Emin Çölaşan: Anaları saraylarda…

Anaları saraylarda, villalarda doğurmuştu bunları!
Emin Çölaşan-2Sevgili okuyucularım, eski cumhurbaşkanlarından Bay Abdullah Gül, görevini geçtiğimiz ağustos ayında Tayyip’e devretti ve Çankaya’dan ayrıldı.
Bir süre sonra medyaya haberler düşmeye başladı!
Bay Abdullah Gül İstanbul’a yerleşecekti.
Ancak kendi evine geçmemiş, devlete ait görkemli Huber Köşkü’ne yerleşmişti!
Burası Boğaz’ı kartal yuvası gibi tepeden gören muhteşem bir yerdi. Salonları, yatak odaları, mutfağı ve her şeyi ile gerçekten nefisti.
Allah herkese böyle bir yerde birkaç gün beleş tarafından yaşamayı nasip etsin, amin.
Bay Abdullah buraya ailesiyle birlikte fena halde yerleşti.
Emrinde korumalar, sekreterler, aşçılar, garsonlar, temizlikçiler, hizmetkarlar vardı.
Hayat çok güzel ve rahat geçiyordu.
* * *
Bu yaptığını eleştirdik, kendisini yazılarımızla suçladık, yanıt istedik… “Sen ne yapıyorsun beyefendi, aylardır Huber’desin, ayıp olmuyor mu” diye defalarca sorduk.
Gazeteci arkadaşım Mustafa Mutlu bu olayı köşesinde bir gün bile ara vermeden dün dahil tam 161 kez yazdı, beyefendiye sorular sordu.
Duvardan ses geliyor ama bizim Abdullah’tan gelmiyordu.
Sadece bir kez dolaylı yanıt geldi:
“Huber’ deki yiyecek içecek masraflarını cebimizden ödüyoruz!”
Böyle diyordu ama masrafları belgelemesi mümkün olmadı.
Acaba devlete yatak ücretini de ödüyor muydu!
Neyse, aylar sonra ortaya çıktı ki tam sekiz ay boyunca ailesiyle birlikte krallar gibi yaşadığı Huber’den taşınıp kendi villasına geçmiş.
Villa deyip küçümsemeyin, İstanbul Beykoz’da yine Boğaz’a nazır dört katlı, görkemli bir yapı…
Güle güle otursun, Huber’de yiyip içtikleri yarasın, afiyet olsun!
* * *
Günümüzün sadrazamı, Tayyip’in kulu Ahmet, bildiğiniz gibi bundan birkaç ay öncesine kadar Hariciye Nazırı olarak görev yapıyordu.
Anası aynen Tayyip ve Abdullah gibi onu da saraylarda doğurmuştu!
Onların sıradan evlerde, mütevazı konutlarda oturması asla söz konusu olamazdı!
Bu durumda ne yaptı?
Ankara Çankaya’da -Kırlangıç Sokak’ta- kendisi için yine dört katlı bir villa kiralattı. (Sahibi Hattat Ailesi.)
Devlet bu görkemli villa için yıllarca, ayda 45 bin Törkiş lira kira ödedi.
Emrinde yine sekreterler, hizmetkarlar, aşçılar, garsonlar vesaire…
İşin ilginç yanı, açlık sınırında yaşayan, ayın sonunu getiremeyen, çoluk çocuğunu doyuramayan milyonlarca insanımız bu şahısların “Allah-peygamber” edebiyatına kanıp yine oylarını bunlara veriyordu.
Tayyip saraya zıplayınca Ahmet’in önü boşaldı ve villasından ayrılıp Dışişleri konutuna transfer oldu.
* * *
Gelelim İçişleri eski Bakanı Efkan Ala’ya…
Bilen bilir, Ankara’nın Çankaya semtinde, tam Atakule’nin karşısında Vali Konağı vardır.
Beyefendi İçişleri Bakanı olduğu zaman konağa el koydu. Ankara Valisi’ni oradan çıkardılar ve Nenehatun Caddesi’nde bir lojmana attılar.
Valinin taşınma işlemi sonrasında konakta yoğun inşaat faaliyeti başladı.
Üç katlı konak neredeyse yeniden inşa edildi, dekorasyonu değiştirildi, şimdi geceleri projektörlerle aydınlatılıyor.
İşler bitince Efkan Ala, İçişleri Bakanı kimliği ile bu süperlüks konağa taşındı.
* * *
Anayasa uyarınca, seçime üç ay kala üç bakanın tarafsızlarla değiştirilmesi gerekiyordu.
Adalet, Ulaştırma ve İçişleri…
Üçü de istifa etti, yerlerine güya tarafsız (!) olan müsteşarları atandı.
Sonra aday listeleri açıklandı…
Milletvekili olmayan, dışarıdan İçişleri Bakanlığı yapan Efkan Ala, AKP listesinden aday gösterildi.
Ama gelin görün ki, Vali Konağı’nda oturmayı sürdürüyor!
O şimdi bakan değil, milletvekili değil, sadece AKP listesinden milletvekili adayı…
Bu yaptığı hem yasalara, hem de ahlaka aykırıdır.
O halde devletin konutunda, Vali Konağı’nda nasıl, hangi sıfatıyla oturuyor?
Hükümetten biri veya Efkan Bey çıksın ortaya, bu keyfiliğe, bu vurdumduymazlığa, yasa tanımazlığa bir yanıt versin bakalım!..
* * *
Dikkat ediniz, bunların tamamı saraylarda, konaklarda, devletin görkemli köşklerinde yaşıyor. Daha aşağısı kurtarmıyor.
Oysa aileleri zengin değildi, mütevazı evlerde büyüdüler ve yaşadılar.
Demek ki geçmişteki komplekslerini şimdi devletin ve milletin parasıyla tatmin ediyorlar!
Kendi yaşayamadıklarının acısını bizden çıkarmaya kalkışıyorlar.
* * *
Emin Çölaşan’ın notu: Pazar günkü yazımda, üzerinde Ermeni soykırımının 100. yılı yazdığı iddia edilen bir Filistin posta pulundan söz etmiş, bunun doğru olup olmadığını sormuştum.
Dün Filistin’in Ankara Büyükelçiliği’nden yanıt geldi.
Böyle bir şey yokmuş, sosyal medyada yer bulan pul sahte imiş.
Gerçekten sevindim. Teşekkür ederim.
SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.