Beste Serim Erbak: Kafkasya Ülkesi Gürcistan 2023 კავკასიის ქვეყანა საქართველო 2023 წ Mavi Şehir Batum

Sabah otelden bayağı içten bir seremoni ile uğurlanıyoruz. Biz bu şehri çok sevdik.

Ülkeyi bir daha ziyaret etme fırsatını yakalarsak, yeniden burayı göreceğimiz için mutlu oluruz.Kutaisi’den Acara Özerk Cumhuriyetinin başkenti Batum’a 2.30 saat süren bir yolculuğun ardından varıyoruz. Geniş bir düzlükte kurulmuş olan şehir, uzun sahil şeridiyle Karadeniz’in gözbebeği konumunda.Sovyetler Birliği döneminde bürokratların önemli bir tatil beldesiymiş.Sınıra çok yakın olması ve vize istenmemesi nedeniyle Türklerin günübirlik gezdiği bir yer Batum, Karadeniz’in Las Vegas’ı olarak da biliniyor. Kumar ve eğlence turizminden sağlanan gelir oldukça yüksek.Batum’da diğer Gürcistan şehirlerine göre daha çok modern ve sıra dışı binalar görülüyor. Türk İnşaat firmalarında oldukça yaygın olduğu şehirde her an inanılmaz yükseklikte ve değişik formlarda bina görmek mümkün.Kent modernleşme ve yenilenme, dolayısıyla büyük bir kalkınma çabası içinde. İlk çağdan bugüne dek Persler, Romalılar, Moğollar, İngilizler ve Sovyet Rusya’nın egemenliğinde kalan şehir 1564’te Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olmuş ve 314 sene Osmanlının hâkimiyetinde kalmış.Şehrin merkezine doğru yaklaştıkça daha yoğunlaşan iyot kokusu alışık olduğumuz güzellikleri anımsatıyor. Batum’a liman tarafından giriş yapıyoruz. Şehir daha 1878’lerde “Porto-Franko” yani serbest liman kenti olarak ilan edilmiş. Doğal limanın tarihi Antik çağlara kadar uzanıyor.Burası deniz ticaretinin döndüğü önemli bir liman.XVIII. yüzyılda Kafkasya’da gerçekleştirilen köle ticaretinin ilk durağı olma özelliğini de taşıyor.Koca koca gemiler, vinçler, kızaklar, konteynerler ile dolu liman çok büyük bir alana yayılmış. Ufukta Batum’un modern binaları, gökdelenleri koyu lacivert Karadeniz’in üzerindeymişçesine bulutlarla birleşiyor.Bugün vaktimizi otelde geçirip dinlenmeyi düşünüyoruz. İtalyan mimar Michele De Lucchi’nin eseri, şehrin yüksek binaları arasında yer alan Radisson Blu Batumi otele yerleşip, camdan Batum Kulesi, devasa Dönme Dolap, Alfabe kulesi ile gün batımını izliyor, ertesi gün gezeceğimiz şehri ışıklar içinde seyrediyoruz.

Otele çok yakın, sahilde Bulvar meydanının önüne park etmiş iki katlı, üzerinde Batum’un turistik yerlerinin resmedildiği daha çok kırmızı boyalı otobüs BestSightseeing Batumi ile tur yapmak istiyoruz. Gürcü, genç bayan rehber İngilizce konuşuyor ve çok içten davranıyor. Bilet yüksek fiyat olsa da her yeri görebiliriz diyoruz. Başka yolcu olmadığı için tur sanki bize özel başlıyor. Otobüse binmeden meydanın tam ortasında büyük, bol fıskiyeli bir havuzun içine yerleşmiş, deniz kabuğuna benzeyen mimarisi ile fütüristtik Batum nikâh dairesi binası çok değişik.Yapının nerdeyse tamamı için cam kullanılmış. Üzerine Gürcistan bayrağı çizili. Genç rehber durun şöyle çekeyim, yok olmadı; böyle çekeyim diyerek bize önünde poz verdiriyor.Otobüsün üst katına çıkıp, kırmızı koltuklara yerleşiyoruz. Biraz ilerde Sovyet döneminden kalma binada Türk Konsolosluğunu görüyoruz.Rehberimiz, geçtiğimiz yerlerde otobüsü durdurarak açıklamalar yapıyor.Daha sonra Rus bir aile otobüse binince onlara da Rusça anlatıyor. Batum her ne kadar eski bir şehir olsa da sürekli modern ağırlıklı cam binaların gökdelenlerin apartmanların yapıldığı, şantiye halinde bir kent.Bölge elverişli iklim koşulları nedeniyle çeşitli coğrafyalarda rastlanan her türlü bitki ve ağaç türünün yetiştiği parklar, botanik bahçelerini barındırıyor.. Yeni Bulvarda Ardagani gölü, Shota Rustaveli Üniversitesinin binası, futbol stadyumu Adjarabet Arena, Marritott Otel ven ters şişe görünümünde Batum Adalet sarayının, Sheraton Otelinin ilginç binaları, Sovyetler zamanından kalan perişan Gürcü toplu konutlarını görüyoruz. Eski ve yeni öyle bir karışmış ki; tam tanınmış mimarın çizdiği, ultra modern ne kadar görkemli bir yapı derken, bakıyorsunuz yanında bir gecekondu. Eminim kısa zamanda onlar da yerden fışkıran devasa gökdelenlere, camdan rezidanslara dönüşürler.Otobüs“Avrupa” da diğer adıyla “Argonaut” Meydanında mola veriyor. XIX ve XX. yüzyıllarda yapılmış Art- Nouveau tarzı binalarla çevrelenmiş meydan turist kaynıyor. Çoğunlukta Türk gruplar.Bir sütun üzerinde heykeltıraş David Khmaladze tarafından yapılmış,Yunan mitolojisinde Kolhis Kralı Aietes'in kızı Kolhis prensesi, Yer ve Ay tanrıçası olarak bilinen Antik dünyanın en büyük büyücülerinden Medea’nın elinde altın renkli bir koyun postu tutan heykeli yükseliyor. Bu postun uzunca bir hikâyesi var. Heykelin altında Gürcüce, İngilizce ve Türkçe açıklamaların olduğu bir yazı yer alıyor.

