdürerek niyetlerinde herhangi bir değişikliğin olmadığını ortaya koymuşlardır.
Türkiye’nin bugünkü karmaşa ve kargaşa ortamından faydalanmaya, kutuplaşmayı genişletmeye azmetmiş kalpsizler cürümleri kadar yer yakacaklarını unutarak kavga ve karışıklık havarisi kesilmişlerdir.

“MİLLİYETÇİ-ÜLKÜCÜ HAREKETİ ATEŞİN İÇİNE NASIL ÇEKERİZ HESABIYLA SİLAH KOZUNA TUTUNMUŞLARDIR”

Milliyetçi-Ülkücü Hareketi ateşin içine nasıl çekeriz hesabıyla silah kozuna tutunmuşlardır.
Kandil’den İstanbul’a güvenle intikal eden, terörist kamplarda özenle yetiştirilen aşağılık yüzler öldürerek, yok ederek, ateş ederek Milliyetçi Hareket’i provoke etme çılgınlığına soyunmuşlardır.
Fakat evdeki hesap çarşıya uymayacaktır.
Muhakkak ki, katillerin izi sürülmeli, kimlikleri tam olarak teşhir edilmeli ve layık oldukları cezalara çarptırılmalıdır.
Şimdilik aralarında yaşı 17 olan birisinin de bulunduğu 4 şüphelinin gözaltına alındığını biliyor ve gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz.
Bunların gerçekten de suçlu olup olmadığı yapılan tahkikat neticesinde vuzuha erecektir.
İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala’nın konunun üzerine ciddiyetle eğileceklerini söylemesi bizim açımızdan olumlu bir tavırdır.
Dün Hükümet Sözcüsü Başbakan Yardımcısının yaptığı açıklamalar esasen gözaltına alınanların saldırıyı gerçekleştiren caniler olduğuna atıf yapmıştır.
Ne var ki bu hükümet üyesinin Bakanlar Kurulu Toplantısı’ndan sonraki beyanları maksadını aşan değerlendirmelerle doludur.
Gözaltına alınan zanlıları tarif ederken; ‘bir tanesi 97 doğumlu. Bir ailenin fertleri. Belli bir yerlere mensubiyetleri var. Protesto amacıyla ortaya çıkmışlar. Ama silaha sarılmışlar’ ifadesini kullanmıştır.
Anlaşılan hükümet emniyette sorgusu devam eden kişilerin suçlu olduğu sonucuna varmıştır.
Bu nasıl bir ailedir ki, koskoca bir teşkilata, Türk siyasetinin 45 yıllık çınarına pervasızca saldırabilmektedir?

“HÜKÜMET SÖZCÜSÜ, GÖZALTINDA BULUNAN ŞÜPHELİLERDEN BAHSEDERKEN BELLİ BİR YERLERE MENSUBİYETLERİ VAR DEMEKLE NEYİ KAST ETMEKTEDİR?”

Hükümet Sözcüsü, gözaltında bulunan şüphelilerden bahsederken belli bir yerlere mensubiyetleri var demekle neyi kast etmektedir?
Bu şahıslar nereye mensuptur?
Bunlar derin AKP’nin paramiliter unsurları mıdır, yoksa PKK’nın tetikçileri midir?
Sayın Arınç, mensubiyetleri var diyerek meseleyi nasıl küçümser, nasıl hafife almaya kalkışırsın?
Şu aralar medyada, PKK eylemlerine katılıp molotof fırlatan, cam çerçeve indiren, patlayıcı madde bulunduran bazı şaibeli isimlerin çıkarıldıkları mahkemede; ‘MİT’e ve emniyete çalışıyorum’ itiraflarına tesadüf edilmektedir.

“ÜLKEMİZİ HÜSRANA GÖTÜRMEYE HEVESLENENLERİN MENSUBİYETLERİ AKP MİDİR, PKK MIDIR?”

