Kanada’nın en güçlü lobicileri, bankacıları ve petrol şirketleri tarafından kurulan Daha İyi Bir Gelecek için Koalisyon (CFABF) işçilere saldırmak ve pandemi sonrası ekonomiyi zenginlerin çıkarları doğrultusunda yeniden düzenlemek için bir plan hazırlığında.
Karl Marx’ın dediği gibi, devlet “tüm burjuvazinin ortak işlerini yöneten bir komite” ise o zaman 5 Ağustos’ta kurulan Daha İyi Bir Gelecek için Koalisyonu’nun bahsi geçen burjuvazi olduğunu varsayabiliriz. Ülke, Covid-19 salgınının dördüncü dalgasına girerken sanayi lobileri ve onların uşakları, pandemi sonrası görmek istedikleri dünyayı yaratmaya çalışıyor. CFABF, gelecek nesillerin Kanadalıların alıştığı yaşam kalitesinden yararlanabilmelerini sağlamak iddiasıyla ekim ayında ekonomik bir zirveye ev sahipliği yapacak. Söz konusu kapitalist grup bu zirveye ilişkin basına yaptıkları ilk açıklamada, “Bu girişimin amacı eşitsizliği azaltmak, yaşam standartlarını yükseltmek ve orta sınıfla, dezavantajlı Kanadalıların yaşamlarını somut olarak iyileştirmeye yönelik önlemlere net bir şekilde odaklanmak, Kanada’nın ekonomik geleceği için iddialı bir plana duyulan ihtiyaç etrafında fikir birliği oluşturmaktır” şeklinde ifadeler kullandı.
MADALYONUN ÖTEKİ TARAFI GÖRÜNÜR HALDE
Bu ifadeler tamamen zararsız gibi görünse de bu koalisyon Kanada’nın seçkinlerinden ve onları temsil eden kuruluşlardan oluşuyor ve geleceği herkes için daha iyi hale getirme niyetinde değiller. CFABF, işçi sınıfının öfkesi kendilerine yöneldiğinde örgütlü emeğe saldırmak için kapitalist sınıfa bir koruma sağlamayı amaçlıyor. Tamamen içi boş reformları telaffuz eden CFABF’yi daha yakından tanımak gerekirse, bu koalisyonun eşbaşkanları eski federal kabine bakanları Anne McLellan ve Lisa Raitt’ten oluşuyor. McLellan, 2003 ve 2006 yılları arasında Kanada’nın başbakan yardımcısı olarak görev yaptı. Görev süresi, Liberal Parti’nin kemer sıkma yanlısı programı ve Kanada ekonomisini neoliberal yeniden yapılandırmasıyla aynı zamana denk geldi. Her bakımdan, geleneksel muhafazakâr bir politikacı gibi görünüyor.
Raitt ise biraz daha sorunlu bir figür. 2010’dan 2013’e kadar çalışma bakanı olarak, Kanada’nın en sendika karşıtı hükümetinde yer aldı. 1970’lerin ekonomik krizlerinden bu yana, Kanada hükümeti federal kamu sektöründeki grevlerle başa çıkmak için “işe dönüş” yasasını kullandı. Başbakan Stephen Harper’ın altında çalışan Raitt, grevleri sona erdirmek için doğrudan özel sektöre müdahale etmeye istekli olduğunu gösteren bir isim oldu. Air Canada uçuş görevlileri 2011’de greve gittiğinde, Raitt yanıt olarak işe dönüş yasasını masaya yatırdı. 2012’de Kanada Pasifik Demiryolu’ndaki grevci işçilere de aynısını yapmakla tehdit etti. Hava yolculuğu ve demiryolu yük taşımacılığının ülke ekonomisi için hayati önem taşıdığı göz önüne alındığında Raitt’in işçi düşmanı hamleleri tehlikeli bir emsal teşkil etti.
ÇEVRE DÜŞMANI SERMAYE LOBİSİ
CFABF’yi destekleyen diğer bireyler, şirketler ve kuruluşlar ise daha iyi değiller. Danışma konseyinde Suncor Energy’nin başkanı ve CEO’su Mark Little yer alıyor. Kanadalı madencilik ve petrol şirketleri, yurtiçinde ve yurtdışında o kadar korkunç bir geçmişe sahipler ki sözde kamu yararını destekleyen herhangi bir projeye katılmaları derin bir şüphecilikle karşılanmalıdır. Kanada’nın en büyük petrol üreticisi olan Suncor, birçok çevresel tartışmanın merkezinde yer alıyor. Bazı küresel petrol devleri, yenilenebilir enerjiyi çeşitlendirerek ve yatırım yaparak fosil yakıtsız bir ekonomiye geçişin üstesinden gelebilse de Suncor bu şirketlerden biri değil.