Dolaştığım ülkelerde çok az yerde Türkçe açıklamaya rastladığım için buna sevindim doğrusu.Ortada mavi seramik zeminli sığ havuzun fıskiyelerinden fışkıran sular bu sıcakta kendimizi bayağı iyi hissettiriyor. Eski Batum Ulusal Bankası binasının cephesindeki Astronomik Saat, 2010 yılında Batum Belediyesi tarafından Almanya’da yaptırılmış. Prag’daki Astronomik saate benziyor.Tiyatro Meydanında yer alan deniz tanrısı Poesidon Heykeli ise şehrin en güzel heykellerinden birisi. Altın renkte ve Neptün çeşmesinin üzerine yerleşmiş.  Meydanda yer alan başka bir yapı cephesi Roma mimarisine göre yapılmış, önünde güzel bir bahçeyle,125 yıllık geçmişe sahip pembe boyalı opera binası.Buraya yakın Gürcü dilinin yeniden canlanması için önderlik eden yazar Ilia Chavchavadze’nin metal heykeli, yükseltilmiş bir platform üzerinde bir kaideye yerleşmiş.Le port otelin güzel binasını, henüz inşaat halinde devasa bir binanın gölgesindeki Katolik Kutsal Ruh Kilisesini ve Batum limanını geçiyoruz. Çim kaplı, ağaçlarla dolu alanda Batum’un önemli simgelerinden, 25 metreden fazla yüksekliğiyle dört bir yanında çeşmesi bulunan saat kulesi Chacha’yı görüyoruz. İzmir’in saat kulesine benziyor. Artık turu tamamladığımız için bundan sonrasını yürüyerek dolaşacağız. Deniz doldurularak yapılan,7 km’lik Batum Bulvarını baştan sona yürümek zor olduğu için, yol üzerinde bisiklet, paten ve akülü arabalarkiralayan noktalar bulunuyor. Kısacası bu bulvarda yok yok. Anıtlar,dönme dolap, paten pisti, bisiklet ve koşu parkuru, dans eden fıskiyeler,tiyatro, masa tenisi sahası, eğlence platformu, evlendirme dairesi,restoranlar, üniversite, akvaryum, yunus gösteri merkezi, gölet, liman, plaj, teleferik ve bunun gibi daha birçok şey.200 metre yüksekliğinde 35 katlı gökdelen Batum Kulesi Gürcistan’ın en yüksek binası unvanına sahip. Önce Batum Teknoloji Üniversitesi olarak inşa edilmiş ancak bu daha sonra iptal edilince bina otele dönüşmüş.Gökdelenin cephesinde 100 metre yüksekliğe yerleştirilmiş tam fonksiyonlu 40 kişi kapasiteli bir dönme dolap inanılmaz ilginç. Şehrin hemen hemen her yerinden gözüken 130 metre yüksekliğinde Batum Alfabe Kulesinin tepesinde gümüş renkte büyük bir küre bulunuyor. Kule,silindir şeklinde alüminyum bir iskelet üzerinde, boydan boya uzanan DNA sarmalını ifade eden çift sarmal şerit ve bu şeritlerin üzerine eşit aralıklarla yerleştirilen otuz üç Gürcü alfabesinin harflerinden oluşuyor.

