“Türkiye’ye bahar gelecek”

Duygu Dikmenoğlu-Tuncay Özkan-2014-1Bebek yokuşundaki manolya ağacından topladığı bir buket manolyayla gelen Özkan’a sevgiyle sarılıyor Dikmenoğlu. Bu öyle bir fotoğraf ki aşkın kudretini olanca güzelliğiyle ortaya koyuyor. Söz, sabırla bugünü bekleyen Dikmenoğlu’ndaydı..

Duygu Dikmenoğlu… Tuncay Özkan’ın ciğerparesi, solukdaşı, büyük aşkı. 1994 gün sonra ilk kez yüzünde güller açıyor. Çünkü sevdiği adam yanında. “Her günün kıymetini bilerek yaşacağız” diyor.

Elini tutarak yanında olacağım
6 sene boyunca hasret o kadar büyük ki. Sadece elinizi uzatıyordunuz ve bir cama dokunuyorsunuz. Elimi uzatıyorum elim cama çarpıyor.

Sadece seninle paylaşıyorum bunları ama sakın uzun bir şey yazma diyor. Arkadaş sohbeti bizimkisi.
Kaybedilen zamanın telafisi diye bir şey olamaz. O bizim hayatımızda hep olacak. Kalbimizin gözümüzün kenarında bir damla olarak kalacak. Zamanı telafi edeceğim diye o günü kaçırmanın da bir anlamı yok. Her günün kıymetini bileceğiz.

Tuncay konuştu ve konuştuklarının bedelini ağır bir şekilde ödedi diye sizin yaşadığınız mutluluktan fazlasını biz hak ediyoruz diyemeyiz. Herkes ne kadar hak ediyorsa biz de o kadar hak ediyoruz.
Bundan sonra hepimiz sahada olacağız. Tuncay konuşarak yaptıklarıyla Nazlıcan’la ben sokakta. Ya da onun elini tutarak yanında olacağız.

