Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) HIV Çalışma Grubu’ndan Uzm. Dr. Okan Derin’in gerçekleştirdiği ve uluslararası tıp dergisi Medicina’da yayınlanan araştırmaya göre, HIV enfeksiyonu Türkiye’de, özellikle genç nüfus ve kadınlar arasında artışta.
HIV konusunda yeni ortaya çıkan vakalarda küresel ölçekte bir azalma olmasına rağmen Türkiye’nin de içinde olduğu Doğu Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Amerika bölgelerinde yeni vakalarda tam tersine bir artış gözlendiğine işaret eden Dr. Derin, yaptığı çalışmaya göre ülkede özellikle 15-24 yaş arası gençler ile 40 yaş üzeri kadınlardaki artışın daha yüksek olduğunu söyledi.
Dr. Derin, yapılan çalışmalara göre sosyal medya üzerinden sağlanan buluşmalarla para karşılığı ilişki yaşayan kişilerin de düzenli sağlık taramalarından geçmediği için HIV açısından yüksek risk grubunda olduğunu vurguladı.
Geçtiğimiz ay KLİMİK tarafından İstanbul’da gerçekleştirilen 1. Viral Enfeksiyonlar ve Bağışıklama Sempozyumu’na katılan KLİMİK HIV Çalışma Grubu’ndan Dr. Okan Derin, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar içinde belki de en bilineni olan HIV’den korunma yöntemleri konusunda, ülkemizde halen istenilen düzeye gelinmediğini belirtti. Dr. Derin, Küresel Hastalık Yükü çalışmasının verilerine dayanarak gerçekleştirdiği ve sonuçları Ağustos ayında uluslararası tıp dergisi Medicina’da yayınlanan araştırmasına göre, HIV’de, yeni ortaya çıkan vaka sayısında küresel bir azalma olmasına rağmen, Türkiye’de, özellikle genç nüfustaki HIV artış hızının endişe verici olduğunu kaydetti.
Çalışmaya göre tüm yaş gruplarında erkeklerde HIV enfeksiyonu daha fazla olsa da, yıllar içinde 40 yaş üzeri kadınlarda da önemli bir artış olduğu gözlendi. Ayrıca ülkemizde özellikle 15-24 yaş arası gençlerde de artış hızı daha fazla. Kadınlar arasındaki artış oranları da 2008’den sonra önemli bir yükselme gösteriyor.
GENÇ YAŞ GRUBU VE 40 YAŞ ÜZERİ KADINLARDA ARTIŞ VAR
Dr. Okan Derin, “Dünya Sağlık Örgütü 2010 yılından itibaren HIV insidansında yani HIV’de ortaya çıkacak yeni vakaların sayısında dünya genelinde bir azalmayı gösterdi. Bu azalma yüzde 39 civarındaydı. Ancak Güney Amerika, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa bölgelerinde tam tersine bir artış vardı. Ben, Türkiye’deki durumu değerlendirmek üzere Küresel Hastalık Yükü çalışmasının kamuya da açık olan verilerini aldım ve birtakım ileri epidemiyolojik analiz yöntemleriyle inceledim. Aslında klinik olarak HIV takip eden hekimlerin de gözlemlediği bir gerçek var. Bu da HIV’le enfekte olan kişilerin yaş ortalamasının düşmesi veya kadınlardaki artış. Bu çalışmayla, bu klinik gözlemimizi bilimsel olarak da kanıtlamış olduk. Yani yeni vakalardaki artışın, bu yaş grubunda daha belirgin olduğunu ortaya koyduk. Çalışmamıza göre 15 ila 24 yaş arası gençlerde artış daha fazla. Aynı zamanda cinsiyete göre değerlendirdiğimizde de kadınlardaki artışın daha fazla olduğunu gördük” dedi.
KADINLAR MENOPOZ SONRASI KORUNMAYI ÖNEMSEMİYOR
Kadınlarda özellikle menopoz sonrası HIV’deki artışın dünyada da bir bilinen bir gerçek olduğunu kaydeden Dr. Derin, “Bunun değişik faktörleri var. Dünyada yapılan yayınlara baktığımızda, özellikle genç yaş grubundaki üreme sağlığı ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki eğitim eksikliğinin ya da bir takım sosyodemografik değişikliklerin bu tabloya yol açabileceği, 50 yaş üstü kadınlarda ise belki de cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara karşı önlemlerin daha az kullanılması gibi nedenler yayınlarda öne çıkıyor” diye konuştu.
