Tanıdık bir ses:
– Haberi duydun mu?
– Hayır!
– Oğlumuz Bilal Erdoğan ifade vermeye hazırmış!
– Valla mı?
– Avukatı açıkladı. Savcılık ararken bir türlü nerede olduğu saptanamayan, günlerce babasının evine gizlendiği ya da yurtdışına çıktığı yazılıp söylenen şüpheli oğlumuzun ikamet adresi sabitmiş. Yapılacak bir bildirim üzerine savcılığa ifade vermeye hazırmış.
– Olamaz!
– Oldu bile.
– Nasıl olur?
– Şöyle: Sonradan savcının elinden dosyası alınarak kayıplara karışan ikinci yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürüten savcı oğlumuzu ifadeye çağırdı. Polise yazı gönderdi. Bilal bulunamadı. Ve…
– … Ve babacığının iddiasına göre, oğlunun sorguya çağrılması, doğrudan kendisini suçlamak ve sorgulamaya bahaneydi.
O savcı ve başka savcılar birlikte görevden alındı ve elindeki soruşturma dosyası geri çekildi.
Yerine etliye sütlüye karışmayacak, hükümetten izin almadıkça yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları açmaya girişmeyecek olanlar atandı.
– Yani Başbakan?
– Bilal’le ilgili söylentilerin ardı arkası kesilmeyince, üstelik Başbakan olarak oğlunu soruşturmadan kaçırmanın yollarını aradığı söylemler, söylentiler ayyuka çıkınca, ana muhalefet parlamentoda ve dışında Bilal’in neden savcılığa gitmediğini sormaya ve gitmesinde ısrarcı olunca…
… Babacığı önce oğlunu başbakanlık makam arabasına alarak gizlenmediğini kamuoyuna kanıtlamak istedi. Birinci sahne.
– Tabii birinciyi ikinci sahne izledi.
– Elbette! Kamuoyuna yolsuzluk yaparsa oğlunu bile korumayacağını, evlatlıktan reddedeceğini söyleyerek bu konularda ne kadar duyarlı olduğunu kanıtlamak için bağıra çağıra TV’lerden ilan etti… Oysa o sırada gereken hazırlıklar yapıldı. Bilal’i ifadeye çağıran savcı görevden alındı…
Savcılar arasında temizlik hareketinden sonra gelen savcı şimdi oğlumuz Bilal’i ifadeye çağırdı, çağırmak üzere!
***
Tabii oğlumuz Bilal’e şu günlerde savcılıktan ifadeye buyur eden yazı gelecek ve Başbakan RTE çıkacak kürsülere, meydanlara; muhalefeti ve tabii medyayı bir kaşık suda fırtına koparmaya giriştikleri için suçlayacak ve…
… Ne ki, talan ettiği, emrine almak için yasa çıkarmaya giriştiği yargıya olan saygıdan falan söz ederek oğlumuz Bilal olayındaki düzenlemenin üstünü örtmeye çalışacak!
Tabii bu palavra söylemleri yutan olursa!
***
Savcılar arasındaki düzenlemeden sonra Bilal olayının sözde olağan seyrine girdiği bir başka olayla, Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın, İzmir başsavcısına, açılan bir soruşturmayı derhal kapatmasını emreden telefon konuşmalarını saptayan tutanağın açıklanması ile kanıtlandı.
Sonra ne oldu?
Müsteşar görevinden alınacağına İzmir başsavcısı Samsun’a gönderildi.
Tıpkı ikinci yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına başlayan ve bu konudaki olası ilişkilerini soruşturmak isteyen savcının Bilal’i sorguya çağırmasından hemen sonra elinden dosyanın alınması ve başka bir göreve atanması gibi…
***
Bu taze örnekler ortada iken Başbakan, AB’yi paralel devlet konusundaki yaptırımlarını anlatarak ikna ettiğini söyleyebildi…
AB’den aslında hukukun üstünlüğüne ve erkler arasındaki duyarlı dengeyi korunmaya riayet etmesini içeren uyarıları kamuoyundan sakladı…
Fakat döner dönmez Adalet Bakanı’nı çağırdı. Köşk’e çıktı…
Bu sırada Meclis’te HSYK Yasası’nın görüşülmesine ara verildi… Bu trafiği olağanmış gibi yansıttı Adalet Bakanı.
Ama anlaşılan şu ki, Başbakan, hükümet emrine bağlayan HSYK Yasası’nı, AB’nin dayatmaları doğrultusunda değil kendi siyasal iradesiymiş gibi göstererek kimi düzenlemeler yapmaya hazırlanıyor.
Hukuku guguğa dönüştürdükten sonra… HSYK Yasası’nda ufak tefek değişiklik çabaları nafile!
Cumhuriyet