Yapının ortasında, en üste kadar giden bir asansör bulunuyor. Kule kökleri güçlü olan Gürcü halkının kimliği ve alfabesinin benzersizliğini ifade ediyor. Çok yorulduğumuz için otelin gezi arabalarından birine binip öyle dolaşıyoruz. Sırada Batum deyince ilk akla gelen, Ali ve Nino’nun Heykelini görmek
var. Eski sahil şeridinin en sonunda yer alan heykel gerçekten çok enteresan. Aşk Heykeli olarak da bilinen metal eser 7 metre yüksekliğinde. Gürcü kız Nino ile Azeri genç Ali’nin aşklarını temsil eden heykel, bir kadın ve bir erkek figüründen oluşuyor. Heykeltıraş Tamara Kvesitadze tarafından yapılmış.10 dakikalık periyodlarda dönerek iç içe geçip yer değiştiriyorlar. Heykel 1900’lü yıllarda yazılan iki gencin epik aşk hikâyesini anlatıyor. Bir kavuşup bir ayrılan iki sevgilinin Ali Han Şirvanşir ve Nino Kipiani’nin yürek burkan aşklarının estetik bir biçimde canlandırılması görkemli bu sanat eserini yaratmış.Akşam otelin hemen yanında 90’s Ocakbaşı Türk restoranında güzel bir yemeğin ardından otelimize dönüyoruz.Bugün 09 Ağustos ve bizim Gürcistan’daki son günümüz. Pegasus 19.15 uçağı ile İzmir’e dönüyoruz. 17.00 gibi otelden ayrılacağız. Daha zamanımız olduğu için fırsatı değerlendirip gezmeye devam edelim diye düşündük. “Merkez Çarşı” ya da “Parekhi Pazarı” denilen Boni Pazar yerine gitmek üzere bir taksiye bindik. Batum tiyatrosunun önünden geçiyoruz. Yolda birçok yerde, Doğu Avrupa’nın en sevilen içeceklerinden, sarı renk şemsiyeli el arabalarında, maya ve çeşitli meyve sularından yapılan Kvas satılıyor. Ara sokaklara girdikçe toplu konut olarak inşa edilmiş Sovyet döneminden kalma apartmanlar çeşitli eşyalar yığılmış balkonlarından sarkan çamaşırları, çanak antenleri, sarı, kırmızı, mavi plakalarla kaplı cepheleriyle hala zamana meydan okuyorlar.Boni Pazar Salı gününden Pazar gününe kadar saat 8.00 – 16.00 arasında açık. İki katlı bir ana bina ve onun civarında ekmek, bakkaliye, meyve, çay tütün, tatlı ve bazı yerel ürünlerin Gürcü hediyelik eşyalarının satıldığı açık hava pazarından oluşuyor. Ana binanın zemin katında sebze, tahıl, fasulye ve çeşitli turşular satılıyor. Ayrıca yeşillikler soslar, baharatlar, domuz, sığır ve tavuk etinin satıldığı büyük bir et bölümü bulunuyor. İkinci katta sucuk kurutulmuş elma, erik, üzüm, hurma fındık, bal ve şarap satılıyor. Peynir ve süt ürünleri konusunda da geniş bir yer var. Hanımlar kendi imalatlarını satışa sunmuşlar. En orijinali de artık kullanılmayan tren rayları üzerinde yürümek.

5Otele dönünce biraz plajda oturup bir kahve içiyoruz. Karadeniz bugün hırçın, hava karanlık, engin plaj ürkütücü. Sanki yazdan bir gün değilmiş
gibi.Havaalanına doğru giderken Kule restoran, St. Barbara kilisesi, , Grand Glor otelin garip binası ile Roma’daki Kolezyum’a benzeyen Kolezyum Marina Otel, modern apartmanları görüyoruz. Nihayet Alexander Kartveli Batumi Uluslararası Havalimanına varıyoruz. Gürcistan’da yarı çöl topraklardan geçtik, karlı dağları gördük, Avrupa’nın en yüksek kalıcı yerleşimlerini ziyaret ettik, Subtropikal iklimi yaşadık.Dolu yağdı, sağanak altında kaldık, engin ormanlara daldık. Verimli topraklarda yetişen bağlarından elde edilen tarihi 8000 yıl öncesine dayanan UNESCO İnsanlığa Ait Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde yer alan Gürcü şaraplarının imalatını izledik. Farklı alfabeye sahip Gürcü dili Dünyanın sayılı dillerinden olma özelliğini taşıyor. Sovyetler birliğinden ayrıldıktan sonra, 1991 yılında Demokratik Cumhuriyet dönemine geçen Gürcistan’da kurulan Özerk Cumhuriyet Abhazya, Gürcistan tarafından tanınmıyor. Acara Özerk Cumhuriyeti ise Batum’un bulunduğu bölge ve bu konuda bir sorun yok. Gori şehrine yakın Güney Osetya da özerk olmak istiyor ama Gürcistan tarafından tanınmıyor.Bu durumda eğer yolunuz Gürcistan’a düşerse Abhazya ve Güney Osetya’ya girmemeye çalışın. Tekrar Gürcistan’a girmek sorun olabilir.Seyahat etmekten çok keyif aldığımız bir ülke. Gezginler mutlaka görmeli.