Sagalassos | Münire Yurdayüksel

‘Sagalassos, City of Dreams’ Sagalassos, Düşlerin Kenti
Belçika Katolik Leuven Üniversitesi’nden Prof. Dr. Marc Waelkens’in başkanlığında ‘Rüyalar şehri’ olarak da anılan, Unesco‘nun dünya mirası Listesindeki Sagalassos Antik Kenti’nde 20 yıldan beri süregelen arkeolojik kazı calışmalarıyla gün ışığına çıkartılan tarihsel bulgu ve kalıntılar, Belçika’nın Tongeren şehrinde 29 Ekim 2011 tarihinden itibaren sergilenmeye başladı.
Büyük bir proje dahilinde, Burdur Müzesi’nden özel izinlerle getirilen, bir çok medeniyete ev sahipliği yapmıs Sagalassos’a ait 238 parca; yenilikçi, yaratıcı yaklaşımla, görsel ve işitsel ögeler kullanılarak farklı bir atmosferde, Gallo-Romeins Müzesinde tarih ve sanatseverlerle buluşuyor.
Ziyaretçilerini serginin girisinde karşılayan Roma İmparatoru ve filozof Marcus Aurelius’un (M.S. 161-180), 5 metre yüksekliğindeki akrolit heykelininin mermer başı, ve parcaları , Sagalossos’un mimarlıkta ve heykel sanatında M.Ö.2.yüzyıl ve M.S.4.yüzyılları arasında ulaşmış olduğu mükemmel ustalık hakkında fikir vermekte.
Sergi salonunda yer alan ekranlardaki videoların birinde prof. Dr. Marc Waelkens’in konuşmalarını dinliyoruz. Sagalassos’u ilk gördüğünde hissettigi yoğun duygulardan, buradaki atmosferin kendisini ve hayatını ne denli derinden etkilemiş olduğundan, tutkularından ve yaptıkları çalışmalardan kısaca bahsetmekte.
Ayrıca izlediğimiz kısa belgesel ile, prof.Marc Waelkens’ in takip ettiği izler ve ‘ disiplinler arası araştıma’ nın ne demek olduğunu anlıyoruz. Bu açıdan bakıldığında Sagalassos’un bilimsel arkeolojik tarafını görmek isteyenler için bulunmaz bir fırsat.
İzleyeni sıkmayan, ilgi çekici ve merak uyandırıcı biçimde hazırlanmış olan serginin eğitici olmasına özellikle önem verilmiş.Kazı alanından özenle seçilmiş yapı ve anıtların fotoğraf ve görsellerinin yanı sıra, Sagalassos’da yapılan arkeolojik kazı çalışmalarının sistematik olarak gösterildiği filmler, serginin ilk tanıtıcı bölümünde yer almaktalar.
Türkiye’nin güneybatısında, Antalya’nın 110 km kuzeyinde 3 bin yıldır varlığını sürdüren Sagalassos Antik Kenti’nin kalıntıları konum itibariyle sarp dağların üzerinde, ıssız bir alanda bulunuyorlar. M.S. 13. yy’da yaşadığı doğal afetlerin ardından, üzerinde oluşan bir metre kalınlığındaki erozyon katmanları sayesinde şans eseri yağmacılardan korunmuş, estetiğini günümüze dek muhafaza ederek en iyi durumda kalmayı başarabilmiş.
Kimi anıtlar ve fıskiyeler, günümüzde rekonstruksiyon tekniği olan ‘anastylose’ tekniğiyle yeniden yapılandırılmışlar.Sergi sırasında bunun ne demek olduğunu ve nasıl uygulandığını da öğreniyoruz.
Sagalassos’un geçmis tarihi ile ilgili genel bir bakışla sergiyi takip etmekteyken, oldukça büyüleyici bir atmosfere geçiyoruz.
Sergi salonunun tam ortasında, dönemini bire bir yansıtan kentin büyük ve estetik bir maketiyle karşılaşıyoruz. Anıtsal tapınak ve yapıları, dekoratif çeşmeleri, spası ve oldukça büyük olan antik tiyatrosu ile gerçek bir metropol…
