Gittikçe geriliyor toplum.
Berkin’den sonra sokak savaşları bu kez yine can aldı.
Toplumdaki gerilimin bir yerde kopacağı korkusu giderek yaygınlaşıyor.
Bu ülkede demokrasi arayışlarına destek olacağı yerde durmadan köstekleyen kim acaba?
Hemen her konuşmasında “onlar-biz” diye toplumu ikiye ayıran kim?
Kılıçdaroğlu mu, Bahçeli mi ve hatta sürekli ülkeyi bölmeye uğraş veriyorlar diye suçlanan BDP eşbaşkanları mı?
Yok, hiçbiri değil.
Demokrasiyi onaracağım diyerek iktidara gelen…
… Bir zaman sonra milli irade şımarıklığı ile her konuşması, davranışı benden büyük yok bu ülkede diye bangır bangır bağıran RTE’dir. Toplumu sürekli bölünmelere tahrik eden, muhalefete tahammül edemeyen karakteri ve kimliğiyle ülkeyi patlamaya hazır bir dinamit yığınına dönüştüren 12 yıllık Başbakan’dır tek sorumlu.
Seçim propagandasının başlamasından önceki yıllarda da her gün bir vesile bularak veya yaratarak ya CHP’yi ya da MHP’yi olan bitenlerin tek suçlusu gösterme ahlakından vazgeçmedi.
Aynı tondaki konuşmalarını daha da ağırlaştırarak 30 Mart’tan önce de meydanlara taşıdı.
Ülkede barışı ve huzuru sağlamak ve korumakla sorumlu olduğunu bir yana atarak ağır suçlamalarla muhalefete saldırmaktan vazgeçemedi bir türlü.
Tabii hak ettiği yanıtları da aynı gün almakta gecikmedi.
***
Toplumsal hareketle ve özgürlüklere olan düşman bakışı Gezi eylemleri sırasında bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı.
Ya Berkin’in ölmesinden sonra hemen bütün illerde başlayan tepki eylemlerini toplumsal bilincinin gereği olarak göremeyişi, İstanbul Okmeydanı’nda ve civarında Berkin sonsuzluğa uğurlanırken toplanan, mezarlığa kadar beş saat tabutun arkasında yürüyen yüzbinler hareketinin de toplumsal değil, bireysel olduğunu söylemesi yok mu? Neresinden baksan yavan!
***
Bu içerikte meydan konuşmalarında sorumluluğun hiçbir zaman kendisinde olmadığına inananlara özgü bir anlayış sergiledi.
İktidar gazetelerine dün manşet olan hayret verici ifadelerle son toplumsal olayların sorumluluğunu yine muhalefete, siyasetçilere, medyaya, hatta işadamlarına yükledi.
“Şimdi de sokağı karıştırıyorlar” başlığıyla çıkan iktidar yandaşı Sabah’ın dünkü manşet haberini aynen alıyorum:
Ülkenin barış ve esenliğinin baş sorumlusu Başbakan RTE konuşuyor.
“Şimdi de sokakları tahrik ederek, terörize ederek sandığı gölgelemek istiyorlar.”
Kim? Seçimi kazanma umudunu yitiren, ancak bu yollardan ülke yönetimine gelmeyi düşleyen, 17 Aralık’tan beri aklına taktığı Pensilvanya ile birlik olan muhalefet partileri!..
Şimdi sorumluluğunu bilen bir hükümetin görevi nedir?
Ülkeyi sokak hareketleriyle terörize ettiğini söylediği muhalefetle, siyasetçilerle ilgili demek ki elinde bilgiden de öteye belgeler var:
Öyleyse? Sokakları terörize eden muhalefet partileri siyasetçileri, tabii önce CHP’yi yargıya derhal teslim etmesi gerekmez mi?
Yok! Ne münasebet! Başbakan onlar dediği muhalefeti ağır biçimde suçlayacak ve sanki gerçekleri söylüyormuş gibi bu ülkede çıt çıkmayacak!
Yahu bu nasıl hukuk devleti, demokrasi kültürü ve anlayışı?..
Yine elinde belge varmış gibi suçlamalara devam ediyor. Sabah’tan okuyalım:
“İşadamları (tabii hangisi söylemiyor) sokakları karıştırmak için ahlaksızca tahrik içindeler” ve “… Siyasetçiler, seçime sadece 17 gün kala sokakları terörize ediyorlar” diyor.
Hani neredeyse on parmağında on kara.
Partisinden, kendisinden başka ak yok!
***
17 Aralık’ta yalanlanmayan telefon görüşmeleriyle halka sunulan rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarını da Pensilvanya’nın direktifleriyle muhalefetin uydurduğunu durmadan her gittiği ilde meydanı dolduran halka söylüyor.
Tam bu sırada rüşvet aldıkları telefon görüşmeleriyle belgelenen 4 AKP bakanı hakkında savcıların hazırladığı fezlekeler seçim tatiline girdiği gün Meclis’e geldi.
Meclis Başkanı önceleri fezlekeleri vekillerin okumasına olumlu bakıyordu ama bu kanısı kimbilir kimlerle yaptığı bilinmeyen konuşmalardan sonra değişti.
CHP’nin fezlekeler için Meclis’i toplantıya çağırması kesinleşince şimdi diyor ki Meclis Başkanı: “Fezleke metinleri okunmaz, Meclis’te sadece kimden geldiğini içeren yazı okunur!”
Tut ki aksini savunan CHP yanılıyor. C. Çiçek haklı.
İyi ama dört bakanına kumpas kurularak rüşvet aldıkları yalanıyla hükümete darbe yapılmak istendiğini iddia eden Başbakan RTE’nin söylemlerini ne yapacağız?
Başbakan, şayet bakanlarının rüşvet almadığına inanıyorsa, savcının aksini belgelerle kanıtladığı söylenen fezlekelerin Meclis’te okunup tartışmaya açılmasından neden korkuyor?
Bağırarak kendinden başka “onlar” dediği ve bölücülüğün, ayrımcılığın daniskasını yaptığı konuşmalarla her alanda hükümetini köşeye sıkıştıran gerçeklerin üstünü örtmeye çalışıyor ve …
… İnandırıcı olduğunu sanıyor!..
CUMHURİYET