Esenyurt’ta da böyle bir tezgâh var mıdır?
Türkiye’de gündem değişikliği için Ülkücü kanını akıtmaya karar verenlerle, kardeş kavgası kıvılcımıyla ülkemizi hüsrana götürmeye heveslenenlerin mensubiyetleri AKP midir, PKK mıdır?
Bu muamma mutlaka Başbakan ve hükümeti tarafından izah edilmelidir.
MHP’yi protesto etmek için toplanıp, sonra da silahlarla saldıranlar dağdaki Mehmetçiği, şehirlerdeki polisleri şehit eden alçakların taşeronlarından, uzantılarından başkası değildir.
Başbakan analar ağlamasın dedikçe bu şerefsizler namluya mermi yerleştirmiştir.
Başbakan barış geldi, terör bitti dedikçe bu soysuzlar silahlarını masaya çıkarmış, şehirlere üşüşmüştür.
Başbakan bebek katilinin sırtını sıvazlayıp, canilikte marka olmuş insanlığın yüz karalarına sempati ve şefkat gösterdikçe, bu reziller masum canların avına çıkmıştır.
İmralı canisini Kürt kökenli kardeşlerimin lideri mevkiine çıkaran ve bir bakıma kendisinin de önderi yapan yıkımdan sorumlu Başbakan Yardımcısının bu olanlar karşısında konuşacak ve nedamet gösterecek vicdanı kalmış mıdır?
Cengizimizin kanına giren insan görünümlü iblislere hala çözüm, hala barış, hala süreç diyerek tahammül edilecek, boyun eğilecek midir?

“EY SAYIN ERDOĞAN KATİLLERİN MİHMANDARI”

Ey Sayın Erdoğan katillerin mihmandarı, koruyucu meleği, rehberi, ortağı ve güvencesi olmayı inatla sürdürürsen, PKK’yı Kandil’de aramaya gerek kalmayacaktır.
Bölücü militanları kundakta sallayıp, katilleri dokunulmaz yaparsan PKK’yı dağda bayırda aramaya mahal ve imkân olmayacaktır.
Sana ve etrafına bakan terörü de, teröriste de, örgütü de, kanlı komployu da tüm yönleriyle görecektir.

“SON YILLARDAKİ EN KRİTİK VAKADIR”

Şurası kesindir ki, Esenyurt’ta vuku bulan ve hepimizi sarsan cinayet ve yaralamalar son yıllardaki en kritik vakadır.
Türkiye’yi içe dönük bir hesaplaşmaya, sonu olmayan ve herkesi içine çekecek tehlikeli sürece sokmak için malum çevreler canla, başla çırpınmaktadır.Bekliyorlar ki, Türk milleti birbirine düşsün.Umuyorlar ki, etnik ve mezhep temelli mücadele her tarafa yayılsın, her tarafta hâkim olsun.İstiyorlar ki, Milliyetçi Hareket sokağa insin, çatışmanın tarafı haline gelsin.

“ESENYURT’TA KANLI GİRDABIN PROVASI YAPILMIŞTIR”

Esenyurt’ta kanlı girdabın provası yapılmıştır.
Esenyurt’ta Türkiye düşmanları, Türk ve millet muhalifleri bizim üzerimizden toplumsal hassasiyet ve tepkinin seviyesini ölçmüşlerdir.
Rüşvet ve yolsuzluk gündeminin farklı mecralara çekilerek buharlaştırılması güdülen amaçlar arasında yer almıştır.
Ama biz tahrik kampanyalarına, nokta atışı yapan bozguncu ve nifak meraklılarına şans tanımayacağız.Bizim duygularımızı ajite etmeye, olayların merkezine konuşlandırmaya yeltenenlerin heveslerini kursaklarında bırakacağız.Zor olsa da, dayanacağız.Dişimizi sıkarak sabredeceğiz.İçin için ağlayarak tacizlere kapalı duracağız.Demokrasinin kural ve ilkelerinden milim ayrılmayacağız.

“HUKUKUN SINIRLARINDAN TAŞMAYACAĞIZ”

Hukukun sınırlarından taşmayacağız.Bizi şiddet ve dehşet sarmalının bir unsuru yapmak için el ovuşturan şarlatanları muhatap almayacağız.Hesap soracaksak iktidara gelerek bunu yapacağız.Başbakan ve hükümetinden kanun önünde, mahşeri vicdan huzurunda, sandık yoluyla alacaklarımızı tahsil edeceğiz.