Maketin etrafına yerleştirilmiş ekranlar aracılığıyla Sagalassos’daki sayısız yapı ve anıtların içerisinde dolaşarak kent hakkında çarpıcı bilgiler ediniyoruz.
Diğer taraftan da antik kentin görkemini; etrafa dağılmış kalıntılarıyla, sessiz derinlikte, insanı oldukça etkileyen ve sarsan bir bicimde hissettirdiğine tanık oluyoruz.
Yukarıda, maketi çevreleyen 270 derecelik panoramik ekranda gördüğümüz kentin filme alınmış panoramik video gösterisi fazlasıyla etkisi altına almakta. Sagalassos’un büyülü, masalsı atmosferinin tam da içinde buluyoruz kendimizi.
Opera yönetmeni Guy Joosten’in, serginin bütünlüğüyle uyum içinde sunduğu kendine özgü müziğindeki ses ve tınılarının eşlik ettiği bu olağanüstü sergiyi gezerken, Toros’ların tutku dolu gizemli çekiciliğine de kapılmamak mümkün değil.
Heykeller, süslemeli sütun başları, takılar, figürinler, kabartma ve dans eden peri işlemeli frizler, sikkeler, çanak-çömlekler, hristiyan motifli yağ lambaları, çesitli aletler, mızrak uçları ve paha biçilmez daha nice değerli parçalar …
Tüm bulgular; Sagalossos’un kendine has büyüsünü, tutkularını ve yüzyıllar boyunca antik kentte yaşanmış değişimler hakkında ipuçlarını vermeye devam ediyorlar.
Sergi alanında çocuklar için de ayrıca özel olarak hazırlanmış ekranlarda; Çocuklar, Sagalassos’un antik tiyatrosunu, pazar yerini ya da çömlekçilerin aktivitelerini, günlük yaşamlarını hem görüyor, hem de çok daha rahat anlayacakları bilgisayar oyunlarıyla keyifli vakit geçiriyorlar.Bir yandan da tarih hakkında kalıcı bilgiler ediniyorlar.
Serginin en fantastik bölümü ise karanlıklar içinde, labirentlerden olusan bir alan.Sıradışı, gizemli bir atmosfer yaratılmış.Özel ışıklandırmasıyla birlikte, mistik müzik eşliginde sunulan muhteşem yapıtlarla karşılaşıyoruz.
Karanlık dehlizlerden birden bire karşımıza çıkan beyaz mermer heykeller,
Tanrılar ve Tanrıçalar!..
Antik çağların baş tanrısı Zeus,.. Haşhaş tarlasında, çiçeklerin tam ortasından bize bakan tanrıça Demeter,.. Aşk tanrıçası Afrodit,.. Deniz tanrısı Poseidon,..Savaş tanrıçası Athena, … ve sonunda Eros…! ‘Sagalassos, City of Dreams’, insanı etkisi altına alıp, bir daha bırakmayan, daima heyecanlandıran ve sonuna kadar da şaşırtmaya devam eden bir sergi.
Kendimizi, karanlığın ardından gün ışığını yansıtan bembeyaz ve aydınlıklar içindeki bir odada bulduğumuzda serginin sonuna geldiğimizi farkediyoruz. 2007 yılında ortaya çıkarılmış olan, yaklaşık 5 metre boyundaki Roma İmparatoru Hadrianus’un (M.S. 120-125 ), beyaz mermerden muhteşem bir ustalıkla yapılmış devasa heykel başı bizleri karşıladığında, aynı zamanda da veda vaktinin gelmekte olduğunu anlıyoruz.
29 Ekim 2011 tarihinde açılan ‘Sagalassos, City of Dreams’ «Sagalassos, Düşlerin Kenti » sergisi, 17 Haziran 2012 tarihine dek Belçika’nın Limburg Bölgesi’nde, Tongeren, Gallo-Romeins Müzesi’nde ziyaretçileriyle buluşmaya devam edecek.
Münire Yurdayüksel – Brüksel 2011
www.munireyurdayuksel.com

Leave a Reply

Your email address will not be published.