Emin Çölaşan: Acınası durum

Emin Çölaşan-2Sevgili okuyucularım, adına Barzani denilen herif Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük düşmanlarından biridir.
Siz bakmayın Tayyipgiller hükümetleri ile dost göründüğüne falan, köprüyü geçene kadar ayıya dayı demeye eli mahkumdur.
PKK çok uzun yıllardan beri onun topraklarında.
PKK’yı bize karşı besleyen o!..
Terör üsleri sınırımızın birkaç kilometre ötesindeki Barzani egemenliğindeki topraklarda.
Bizi yönetenler ise terörü unuttular, Barzani’ye mal satıp para kazanma peşindeler…
Çünkü dinleri imanları para.
Karşımızda öyle bir rezil tablo var ki, içinde yaşamayan bilemez ve anlayamaz.
* * * *
Birisi size bundan birkaç hafta veya ay öncesinde “Türkiye Barzani’ye silah veriyor” dese herhalde inanmazdınız.
Ama bunu Kuzey Irak’taki kukla yönetimin başı olan Barzani itiraf etti:
“Türkiye bize IŞİD saldırıları nedeniyle silah gönderdi ama bunu gizli tutmamızı istedi… Çünkü o sırada cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte IŞİD’in elinde Türk rehineler vardı. Ama biz yardımın daha fazlasını bekliyorduk.”
Şu Türkiye’nin durumuna bakınız, nasıl da ikili oynuyor.
Benzer silah yardımlarını “Esad’ı devirsin” diye IŞİD’e de yapmıştı.
Terör örgütüne giden TIR’lar dolusu silah ve cephane Adana’da yakalanınca büyük olaylar çıkmış, arama emri veren savcılar görevden alınmıştı.
* * * *
Hiç kuşkunuz olmasın, Barzani’ye verdiğimiz silahların çoğu daha sonra onun yönetimi tarafından IŞİD’le savaşma bahanesiyle PKK’ya verildi.
Aynı silahlarla daha sonra bizim topraklarımızda olaylar çıktı, askerlerimiz ve polislerimiz şehit edildi.
İş bununla da bitmiyor.
Tayyipgiller hükümetleri bu süreçte hep ikili oynadı.
Burnumuzun dibinde savaşmakta olan IŞİD ve PKK’ya aynı zamanda silah ve cephane gönderildi.
Bunlar Barzani’nin de itiraf ettiği gibi hep gizlice yapıldı.
Hükümetin amacı cumhurbaşkanlığı seçiminde Kürtçülere hoş görünüp Kürt oylarını cebe atmaktı.
Şu tabloyu görüyorsunuz.
Türkiye iki tarafa da silah ve cephane gönderiyor, yakalanan sevkiyatlarda hep aynı iddiayı dile getiriyordu:
“O TIR’ları biz Türkmenlere göndermiştik!”
Zavallı Türkmenler de böylece bu kirli ve ikili oyunun bir parçası yapılıyordu… Çünkü onlara gönderilen herhangi bir yardım yoktu.
Şimdi karşımızda son tezgah var.
Esad’ı devirmeye çalışan Özgür Suriye Ordusu isimli terör örgütüne Türkiye yardım edecek, Necdet Bey’in askerleri onları bizim topraklarımızda eğitecek, donatacak ve sonra Suriye topraklarına salacak.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana hiç bu kadar küçülmemiş, zavallı duruma düşürülmemiş, dünyada alay konusu olmamıştı.
Ortadoğu bataklığına durup dururken, sana giren çıkan yokken bir kez daldın mıydı, sonucu işte böyle olur.
Hani bunun istifası
Sevgili okuyucularım hemen belirteyim ki, ben bir futbol otoritesi değilim. Fırsat ve zaman bulunca maçları ve yarışmaları ekrandan izlerim, daha çok öğrenmek istediğim konular olunca ertesi gün gazetelerin spor sayfalarında okurum.
