Merkez Bankası’nın faizleri indirmesi beklentilerin ötesinde bir adımdı. Bankanın toplantıdan sonra yaptığı bir sayfalık açıklama çok ses getirdi. Ancak açıklamada dikkatlerden kaçan ve gündemde kendisine yer bulamayan önemli bir cümle vardı.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun geçen haftaki toplantısı çok konuşuldu ve konuşulmaya da devam edecek. Kurulun enflasyonun yüksek seyretmesine rağmen faizleri iki puan indirmesi piyasa beklentilerinin ötesinde bir adımdı. Bu nedenle bankanın toplantıdan sonra yaptığı bir sayfalık açıklama çok ses getirdi. Ancak yapılan açıklamada dikkatlerden kaçan ve gündemde kendisine yer bulamayan önemli bir cümle vardı.
Açıklamada, “Kurul, ayrıca iklim ve diğer çevre kaynaklı riskleri sınırlandırmak amacıyla, para politikasının ana hedeflerinde bir değişikliğe yol açmadan sürdürülebilir finans uygulamalarını uzun vadeli bir politika olarak destekleme kararı almıştır” denildi.
Çok güçlü olmasa da bu cümleyi, iklim değişikliği ile mücadele konusunda para politikası uygulayıcısından gelen ilk açıklama olduğu için oldukça önemsiyorum.
İklim değişikliği ekonomik faaliyetlerden kaynaklanan sera gazlarının bir sonucu. Küresel bir sorun. Bu nedenle uluslararası kuruluşlar ve hükümetlerin, özel sektörün ve kamunun birarada koordinasyon için çalışmasını gerektiriyor. Bu çerçevede ekonominin birçok aktörü gibi finans kesimine, Merkez Bankası’na ve BDDK’ya da çeşitli görevler düşüyor. Bu konuda birçok merkez bankası harekete geçti bile. Başı çeken ve en güçlü tepkiyi gösteren ise Avrupa Merkez Bankası (AMB) oldu.
AMB iklim değişikliğinin para politikasına olan etkisini daha fazla hesaba katmaya başladı. Aslında Avrupalı yetkililer iklim kriziyle mücadelede bankaların öncü olmasını istiyor. Bu kapsam da AMB gelecek yıl iklim stres testi gerçekleştirecek. Amaç bankaların çeşitli iklim senrayolarına karşı ne kadar dayanıklı olduklarını ölçmek. AMB büyük bankaların kredilerinin yanı sıra diğer faaliyetlerini de inceleyecek. Avrupa Merkez Bankası ayrıca piyasaya likidite sağlamak için bankalardan tahvil alırken bu tahvillerin Paris İklim Anlaşması ile uyumlu olup olmadığına dikkat edecek. Bu şekildeki ‘yeşil tahvilleri’ alarak aslında çevreye karbon yaymayan ya da karbon salımı düşük olan projelerin finansmanı da ucuzlamaya başlayacak.
Küresel ısınma enflasyon yaratıyor
Temel görevleri fiyat istikrarını sağlamak olan merkez bankaları iklim değişikliği ile mücadelede ana aktör olmasalar da önemli bir role sahipler. Çünkü küresel ısınma merkez bankalarının varlık nedenlerinden biri olan fiyat istikrarını derinden etkiliyor. Yani enflasyon yaratıyor. Özellikle son yıllarda küresel ısınmanın etkileri daha da hissedilir oldu; makroekonomik ve finansal etkiler yaratmaya başladı. Fiyat istikrarını sağlama çabalarını farklı kanallardan olumsuz etkiledi. Sadece fiyat istikrarı değil aynı zamanda finansal istikrar ve bankacılık gözetimi de küresel ısınmayı hissetmeye başladı.
‘Merkez’de yeşil dönem
Bu nedenle artık para politikası stratejileri oluşturulurken iklim değişikliği de bu sürecin bir parçası olmaya başladı. Herkes şu anda üretim ve enflasyonda kısa vadeli oynaklığa yol açan küresel ısınmanın geriye döndürülememesi halinde uzun süreli ve yıkıcı etkilere neden olacağının farkında.
Kısacası, küresel ısınma tehdidi karşısında merkez bankaları hem analizleri, hem tavsiyeleri, hem de aksiyonlarında iklim değişikliğinin potansiyel etkisini hesaba katmalıdırlar. Artık merkez bankaları orta ve uzun vadeli analizler yaparlarken sel ve orman yangını gibi iklim ile ilişkili doğa olaylarının üretim ve enflasyon üzerindeki etkilerini ölçecek şekilde modellemeler yapmalılar. Merkez bankaları bu analizlere dayanarak bankaların bu riskler ile nasıl başedecekleri konusunda rehberlik yapmalı ve yol göstermelidirler. TCMB’nin de iklim değişikliğini dikkate almaya başlaması sevindiricidir.
Sürdürülebilir Finansman Bildirgesi güncellendi
Birleşmiş Milletler Global Compact Türkiye, finansman kuruluşlarının kredilendirme politikalarına sürdürülebilirlik ölçütlerini yerleştirmelerinin, sürdürülebilirlik olgusunu geniş kesimlere ulaştırmada önemli rol oynayacağına inanan bir kuruluş. Bu kapsamda ‘Global Compact Türkiye Sürdürülebilir Finansman Bildirgesi’ hazırlanmıştı. Bundan 4 yıl önce Akbank, Garanti Bankası, ING Bank, İş Bankası, Şekerbank, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası ve Yapı Kredi bu bildirgeyi imzalamışlardı.
Kredi değerlendirme süreçlerinde çevresel ve sosyal etkinin dikkate alınması presiplerinin yanı sıra Bildirgeye şimdi de yenilikçi sürdürülebilir finans prensipleri de eklendi. Böylece imzacı bankalar aşağıdaki taahhütlerin altına da imza atmış oldular:
– Yenilikçi sürdürülebilir finans mekanizmalarının geliştirilmesi.
– Sürdürülebilir borçlanma piyasasının giderek daha erişilebilir hale getirilmesi.
– Sürdürülebilir finansın getireceği fırsatlar ve yükümlülüklerin gözetilmesi.
– Tüm sektörlere fikir alışverişi ve bilgilendirme desteği sağlanması, paydaşlar arası işbirliği imkanlarının oluşturulması.
– İklimle ilgili risk ve fırsatların entegre edilmesi.
– Türkiye’nin ulusal karbon ayakizi azaltma startejisine destek olunması.
Bankalar yalnızca finansman sağlayan birer iş ortağı değiller. Bu bildirgeye imza atarak bankalar, aynı zamanda toplumun ve çevrenin çıkarlarını savunacak kurumsal bir vatandaş olduklarını da beyan ediyorlar. Bankalarla iş yapan bazı şirketler de aynı şekilde sorumlu kurumsal vatandaş olduklarını gösterecek uygulamalara başladılar. İklim değişikliği ile mücadelenin bankalardan şirketlere kadar her kesim için kısa vadeli bir maliyeti olacak ve muhtemelen bu maliyet herkese oldukça yüksek gelecektir ama emin olun ki; hiçbir şey yapmamanın orta ve uzun dönemde yol açacağı maliyet, bir şeyler yapmanın maliyetinden çok çok daha fazla olacaktır.