Beste Serim Erbak: GÜZEL ANADOLU ERZURUM

Güne enfes bir kahvaltı ile başladık. Hava güneşli ama fark ettirmeden üşütüyor. Palandöken parlıyor, mis gibi orman kokusu her tarafı kaplamış. Bugün Erzurum’un çevresini gezeceğiz. Seyahatimizin sonunda yeniden geldiğimizde şehri tam olarak görmeyi planladık. İlk durağımız Bağbaşı Beldesi. Bir saat süren bir yolculuğun ardından bir sapaktan içeri doğru giriyoruz. Vadide konumlanan Bağbaşı yeşillikler içinde. Köyün eski adı (Khakhuli) “Haho”ymuş. Ermenicede üzüm tanesi anlamına geliyormuş. Ağaçların arasından süzülerek akan çayın adı hala Haho. Her türlü sebze ve meyve bahçelerinin arasından ilerliyoruz.

Masalsı bir yer. Tertemiz bir hava, güçlü akan bir dere, kıvrılarak ilerleyen dar bir köy yolu. Çok keyifli,insan ömrünü burada geçirebilir diye düşünüyorum. Ağaçların arasında Haho Manastırı görülüyor. Gürcü Kralı Kuropolat David tarafından 978-1001 yılları arasında yaptırılmışHazreti Meryem’e adanmış haç planlı bir Ortaçağ Gürcü Manastırı.Zamanında Tao-Klardjeti bölgesi olarak adlandırılan, günümüzde Artvin,
Ardahan ve Erzurum illerini kapsayan coğrafyadaki manastırların tarihe ışık tuttuklarına şüphe yok. Gürcü kültürünün önemli bir merkezi olan manastır birçok bilim adamı yetiştirmiş.

Aynı zamanda küçük el sanatları eğitiminin verildiği bir okulmuş. Bölge Türklere geçtiğinde, manastır “Taş
Camii” adını almış. Ne yazık ki diğer manastırlar gibi bakımsız. Birazçalışma yapılmaya başlanmış ama çok yetersiz. Güzel konumu hoşumuza gitti. Derenin aktığı bir düzlükte, ağaçların gölgesinde,bahçesindeki eski mezar taşlarıyla öyle sessiz sakin, huzurla bekliyor.

Yeniden anayola ulaşmak için çabalarken tarihi bir köprüde yapılan çalışma ilgimizi çekti. İnşaat mühendisi Dilek Okuyucu başkanlığında belediyeye bağlı bir heyet Pehlivanlı köyü girişinde, Tortum Çayı üzerinde bulunan “Kireçli Köprü ”yü restore ediyorlar.1290-1300 yıllarıarasında inşa edildiği düşünülen tek gözlü tarihi taş köprü ana yola çok yakın. Dilek Hanım bu işin çok hassas olduğunu, sonradan döşenen
taşların mutlaka diğerleriyle uyum içinde olması gerektiğini anlatıyor. Bu ölçümleri yapabilmek için oldukça yeni metotlar bulunmuş. Köprü taşıt trafiğine kapalı. Ufak bir seyir terası bulunuyor.

Ana yola çıkıp Uzundere’ye doğru gidiyoruz. Tortum şelalesi ve gölüTortum ilçesinde değil. Yoldaki tabelalar bizi yanıltıyor. Şelale Uzundere ilçesinde. Eskiden Uzundere Tortum’a bağlı bir köy olduğu için şelalenin
adı Tortum olarak kalmış. Uzundere’ye gelmeden yolun sağ tarafındaki Ağcakale (Engüzek Kalesi),sarp ve sivri kayaların üzerinde yükseliyor.

Duvarları kayaların devamı görünümünde. Ortaçağda Türk Beyleritarafından yaptırıldığı sanılıyor. Uzundere, Türkiye’nin 18 sakin şehrinden (Cittaslow) biri. Uzundere’yi yaklaşık 30 km kadar geçtikten sonra inanılmaz güzellikte Tortum gölüyle karşılaşıyoruz.

1700’lü yıllarda meydana gelen heyelan nedeniyle Kemerli Dağ’dan inen kütle Tortum Çayının önünü kapatmış
ve doğal bir göl çanağı ve baraj oluşturmuş. Gölün sularının bu doğal seti aşıp 48 m yükseklikten Tev vadisine dökülmesiyle Tortum Şelalesi ihtişamla akmaya başlamış.8 km boyunca bol dönemeçli bir yol göle
paralel seyrediyor. Tortum Gölü bir kuş cennetini de barındırıyor. Buradadört akbaba türü yaşıyormuş. Gölde alabalık ve sazan üretim çiftlikleri bulunuyor.

