Sabah çok telaş etmedik. Bugünkü planımızda Akdeniz Bölgesinin en tanınmış şelalesi, Manavgat Şelalesini arkadaşlarımıza göstermek var.
Side’ye çok yakın. Manavgat çay olarak aksa da buralara ulaşıncaya kadar çok güçlü kaynaklarla beslenerek görüntüsünü bir ırmağa dönüştürüyor. Toroslardan doğan, uzunluğu 93 km’ yi bulan Manavgat Nehri, Manavgat ilçesine 4 km mesafede yer alan şelaleyi oluşturuyor ve en sonunda Akdeniz’e dökülerek denizle kavuşuyor. Nehrin adı Antik
dönemlerde “Melas” olarak biliniyor. Side Antik Kentinin su ihtiyacını karşılıyor. Çevrede görülen su kemerleri o dönemlerde su taşımacılığının nasıl yapıldığının göstergesi.
Manavgat Şelalesi yaklaşık 5 metrelik falezlerden dökülüyor. Öyle yüksekten akan bir şelale değil ama döküldüğü alan çok geniş. Böylece harika bir görüntü oluşturuyor. Şelale rengi, akışı, etrafındaki ağaçlarla büyüleyici. Mevsim kış olduğu için suyun bol olması ayrı bir güzellik katıyor. Bazı kış aylarında nehrin taştığı söyleniyor. Manavgat nehri üzerinde Rafting ve kano gibi çeşitli aktiviteler yapılıyor. Şelaleye gelip biletimizi alıyoruz. Girişe büyük bir otopark yapılmış. Sağda solda kafeler, restoranlar, hediyelik eşya satan dükkânlar sıralanmış. Suyun gür sesi, kuş cıvıltıları eşliğinde yürümek muhteşem. Hemen suyun kenarında bir kafeye oturup doğanın tadını çıkarırken keyifle çayımızı yudumluyoruz. Pandemi buraları da etkilemiş. Turist sayısının çok azaldığını söylüyorlar. Zarar büyük oldu diyorlar. Eski çağlarda bölgesel olan salgınlar artık ulaşımın kolaylaşması nedeniyle tüm Dünyaya kısa zamanda yayılabiliyor. İki koca yıldır insanoğlu bununla savaşıyor. Ne yazık ki hala tam olarak son bulmuş değil.
Manavgat Nehri’nin üzerindeki Oymapınar barajı ve Yeşil Kanyonu görmek istiyoruz. Her zaman methini duymuştuk ama gidememiştik. Buraya 20 km uzaklıkta. Yol yukarıya tırmandıkça bozuluyor. Maalesef bu yolda yüreğimiz paramparça oldu. 28 Temmuz 2021 tarihinde Manavgat’ta başlayan, kısa zamanda Türkiye’nin birçok yerine sıçrayan çoğunluğu Akdeniz, Ege, Marmara, Batı Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu’da 49 ilde çıkan 299 orman yangınlarında yüzbinlerce hektar orman ve yerleşim yeri küle döndü, binlerce hayvan can verdi. Ancak 21 Ağustos’ta hepsi söndürülebildi. Tarihe kazınan bu felaket, herkesin yüreğinde derin yaralar açtı. Halk fedakârca yangınları
söndürebilmek için hep birlikte çalıştı.
Ormanlarda yaşayan zavallı hayvanlar bir yudum su içebilmek için insanların yanına geldi. Hiçbir zaman gözlerimizin önünden gitmeyecek görüntüler oluştu. Yaşadığımız Pandemi ve daha sonra devam eden felaketler zinciri. Aynı zamanlarda çok farklı noktalarda çıkan yangınlar gizemini hala sürdürüyor. Nasıl ve
neden çıktı? Mitolojiye göre Doğa ve Verimlilik Tanrıçası Side’nin koparılan tek bir dal
için söylediklerini hatırlamak gerekiyor.
Baraja giden Yeşil Kanyon, artık Kara Kanyona dönüşmüş. Yer yer sıcak nedeniyle çıkan orman yangınlarına rastlamıştım ama böylesine bir manzarayla hiç karşılaşmamıştım. O yemyeşil ormanlar yerini yanmış
gövdeler, siyah dallar, kara topraklara bırakmış. Kuşlar susmuş, adeta bir korku filminde ilerliyoruz. Gözlerimizde yaş, yolu takip ediyoruz. Yanan kütükleri toplayan kamyonlar, ağaçları kesen görevliler. Kötü harap
yollardan tepeye tırmanıyoruz. Hatta büyük bir kaya kütlesine oyulmuş garip bir tünelden geçiyoruz. Tünelden iki araba geçmesi imkânsız.
Neyse ki burada biraz yeşillik kalmış. Göl harika gözüküyor. Kim bilir yangından önce ne kadar güzeldi. Şimdi aynı görüntünün oluşabilmesi için ne kadar yıl gerekiyor? Gölde tekne ile tur bile yapılıyormuş. O
kadar büyük. Aşağıya indiğimizde Manavgat ilçesini gezmek istiyoruz. Dar sokaklarda
dolaşıyoruz. Ve muhteşem bir lokantada “Celal Usta” o kadar muhteşem bir kuru fasulye pilav yiyoruz ki tadı hala damağımızda. Bu yörenin en eski esnaf lokantası. Burada her şey turistik. Fiyatlar TL değil Euro. Hatta öyle ki pazarda satılan sebze ve meyvelerin kilosu bile. Ana yola büyük bir AVM bulunuyor. “Neva Outlet”. Dış kısmı Roma’daki Aşk Çeşmesine benzer heykellerle donatılmış. Devasa. İçerde “Shakespeare Kafede” oturuyoruz.