Beste Serim Erbak:İstanbul! Kız Kulesi (2023)

Günün sabahını Ataşehir’de oturan teyzem Şair Fügen Çakır Erek’i ziyarete ayırdık. Haliyle özlenenler, yaşananlar, da işin içene girince hoşsohbet, keyifli anlar geçirdik.

Öğleden sonra Üsküdar’a geçtiğimizde hemen gözümüze ilişiveren, iskeleye çok yakın tarihi Selman Ağa Camii,Osmanlı Döneminde, 1506’da yapılmış. Sahilin doldurulması nedeniyle camii çarşıya doğru, içerlerde kalmış. Sağ tarafta Horhor Çeşmesi ve Selman Ağa’nın kabri bulunuyor.Buraya gelmemizin asıl nedeni Kız Kulesini gezmek. Sahil boyunca yaptığımız keyifli bir yürüyüşün ardından Salacak açıklarında bir adacığın üzerine yerleşmiş muhteşem görüntüsüyle ziyaretçilerini
bekleyen Kız Kulesini görülüyor. Tarihi kule M.Ö 410’da Sokrates’in öğrencisi Antik Yunanlı general ve devlet adamı Alcibiades tarafından,Boğaz’dan geçen gemileri kontrol etmek amacıyla yaptırılmış. İnşa edildiğinden beri birçok amaca hizmet eden kule; Bizans döneminde Özel istasyon, Osmanlılarda Gözetleme kulesi, deniz feneri, hatta daha sonra radyo istasyonu olarak bile kullanılmış. 1830 kolera salgınında karantina istasyonu ve hastane olmuş. Aradan geçen onca yılda birçok kez restorasyon geçiren kule en son halini Mayıs 2023’te almış.Sahilde teknelerin kalktığı yerden bilet aldıktan sonra uzun bir kuyruğa girip sıramızı bekledik. Yolculuk kısa sürüyor ama bir tekne dönmeden diğeri gelemiyor. Uzaktan küçük gözüken yapı aslında pek öyle değil bayağı büyük. Kulenin birçok efsanesi var. Bunlardan bir tanesi şöyle; Bir kâhinin, kızının bir yılan tarafından ısırılıp öleceğini söylemesi üzerine Kral yılanın ulaşamayacağı denizin ortasında bir kule yaptırır. Ancak günün birinde kızı uzaktan gören genç bir delikanlı ona âşık olur ve her gün bir sepet çiçek yollar. Günün birinde gönderdiği çiçeklerin arasına saklanan zehirli bir yılan kızı öldürür.Boğazın güzel manzaraları eşliğinde ilerliyoruz. İlk yapıldığında ahşap olan kule şimdi taş işçiliğiyle tamamlanmış. Yüksekliği 25 m ve etrafı kale surlarıyla çevrili. Ayrıca dört bir yanına seyir terasları yapılmış.Merdivenlerden yukarı tırmanınca İstanbul’un harika panoraması,görülmeye değer. İçeride şehrin eski pastanelerinden Baylan’ın bir kafesi bulunuyor. Güneş Kız Kulesi üzerinde batarken inanılmaz bir renk
cümbüşü insanı büyülüyor.

Dönüşte, 1580 yılında Mimar Sinan tarafından yapılan Şemsi Ahmet Paşa Camisinin önünden geçiyoruz. Küçük bir külliye ve tamamen yenilenmiş. Akşam, karşı tarafa geçerek, sahilde “Bizim Kanatçı” restoranda çıtır tavuk kanat tattık.Ertesi sabah adını Anadolu’nun en eski halklarından biri olan Etiler’den alan Etiler’de,1890’da İsviçreli Bomonti Kardeşler tarafından kurulan Bomonti Bira Fabrikası nedeniyle adı Bomonti olan semtte oturan teyzelerimi ziyaret ettikten sonra Nişantaşı’nda gezinmeye başladık. Bir zamanlar ormanlarla kaplı bu yerde 1870’lerden sonra köşkler yapılmaya başlanmış. O zamanlar uzun mesafe atışlarında rekor kıran okçuların hatırasını yaşatmak adına okun düştüğü yere Nişan Taşı denilen bir anıt sütun dikilirmiş. Bu taşların birçoğu günümüze kadar ulaşmış ama ne
yazık ki hepsi bakımlı ve iyi durumda değil. Bir tanesi bu semte adını vermiş. Valikonağı Caddesi ile Teşvikiye – Rumeli Caddesi’nin kesiştiği kavşakta yer alan anıt taş Sultan Abdülmecit Nişan Taşı olarak geçiyor. Üzerinde eski yazıyla yazılmış bir kitabe göze çarpıyor. Biraz daha ilerleyince Teşvikiye’deki tarihi karakol binası 1855’te Sultan II.Abdülhamit döneminde yaptırılmış. Tarihi bina pek güzel gözüküyor. Harbiye Karakolu olarak biliniyor. Bina ilk yaptırıldığı günden beri tüm tarihi dokusuyla halen karakol olarak hizmet veriyor. Akşam Divine Brasserie & Jazz Club’te keyifli bir aile yemeğine katılıyoruz.