Favorim milli maçlardır.
2016 yılında düzenlenecek Avrupa Şampiyonası için bugüne kadar İzlanda, Çek Cumhuriyeti ve son olarak önceki gece Letonya ile oynadığımız üç maçı da vatandaş kimliğimle, ama dikkatle izledim.
Ne yazık ki üçünde de hüsrana uğradık. Sadece bir puan alabildik ve komik bir biçimde grup sonuncusuyuz.
Bundan sonra oynayacağımız maçlarda durumu kurtarmak pek mümkün görünmüyor.
* * * *
Takımın başında bazılarının “İmparator” dediği, Futbol Federasyonu tarafından verilen resmi unvanı ise “Türkiye Futbol Direktörü” olan Fatih Terim var.
Gazetelerde okuduğum haberlerin yalancısıyım…
Bu görev için Federasyon tarafından kendisine ayda 300 bin Euro para ödeniyormuş.
Yani yaklaşık olarak 900 bin Törkiş lira. Primler falan hariç.
Böyle muazzam bir para Türkiye’de hiç kimseye ödenmiyor.
Üstelik bu para Federasyon başkanının babası tarafından değil, devletin ve milletin kaynaklarından ödeniyor.
* * * *
Üç maçta iki yenilgi ve en zayıf rakibe karşı sadece bir beraberlik!..
Ve her hezimet sonrasında “Türkiye Futbol Direktörü” hemen hemen aynı şeyleri söylüyor:
“Oyuncularıma toz kondurmam. Bu 11’i ben kurdum. Hatalar bana aittir. İşin vebali de bana aittir. Olmadı, bir türlü başaramıyoruz!..”
Olmuyorsa istifa etsene sayın futbol direktörü!
Maç esnasında el ve kol hareketleriyle, yüz mimikleriyle çeşitli gösteriler yapıyor, sinirlenince paltosunu fırlatıyor, hakemlerle kapışıyor ama bu gibi atraksiyonlar ne yazık ki sonucu değiştirmeye yetmiyor.
Bay Direktör ayda 300 bin Euro’yu tek başına kazanıyor ama bir de yanında çalıştırdığı adamları var.
Yardımcı antrenörler, kondisyoncular, masörler vesaire…
Yani işin astarı yüzünden pahalıya geliyor da, harcanan sonsuz paralar gizli tutuluyor.
Federasyon sessiz, tık yok.
Sonuç şöyle:
Milli takım düzeyinde hezimetler birbirini kovalıyor, üstelik “Türkiye Futbol Direktörü” işi pişkinliğe vuruyor, kendisi dahil her şeyi eleştiriyor…
Ama istifa etmeyi aklından geçirmiyor…
Çünkü ayda 300 bin Euro’luk taksimetre hızla çalışıp ceplere para pompalamayı sürdürüyor.
* * * *
Bizim meslekte bir muhabir üst üste birkaç hata yapsa, yanlış haberler yazsa, haklı olarak işten atılır.
Bir genel yayın yönetmeni gazeteyi zor durumda bıraksa, aynı durumla karşılaşır.
Şirketini zarara sokan bir yönetici ya istifa eder, ya da kovulur.
Ligde takımını başarısız kılan teknik direktörlerin başına aynı şey gelir.
Demek ki AKP tarafından ele geçirilen milli takım sektöründe tam tersi oluyor. Üç maçta sadece bir puan alsanız bile hiçbir şey değişmiyor.
Adına “İstifa” denilen kavram “İmparator” için geçerli değil…
Çünkü taksimetre iyi çalışıyor!
Bu durumda kim takar milli takımın başarısızlığını, yeter ki hayırlı kazançlar olsun!
Emin Çölaşan’ın notu:
Beyin kanaması geçirip hastaneye kaldırılan değerli arkadaşım ve dostum Şükrü Kızılot’a Allah’tan sağlık diliyorum…

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.