Evimize bahar geldi
Türkiye’ye de gelecek

Geldiğimizi haber vermek için arıyorum, cuma gününü röportajlara ayırdığını ve işinin biraz uzayacağını söylüyor. Eşi Duygu Dikmenoğlu’nun evde olduğunu ve birlikte beklememizi rica ediyor. Sonrasında “İyi ki geç kaldın Tuncay Özkan. İyi ki bu koca yürekli kadını daha yakından tanıma şansı verdin bize” dedirtecek kadar sıcak bir sohbetin içinde buluyorum kendimi.
Yeniden başlayacak
Dünyalar güzeli bir kadın Duygu Dikmenoğlu. Sadece görüntüsüyle değil, pozitif enerjisi, gülüşü, mimiklerindeki sıcaklık her şeyiyle tepeden tırnağa sevgi dolu. Bir dönemin haber spikeri ama en önemlisi 6 yıl cezaevi kapısında beklediği gazeteci Tuncay Özkan’ın büyük aşkı… Tüm bu süreçte herkesi kendine hayran bırakacak bir fedakarlık gösterdi Dikmenoğlu. Her şeyi bir kenara bırakıp sevdiği adamı beklemeyi, ona güç vermeyi seçti. Kendini Silivri dava dosyasına ve Özkan’ın elle yazdığı kitapları derlemeye adadı. Hiçbir zaman göz önünde olmak ve konuşmak istemedi. Hâlâ da öyle. “Nazlıcan ailemizin sözcüsü oldu bu süreçte. Tuncay da zaten çok iyi ifade ediyor yaşadıklarını. Benim konuşmama gerek kalmıyor” diyor. Özellikle rica ediyor ‘röportaj yapmak istemiyorum’ diye. Ama dost sohbetini de esirgemiyor. Uzun uzadıya yazmamak kaydıyla, Tuncay Özkan’ın eve gelişini beklerken kadınca bir sohbete koyuluyoruz. Gözlerinin için gülüyor, hasretle beklediği adam artık yanında…
İşte Tuncay Özkan’ın ve hayat arkadaşı Duygu Dikmenoğlu’nun evinden notlar…
Bir ara havanın ne kadar güzel olduğundan bahsediyoruz. “Bahar geldi bizim evimize. İnşallah Türkiye’ye de bahar gelecek” diyor Duygu Dikmenoğlu.
Geride bıraktıkları yüzlerce tutsak günün ardından hasret gidermek için bugünü beklemişler.
Geçen zamanın hiç de kolay olmadığını, pozitif düşünerek ayakta kaldıklarını söylüyor Duygu Hanım. “Hâlâ çok atlatabilmiş değiliz. Silivri’nin insanın hayatına açtığı yaralar herhalde hiç kapanmayacak. O zulüm hep bir kenarda duracak. Ama tabii ki biz birbirimizin yaralarını saracağız” diye ekliyor.
Tuncay’ın enerjisine yetişmek imkansız. Yeni bir hayatın tohumlarını atacağız ve o hayatın içinde mutluluk ve sevgi olacak. Yaşadığımız günleri anlatmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
Kendilerine zaman ayırdıktan sonra dinlenip iş hayatına devam edeceklerini öğreniyorum. “O konuşmaya ben çalışmaya başlayacağım” diyor Duygu Hanım.
Tuncay, 6 yıldır getirdiğim çiçekleri saklamış
Her seferinrde bir yer­den çi­çek ko­pa­rıp
duruşmada eşi­ne ge­ti­ri­yor­du Tun­cay Öz­kan.
On­la­rı ku­ru­tup bi­rik­tir­miş.
Pozitif olmaya çalışıyorum
Sohbetimiz sırasında en hassas noktası. Çarşamba günleri oldu. Daha ifade edecek kelime bulamadığını tarifi mümkün olmadığını sanıyorum söylediklerinden. Belki zamanla bulunur…
Tahliye kararını evde öğrenmiş. Hiçbir şeyi toplamadan çık gel demişler… “Zalimimize benzemeyeceğiz. Öfkeyle kinle nefretle hareket ettiler, ben onlara benzemek istemem. Onların gözlerinde gördüklerimi kendi gözlerimde görmek istemem. O yüzden pozitif olacağım.”
Zil çalıyor. Elinde Bebek yokuşundaki manolya ağacından topladığı bir buket manolyayla geliyor Tuncay Özkan. Sevgiyle kucaklaşıyorlar.
Son sözü hep direnenler söyler…
Güçlü kadın imajını çok sevmiyor. Yaşadığını bütün zulmüyle zalimliğiyle kabul edenlerden. Mücadeleyi hiçbir zaman bırakmıyor… “Tabii bunda Tuncay’la benim yaşadığım güzel ilişkinin de katkısı var. Bazen çok yıldığım zamanlarda sermayeden yiyorum diyordum. Güçlü olmak biraz da karşındaki kişiye inancından kaynaklanıyor.”
Bu kadar geç beklemiyormuş eşini “Daha gözaltına alındığı akşam bekliyordum ben Tuncay’ı. Her gün onun tahliye olacak umuduyla bekledik. Çünkü siyasi davaların sonuçları da siyasi olacaktı ve burası Türkiye ve her an her şey olabilir diye bakıyorduk. Zaten öyle de oldu. Siyaseten girdi siyaseten çıktı.”
Belki de o yüzden konuşmak istemiyorum. Onların resimlerine bile bakamıyorum. Ali İsmail’in, Ethem’in, Berkin’in gencecik yaşta ölenlerin ve ailelerinin yaşadıklarını düşündükçe bizim yaşadıklarımızın bir anlamı kalmıyor. Her şeye rağmen biz kazanacağız. Son sözü biz söyleyeceğiz. Çok sevdiğim bir söz var. Son sözü hep direnenler söyler. Direnmeye devam edeceğiz.

Hande ZEYREK/ SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.