“ÜREME SAĞLIĞI EĞİTİMLERİ OKULLARA GERİ GELMELİ”
Ülkemizde genç yaş grubundaki bu artışta en önemli etkenin, bu yaş grubundaki gençlerde üreme sağlığı konusundaki eğitim eksikliği olduğunu vurgulayan Dr. Derin, şunları söyledi: “Türkiye’de benim ulaşabildiğim kaynaklara göre, 1974 ila 2023 yılları arasında okullarda üreme sağlığı konusunda eğitim var. Ancak 2003 yılından sonra bu eğitimlerin kesildiğine dair yayınlar var. Yazdığım makale de referans olarak bu bilgiyi ekledim. Lise ya da üniversitelerde bu tip eğitimlere ihtiyaç olduğu aşikâr. Bunu neden söylüyorum derseniz, Türkiye’de üniversite öğrencileri arasında yapılan birçok çalışmada, cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda öğrencilerdeki bilgi eksikliğinin önemini vurgulanmış.”
KAYITSIZ OLANLAR, KAYITLI OLANLARIN 10 KATINA ULAŞTI
Dr. Derin, HIV’le yaşayan bireylerin tedaviye geç ulaştığında bulaştırıcılıkları da devam ettiği için, diğer bireyler açısından da risk oluşturduğuna dikkat çekti. Dr. Derin, HIV açısından yüksek risk grubundaki nüfusun başında gelen, “para karşılığı cinsel ilişki yaşayan” bireyler konusunda da önemli uyarılarda bulundu. Normalde yasal olarak kayıt altında olması gereken bu bireylerin, bu sayede düzenli sağlık taramalarının yapıldığına da işaret eden Dr. Derin, kayıt dışı artışın en önemli nedenlerinden birinin de sosyal medya kullanılarak yapılan buluşmalarla bireylerin “para karşılığı” birliktelik yaşamaları olduğunu vurguladı. Dr. Derin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’ye de yapılan çalışmalara göre (makalemde referans olarak da gösterdim), kayıt dışı olanların oranı, kayıtlı olanların 10 katına kadar çıkmış durumda, ki bu da 2016-2017 verileri. Sonraki veriler yok. Bu tip bulaş yönteminin de önem arz ettiği ve bu kesimin de mutlaka sağlık taraması konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.”
“ERKEN TEŞHİS BULAŞICILIĞI DA ÖNLÜYOR, ANONİM TEST MERKEZLERİ ARTMALI”
HIV’in eskiden kesin olarak erken ölüm beklenen bir hastalıkken, tedaviler sayesinde artık HIV nedeniyle yaşam süresinde herhangi bir kısalmanın söz konusu olmadığına da dikkat çeken Dr. Derin, risk grubunda olduğunu düşünen kişilerin testlere ulaşmasının çok önemli olduğunu söyledi. Günümüzde HIV’in tamamen kontrol altına alınabildiğini söyleyen Dr. Derin, HIV enfeksiyonunun artık kronik bir durum haline geldiğini ve HIV’le yaşayan bireylerin artık hasta gibi kabul edilmediğine de vurgu yaptı.
Dr. Derin, anonim test merkezlerinin bu nedenle çok önemli olduğunu belirterek sözlerini şöyle noktaladı: “İlaç tedavisi altında bu insanlarda viral yük dediğimiz, kanda virüsün sıfırlanması sağlanıyor. Yani virüs, tedavi sayesinde kanda saptanamaz hale gelebiliyor. Bu nedenle cinsel yolla bulaştırıcılıkları da ortadan kalkıyor. Bu gruplarda özellikle eğitim ve tarama testlerinin yapılması, tarama testlerinin de anonim olarak planlanması bu açıdan çok önemli. Özellikle anonim merkezlerde kişilerin hiçbir şekilde gerçek adları ile kayıt yaptırmadan kanlarını vererek testlerini yaptırabiliyor olmaları, çıkacak sonuca göre sağlık hizmeti arayışına geçmeleri, teşhisin de erken konulabilmesini sağlıyor. Böylece tamamen ücretsiz olarak ilaç tedavisine ulaşabilen bu bireyler, virüsü bulaştırma riskinden çıkmış oluyor. Anonim merkezler şu an Türkiye’de birtakım belediyeler tarafından sağlanıyor. Şişli Belediyesi, Beşiktaş Belediyesi gibi. Sanırım Ankara ve İzmir’de de var.”