“OLGUN VE AKLISELİM İÇİNDE HAREKET EDECEĞİZ”

Biz son sözümüzü kuşkusuz milletimiz “evet gün bugündür” dediği anda söyleyeceğiz.
O güne değin sağduyulu, olgun ve aklıselim içinde hareket edeceğiz.
Bizleri sokak dövüşçüsü gösterme adiliğini kimsenin yanına bırakmayacağız.
Hükümet Sözcüsü Başbakan Yardımcısının, Esenyurt’taki ihaneti karşıt görüşlerin çatışması olarak sunma ahlaksızlığı, medyanın geniş bir bölümünde bu çerçevede yayınlar yapılması öncesi olan bir senaryonun varlığına adeta delil teşkil etmiştir.
Hükümetin aleyhine gelişen olayları anında sansürleyerek Penguen yayınına geçen yandaş ve korkak basın, Esenyurt özelinde de ekranları karartmış, doğru bilgilere ket vurmuştur.
Yusufyiyeli Cengimizin şahadet haberi, uzun bir süre ekranlardan alt yazı olarak bile geçmemiştir.
Çünkü merhum şehidimizin adı Hrant Dink veya İmralı’ya giden bölücü kafilenin herhangi bir ferdi değil, Ülkücü Cengiz Akyıldız’dir.
Çünkü merhum şehidimiz Habur’dan girmemiş, Kandil’den sızmamış, Oslo’dan düşmemiş, vatan evlatlarına silah doğrultmamış, 63’lükler arasında bulunmamıştır.
İşgal dönemi İstanbul basını şimdi yıkım döneminin AKP borazanlığından çıkar sağlamanın derdine kapılmış, göze girmek için yandaş limana demirlemişlerdir.

MEDYAYA YÜKLENDİ

Üzerine basa basa vurgulamak istiyorum ki, Esenyurt’taki saldırganlığı karşıt görüşlerin çatışması olarak sunmak, sıradan bir anlaşmazlık olarak lanse etmek ne edebe, ne objektifliğe, ne de basın ahlakına sığacaktır.
MHP’yi karşıt görüşlerden birisi olarak itham edenler, diğer karşıt grup olarak kimleri görmektedir?
Güdümlü medya organları, uydulaşmış haber sunucuları, tetikçi internet siteleri MHP’yi karşıt iki görüşten birisi olarak görmekten özel bir zevk mi almaktadır?
İstanbul’da söyledim, şimdi de tekrar vurguluyorum; biz karşı cephelerden birisi isek, diğer karşı cephede hem medya hem de PKK’dan başkası olmayacaktır.
Bir defa merhum Akyıldız dava şehidimiz olduğu kadar da basın şehididir.
Medya vicdanını ve habercilik misyonunu karartmamalıdır.

UKRAYNA’DA YAŞANANLARA İŞARET ETTİ

Karadeniz’e kıyısı bulunan kuzey komşumuz Ukrayna bir süredir iç savaşı aratmayacak hadiselere gömülmüştür.Türkiye’nin jeopolitik görüş açısında ve Karadeniz’de izlediği stratejik politikalarda Ukrayna önemli bir aktör, dikkatle izlenmesi gereken bir ülkedir.Hükümet Ukrayna’da gelişmelere klasik yanlı tutumuyla değil, itidali tavsiye eden, yatıştırıcı, demokrasiyi öne alan ve sakinleştirici bir tonla yaklaşmalı; muhalefetinden iktidarına kadar uzlaşmayı önermelidir.
Bir başka açıdan konuya baktığımızda, gittikçe büyüyen toplumsal dip dalganın birkaç ay içinde iktidarı nasıl masaya çektiğini, nasıl tavizler verdirdiğini, Cumhurbaşkanı’nın Başbakan’ı nasıl gözden çıkarmak zorunda kaldığını hepimize göstermesi dikkate değerdir.
Toplumsal enerjinin volkan ağzına döndüğü andan itibaren hiçbir iktidar bunun karşısında duramayacak, taleplere dudak bükemeyecektir.
Ukrayna örneğinden, takdir edersiniz ki her yönüyle sonuç çıkarmak lazımdır.
Demokrasiden sapan, özgürlükleri kısan, halka rağmen halk yararına icraat yaptığı iddiasında bulunan, devletin ana omurgasını felç eden hangi ülkenin iktidarı olursa olsun, bir zaman sonra meşruiyetini kaybetmektedir.

