Avrupa Birliği dönem başkanlığı 6 aylığına krizle mücadele eden Yunanistan’a geçti. Atina, bu görevi 5’inci kez üstleniyor.
AVRUPA-Yunanistan’ın 6 aylık Avrupa Birliği dönem başkanlığı programında yer alan temel öncelikleri arasında, ekonomik büyüme önemli bir yer tutuyor. Bunun yanı sıra sosyal adaletle ilgili düzenlemeler ve kaçak göçle mücadele de programın öne çıkan gündem başlıkları arasında yer alıyor. Atina ayrıca Birliğin kurallara uymakta zorlanan bankaların nasıl denetleneceği ve gerekmesi halinde nasıl kapatılacağını düzenleyen Ortak Çözüm Mekanizması’nın (SRM) kesinleşmesi için gereken adımları da atmayı planlıyor.
Yunanistan’da bütçe 10 yıldır ilk kez 2013′te fazla verdi. Yunanistan, 2014′ün de resesyonun sona erdiği, ekonominin yeniden büyüdüğü bir yıl olmasını öngörüyor. Ancak Yunanistan’ın bu hedefe ulaşacağına inananların sayısı Avrupa’da hayli sınırlı. Atina Üniversitesi’nden Avrupa araştırmaları profesörü Panagiotis Ioakeimidis, mevcut ekonomik koşullardan ötürü Yunanistan’ın dönem başkanlığında zorlanacağı yolundaki kuşkulara katılmadığını belirtiyor:
“Krizin devam ettiği, Yunanistan’ın zor bir durumda bulunduğu doğrudur. Bu olumsuzluklara rağmen Yunanistan’ın dönem başkanlığı süresince sonuç odaklı çalışacağından eminim. Zira Yunanlar, dönem başkanlığını Avrupa’daki imajlarını düzeltecek, inanırlılıklarını yeniden perçinleyecek bir fırsat olarak görüyor. Bunu başaracaklarından eminim.”
‘Kuşkular kötü niyetli’
Yunanistan Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos’a yakınlığıyla bilinen PASOK’un Avrupa Parlamentosu Milletvekili Silvana Rapti, Atina’ya yönelik kuşkuları sert ifadelerle eleştiriyor:
“Bu türden kuşkular, kötü niyetle dile getiriliyor. Unutmayın ki, Belçika 2010 yılında dönem başkanlığını devraldığında da benzer kuşkular dile getirilmişti. Belçika’nın o dönemde bir hükümeti bile yoktu. Belçika, bir yandan koalisyon müzakereleri devam ederken, diğer taraftan gayet iyi bir dönem başkanlığı sergiledi. Belçika’nın krizi, Avrupa’ya yansımadı.”
Yunanistan 1983, 1988, 1994 ve 2003′ün ardından 5′inci kez birliğin dönem başkanlığını üstleniyor. Atina’nın dönem başkanlıklarında ‘sosyal Avrupa’ hep öne çıkan gündem maddelerinden biri oldu. Genç işsizliğiyle mücadele programı ve finansmanı, Atina’nın bu kapsamda takipçisi olacağı başlıklar arasında yer alıyor. Avrupa Parlamentosu Milletvekili Rapti, ‘sosyal Avrupa’ kavramının öneminin daha da arttığını savunuyor:
“Sosyal Avrupa yönündeki baskılar o kadar arttı ki, geçmişte uzun yıllar bu fikre karşı duranlar da hedeflerine varamadan, izole durumuna geldi. Bunu yalnızca tasarruf politikalarının olumsuz etkilediği Yunanistan gibi krizin vurduğu ülkelerde değil, Almanya, Fransa ve İngiltere gibi zengin ülkelerde de gözlüyoruz. Artık daha sosyal bir Avrupa arzulanıyor.”
Dönem başkanlığı önemini yitirdi
2009′da imzalanan Lizbon Antlaşması AB’de dönem başkanlığı kurumunun önem ve etkisini önemli ölçüde sınırlandırdı. Antlaşmayla ihdas edilen daimi AB Konseyi Başkanlığı görevi, birlik üst yönetiminde istikrar ve sürekliliği sağlıyor. Atina Üniversitesi Avrupa araştırmaları profesörü Panagiotis Ioakeimidis, Atina’nın bu gelişmenin bilincinde olduğunu vurguluyor. Yunan uzman, Atina’nın inandırıcı arabulucu ve Avrupa kurumları arasında uzlaştırıcı gibi görevler üstlenebileceğini kaydediyor:
“Yunanistan’ın dönem başkanlığı görevini kurallar çerçevesinde yerine getireceğine, kendi sorunlarını çözmek için pozisyonunu kullanmayacağına inanıyorum. Yunanların sorunlarının çözümü ve borçların düzenlenmesi tartışması elbette Atina’nın dönem başkanlığı sürecince de devam edecek. Ancak bir konunun diğeriyle ilgisi yok. Her yönüyle Yunan değil, Avrupalı bir dönem başkanlığı sergilenecek.”
Kaçak göçle mücadele
Atina Üniversitesi’nden Avrupa araştırmaları profesörü Panagiotis Ioakeimidis, Yunanistan’ın dönem başkanlığı boyunca kaçak göçle mücadele konusunun öne çıkmasını beklediğini belirtiyor:
“Yunanistan, dönem başkanlıkları süresince karşı olmasına rağmen Dublin düzenlemesinin hazırlanmasına katkı sağladı. Yunanistan, günümüzde de bu düzenlemeye karşı çıkmaktadır. Zira Dublin düzenlemesi, mülteci sorununda asıl yükü Avrupa’nın periferi ülkelerinin omuzuna yıkıyor. Dublin düzenlemesinde bir değişikliğe gidilmesinin gündemde olduğunu sanmıyorum. Ancak başka yaklaşımlarla bu konuda bazı adımlar atılabilir. Örneğin ortak dış sınırların daha iyi korunması ve bu kapsamda Akdeniz Görev Gücü’nü tartışabiliriz. Bir başka seçenek ise Avrupa Birliği Dış Sınırları Koruma Teşkilatı’nın (FRONTEX) güçlendirilmesidir.”