Daha İyi Bir Gelecek için Koalisyon grubunun danışma konseyi üyelerinden Kanadalı senatör Hasan Yusuf ise tartışmalı bir işçi geçmişine sahip. Başbakan Justin Trudeau, Yusuf’u Kanada İşçi Kongresi (CLC) başkanlığı görevinden emekli olduktan birkaç gün sonra Kanada Senatosu’na atadı. Yusuf, CLC ile geçirdiği süre boyunca işçi hareketinin bazı kesimleri tarafından Trudeau ve liberallerle olan rahat ilişkisi nedeniyle sürekli eleştirildi. Yusuf’un liberal Maliye Bakanı Bill Morneau’nun Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün başına geçmesini onaylaması, Kanada işçi hareketindeki hemen hemen herkesi çileden çıkaran bir hareketti.
EMEK DÜŞMANLARI BİR ARAYA GELİYOR
Sermaye lobilerinin CFABF’de yer alması bir şeylerin yolunda gitmediğinin en net işareti. Bunlar arasında Kanada Bağımsız İşletmeler Federasyonu (CFIB) da yer alıyor. CFIB’den temsilciler, Kanada ekonomisine patron yanlısı bir bakış açısı sundukları için haber kanallarının da aranan konuklarıdır. Bu güvenilir “işletme sınıfı yiğitleri”, her zaman emek dostu reformların, Kanada’nın küçük ve orta ölçekli işletmelerinin çıkarlarına aykırı olduğunu nedenleriyle açıklamaya hazırdır. Özellikle asgari ücrete yapılan zamlardan şikayet etmekten hoşlanırlar.
CFABF’nin en kınanması gereken üyelerinden bir diğeri de, Kanada İşletmeler Konseyi (BCC). 1976’da ekonomik krize yanıt olarak kurulan bu kuruluş, Ulusal Sorunlara İlişkin İş Konseyi ve Kanada Üst Düzey Yöneticiler Konseyi isimlerini de geçmişte aldı. Adı iki kez değişmiş olabilir, ancak misyonu değişmedi. BCC, Kanada kapitalizminin önde gelen lobi gruplarından biri. Son birkaç yılın neoliberal politikalarının savunulmasında ve bu konuda bir ideolojik tutarlılık sağlanmasında önemli bir rol oynadı. BCC konuştuğunda, Kanada hükümeti dinler.
BCC’nin CFABF’ye katılımı bu nedenle derin bir endişe nedenidir. Kanada İşletmeler Konseyi, 1980’lerde ABD ile serbest ticaretin en büyük destekçisiydi. Kanada’nın daha sonra imzaladığı tüm serbest ticaret anlaşmaları konusunda da aynı şekilde hevesliydi. İklim değişikliğini tamamen inkâr etmese de, katranlı kumların çevreye verdiği zararı küçümsüyor. BCC, katran kumu geliştirmenin Kanada’nın gelecekteki ekonomik stratejisi için gerekli olduğunu savunuyor. BCC, pandeminin etkilerinin hafiflediği süreçte Kanada ekonomisine yönelik tavsiyelerini açıkladı ve vergi düzenlemelerinin “modernleştirilmiş” olması gerektiğini savundu. Bu, kurumlar vergilerinin düşük kalması, işletmeler üzerinde yükün artırılmaması ve tabii ki bütçe açığının çok yüksek olmaması anlamına geliyor.
SOLUN İHTİYACI İYİ BİR STRATEJİ
Kanada ekonomisi pandemi öncesi istihdam seviyelerine neredeyse ulaşmış olsa da salgın, ülkedeki eşitsizliklerin acımasızlığını gözler önüne serdi. Açıklanan kamuoyu anketlerine göre, Kanadalıların çoğunluğu pandeminin ardından geniş bir toplumsal dönüşümün olmasını bekliyor. Bu koşullar göz önüne alındığında, Kanada’nın yönetici sınıfının kendi çıkarlarını koruyacak bir anlaşmayı zorlaması pek şaşırtıcı değil.
Kuzey Amerika solu, Yeşil Yeni Anlaşma ve Adil Geçiş gibi işçi yanlısı ve çevreci önerilerle açgözlü kapitalizme karşı savaşmak için bir stratejileri olduğunu gösterdi. Ancak sorun şu ki, sağcılar da strateji geliştiriyor. Pandemiden kurtulmaya yaklaştıkça, sermayedarlar ve uşaklarından Daha İyi Bir Gelecek için Koalisyon gibi daha fazla girişim görmeyi bekleyebiliriz. Sol, bu grupları oldukları gibi tanımlamalı ve onları buna göre mahkûm etmelidir.