“TAÇLARIN UÇMASI, KİBİR VE HASET YUVASI FİRAVUNLARIN DEVRİLMESİ KAÇINILMAZDIR”

Siyaset toplumsal taleplerle çatışıp milli çıkarlarla çelişince koltukların sallanması, taçların uçması, kibir ve haset yuvası firavunların devrilmesi kaçınılmazdır.
Parti olarak Ukrayna’nın siyasal sakinliğe, kalıcı bir barış havasına, toplumsal ve siyasal tüm kesimlerin müşterek aklıyla uzlaşmanın temin edilmesine önem veriyor, bunu temenni ediyoruz.

“BU 27 İSİM VE KAVRAMI ÇÖZEN, BAŞBAKAN’IN ŞECERE VE SİCİLİNİ ÇIKARACAKTIR”

Başbakan Erdoğan, dün Türkiye’ye resmi bir ziyaret vesilesiyle gelen Fransa Cumhurbaşkanı’na Orta Afrika’da Müslümanlara yönelik acımasızlıkları hatırlatacak ve yüzüne vuracak cesareti açıkça gösterebilmiş midir?
Başbakan’ı zikrini ve şifrelerini ele verecek anahtar kelimeler çok fazla değildir.
İhvan, Mursi, Rabia, Esad, Barzani, BOP, Kırmızı Oda, haçlı, papaz cübbesi, Beyaz Saray, AB’nin sorgu salonları, Bush, açılım, Kürdistan, Öcalan, süreç, ihanet, hıyanet, pazarlık, paralel, Oslo, istismar, 7 Şubat, 17 Aralık, yalan, rüşvet, hırsızlık sözlerinden birisi üzerinde durmak Başbakan’ın kimliğini ifşa edecektir.
Hakikat de Başbakan öz olarak bu 27 ayrı kelimenin içinde saklıdır.
Bu 27 isim ve kavramı çözen, Başbakan’ın şecere ve sicilini çıkaracaktır.

“UCUZ SİYASİ KİŞİLİKTİR”, “ÇİZGİ ROMAN KAHRAMANIDIR”

Bu Başbakan ki, Filistin için İsrail’e On Minute deyip, çok geçmeden NATO’ya teminat vererek Füze Savunma Sisteminin, İsrail’i korumak için Türkiye’de kurulmasına ön ayak olan ucuz siyasi kişiliktir.
Bu Başbakan ki, ‘Libya’da ne işi var NATO’nun dedikten kısa bir süre sonra koştura koştura aldığı emirleri uygulayan patolojik vakadır.
Bu Başbakan ki, sağ salim evlerine dönmesi için Müslüman katillerine dua eden, arkasından dönüp İslam camiasında elinde tahta kılıç, altında kartondan atla sanal yiğitlik taslayan siyasetin çizgi roman kahramanıdır.

SURİYE

Suriye yönetiminde adli tıp uzmanı olarak çalışırken firar eden bir görevlinin, 2’nci Cenevre Konferansı’na birkaç gün kala ülke ve dünya gündemine sızdırdığı 55 bin işkence fotoğrafı vicdanı olan herkesi allak bullak etmiştir.
Şayet bu fotoğraflarda montaj, Cenevre’deki pazarlıkları kızıştırmak ve Şam’la muhalifler arasında bir denge kurma amacına matuf bir tertip yoksa, Esad yönetimi insanlığa karşı büyük ve bağışlanamayacak bir suç işlemiş demektir.
Hükümetin Suriye’deki ölüm kalım mücadelesine tarafsız ve soğukkanlı yaklaşması gerekirken muhalif gruplara TIR’larla silah sevkiyatı yapma izansızlığı başımıza büyük badireler açma riski taşımaktadır.
Başbakan ve hükümeti Suriye’nin derdine düşüp muhaliflerin temsilcisi gibi hareket ederken sınırlarımızda PKK-PYD özerk yönetimler ilan etmektedir.

“ACABA BAŞBAKAN PKK-PYD ÖZERLİK KARARINA GÖZ MÜ YUMMUŞTUR?”

Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin partisi KYP, terör örgütünün özerklik kararına destek vermiştir.
Şimdiye kadar ne Başbakan’dan ne de herhangi bir hükümet yetkilisinden sözde özerklik kararına karşı etkili bir çıkış duyulmamıştır.
Acaba Başbakan PKK-PYD özerlik kararına göz mü yummuştur?
Hırsızlığa batan hükümet, İmralı canisinin 17 Aralık’tan beri gündemden olan ‘Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması’nda kendi tarafında olmasına karşı jest mi yapmış, milli güvenliğimizi zedelemek adına özerkliğe onay mı vermiştir?
Başbakan PKK’ya, PYD’ye ve İmralı canisine sözde komplo diye tarif ettiği yargısal süreçte yanında durdukları için diyet mi ödemektedir?
İmralı canisine rüşvet mi vermektedir?
Bu sorularımıza cevap verilmeli, hemen bu şüphelerimiz giderilmelidir.
Biliniz ki, bölücülere sınırlarımızın hemen dibinde özerklik için yol veriliyorsa bu namertliği tanımlamak için ihanet sözü bile yetmeyecektir.

“TÜRKİYE EKONOMİSİ ÇATIRDAMAKTADIR”

Türkiye ekonomisi çatırdamaktadır.
Merkez Bankası değişik enstrümanlarını devreye soksa da dövizin yükselişini durduramamaktadır.
Ekonomi Bakanı’nın, dövizi kast ederek; “ekonomi nerede dengeyi kurdu ve nerede tutturdu, orası sağlıklı ve denge yeridir” sözleri bize göre skandal ve cahil cesaretidir.
Başbakan için her şey elbette tozpembe olup, gelişmeler ekonomik temelde kendisinin başına talih kuşu gibi konmuştur.
Bankalardaki milyon dolarları 17 Aralık’tan beri neredeyse ikiye katlanmıştır.
Döviz borcu olan kardeşlerim ise çaresizdir.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığını zedeleyen Başbakan ve hükümeti eninde sonunda dövizdeki ateşi söndürebilmek için faiz kartını kullanmak zorunda kalacaktır.
Zaten ‘Ek Parasal Sıkılaştırma’ yöntemiyle belirli günlerde bankaların Merkez Bankası’ndan yüzde 9 düzeyinde borçlanmaları karara bağlanmıştır.
Bu kurnazca faiz artırımıdır.
Hükümetin faiz lobisinin kucağına bile bile, göre göre düştüğünü kimse inkar edemeyecektir.
Başbakan Erdoğan ananas üzerinden TUSKON’a saldırmakta, TÜSİAD’a da vatan hainliğini layık görmektedir.
Başbakan böylesi sıkıntılı bir dönemde iş alemini de karşısına almıştır.
Rüşvete ve hırsızlığa razı gelmeyen, Türkiye’nin gelişmesi ve büyümesi için mücadele eden işadamlarına nefretle saldırması bir sonuç vermeyecektir.
Vatana hizmet edenleri hainlikle suçlaması ise tamamıyla çirkin, tamamıyla suizandır.

“KONTROLSÜZ VE ŞUURSUZCA ATIP TUTMAKTADIR”

Çatısı altında 7 federasyon, 212 dernek, bu derneklere üye 54 binden fazla işadamı ve bunların temsil ettiği 140 binden fazla şirketin bulunduğu TUSKON’a Başbakan Erdoğan’ın gözdağları vermesi tam bir kendini bilmezliktir.
Aynı Başbakan TUSKON’un 31 Mart 2012 tarihli 4. Olağan Genel Kurulu’nda şunları söylemiştir:
“TUSKON’a, TUSKON’un tüm mensuplarına, özellikle Türkiye’nin adını dünyaya duyurdukları, ay yıldızlı bayrağın, bu aziz milletin büyüklüğünü en uzak ülkelere, en ücra kentlere şerefle taşıdıkları için şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum”
Şimdi ne olmuştur da TUSKON kötülenmekte, ananascı olarak hakir görülmektedir?
Başbakan Erdoğan rüşvet ve yolsuzluk çarkının kendisini yutma ihtimalinden dolayı dengesiz, kontrolsüz ve şuursuzca atıp tutmaktadır.
Bu manzara en başta Türkiye ekonomisini kösteklemekte, zarar vermektedir.
Hükümetin ekonomi cephesi bozgun yerken, diğer cepheleri bundan farksızdır.” ANKA

Leave a Reply

Your email address will not be published.