Biraz tırmandıktan sonra Seyir Tepesine varıyoruz. Göletrafındaki dağlar ile olağanüstü bir manzara sunuyor. Seyretmeye doyamıyoruz. Oldukça kalabalık. Mavi, yeşil renk etrafı çevreleyen gri sarp dağlar ile büyük bir uyum içinde.Artık Türkiye’nin en büyük şelalesi Tortum’u görme vakti. Yakınında cam bir seyir terası yapılmış ama açık değildi. Anayoldan ayrılarak fazla gitmeden otopark ve tesislerin bulunduğu yeşillikler içinde bir yere geliyoruz.

Su sesi geliyor ama şelale görünürlerde yok. Önce karnımızıdoyuralım istedik. “Ata Kardeşler” yeni açılmış restoranda balık pek lezizdi. Gürcü turist gruplara rastlıyoruz. Ayrıca oldukça fazla ziyaretçi
var. Şelale için ayrı bir ücret ödemiyoruz.

Çevre çok güzel düzenlenmiş. Heyecanla aşağıya doğru inen yolda ilerliyoruz. Bir dönemeçte devasa
şelale aniden karşımıza çıkıyor. Her an daha yaklaşıyoruz. Ara ara yapılmış seyir teraslarında unutulamayacak muhteşem güzelliği seyrediyoruz. Suyun gücüne tanık olmak, sesini dinlemek ürkütücü.
Eminim gece daha gizemlidir. Çok yer gördük ama iyi ki burayı görebilmişiz. Tek kelimeyle harika. Büyülendik. Çıkışta ufak tefek hediyelik eşya satan bir dükkânda oturan kişilerle sohbet ediyoruz. Bedri
Bey bize Erzurum’un köyleri ve buralarda yapılan çalışmalar hakkında
bilgi veriyor.

Keyifle içilen kahvenin ardından Yedigöller’e gitmek üzere ayrılıyoruz. İrili ufaklı göller yeraltı sularının birikmesiyle meydana gelmiş.Ulubağ Köyü tarafında yeşillikler içinde dar ve zorlu bir yoldan en büyüğü olduğunu düşündüğüm göle geliyoruz. Burada bungalov evler yapılmış.

Alabalık tesisleri bulunan bir restoranın göl kıyısındaki yerine oturuyoruz.Gümüşcü adındaki tesiste bu güzel manzara karşısında bir çay içmek istiyoruz ama az yerde rastladığımız hiç misafirperver olmayan bir
hizmetle karşılaşıyoruz. Geriye dönerek Çamlıyamaç Köyüne Öşvank Kilisesini görmeye gidiyoruz.963-973 yılları arasında yapılan kilise Vaftizci Yahya’ya adanmış. Gürcü Kralı Kuropalat Adernese’nin oğulları
David ve Bağrat tarafından yaptırılmış.

Tarihte piskoposluk merkeziymiş.Tadilat nedeniyle kapalı ama bir çalışma gözükmüyor. Renkli taş
bezemeler, kabartma figürler, büyük bir kubbe, uzun pencereler, bu kadar yıpranmış kilisede hala dikkat çekiyor. Kilisenin içinde bulunan freskleri göremiyoruz. Gotik tarzda yapılmış. Sanki çürüyor. Tortum
şelalesinde rastladığımız Gürcü turist grubu kilisenin tarihini anlatan rehberlerini büyük bir dikkatle dinliyor.

Tekrar Tortum ilçesine geri dönüp Zökün Gölü ve yüzen adaları görmek istiyoruz ama yağmurun fazla
yağması sonucu maalesef yol kapanmış. Başka bir zaman diyoruz.Narman’a gitmek için de yeterli vaktimiz olmaması nedeniyle Oltu gökkuşağı tepelerini görmeye karar veriyoruz. Muhteşem manzaralar. 45
Milyon yıla yakın geçmişi olduğu biliniyor. Rengârenk tepeler. Artık havakararıyor. Bugün fazlasıyla yol yaptık. Erzurum’a dönüyoruz. Akşam yemeğini Tarihi Emir Şeyh Köftecisinde yiyoruz. Yorucu bir gündü. Yarın yolumuz Kars’a doğru.