Sevgili okuyucularım, gün geçmiyor ki piyasaya yeni ses kasetleri sürülmesin ve yine gün geçmiyor ki biz bunların kim olduğunu, hangi yolsuzluk, rüşvet ve vurgun olaylarına karıştığını görmeyelim.
Dün çıkan iki ayrı kasette yine Egemen Bağış vardı. İlkinde İranlı Reza Zarrab’ın kendisine gönderdiği 500 bin dolar yer almıştı. Özetliyorum:
İranlı, güvenilir adamı Abdullah Happani ile konuşuyor. Konu, Egemen’e elden teslim edilecek olan 500 bin dolar.
Öncesinde Egemen’i arayıp “Müsaitseniz bir çayınızı içmeye geleyim” diyor.
Olumlu yanıt aldıktan sonra adamı Abdullah’ı arıyor. (Bu konuda bir kuşku olmasın diye belirteyim, İranlı’nın bütün konuşmaları Türkçe yapılıyor.)
Reza: “Abdullah 500 bin dolar hazırla. Ortaköy’de sağlam bir adamınla gönder.”
İş biraz gecikince Reza bozuluyor:
“Saat 4’de adamın yanına gidecem, gönder yaaa!..”
Para yola çıkıyor.
“Bugünkü ayakkabı kutusunda olsun.” (Daha öncekinde çikolata paketine konulmuştu!)
Sonra soruyor:
“Dolar yolladın di mi, sakın euro olmasın!..”
Euro doların iki misli.
Malın ucuzunu gönderiyor!
* * * *
İkinci kasetteki konuşmalar yenilir yutulur gibi değil. Tayyip’in bakanı Egemen bu kez Hürriyet’in Ankara temsilcisi gazeteci Metehan Demir’le konuşuyor. (Özetliyorum)
Metehan: “Sabah şu tweetini gördüm, güne nurla başladım, duayla başladım. Bakara suresi 152 ve le entüm… Valla abicim helal olsun… Vela entüm ma ağbüt… Bilmez olur muyum, senin elinde kitapçık var. Oradan çakıyorsun.”
Egemen: “Kitapçık yok lan!.. Oğlum ben her Cuma bir ayet sallıyorum… Google’a gir, Kuran’da kardeşlik, nankörlük, Kuran’da bilmem ne diye search (arama) yap hepsi çıkıyor. Oradan beğen bir tane, salla gitsin… Ben sabah 5’te çaktım bir tane…”
Metehan: “Bakara (suresi) 156.”
Egemen: “Bakara 156. Çarpılacaksın!”
Metehan: “Her kim ki Egemen Bağış’ı sevmez, Allah onun belasını verir. Bakara 159. (Gülüyorlar.)…”
Konu Aydın Doğan’ın evinde verdiği yemek ziyafetine geliyor:
Egemen: “Memnun kalmışlar mı o akşam?.. Alman kadına laf sokmama bozulmadılar di mi?.. Gerçi Aydın Bey’in de pek hoşuna gitti, masada pek bir keyiflendi…”
Metehan: “Aydın Bey (patronu) çok mutlu oldu. O gün bana kaç kere sarıldı biliyor musun. Allah razı olsun (Egemen) iyi ki geldi dedi. Yani sana o kadar dua etti ki. Her kim ki Aydın Bey’in zor gününde onun yanında olur, o Allah’tan her istediğini alır. Bakara 165. Bu Bakara iyi yaaa…”
Egemen: (Kahkaha atarak) “Makara iyi.”
Bu vıcık vıcık konuşmaları yapan sıradan biri değil, o günlerde Tayyip’in bir bakanı.
Yaptıklarının bir bölümü açığa çıkınca, ötekilerle birlikte Egemen’in de ipi çekildi.
* * * *
Miting meydanlarında, Meclis’teki Grup toplantılarında, cami avlularında hep aynı şeyi söylerler:
Allah, Peygamber, din, iman!..
Ve sonra da Kuran’la alay etmeye, dalga geçmeye kalkışırlar!
Bu şahıs Tayyip’in AB’den Sorumlu Devlet Bakanı idi. Onun sağ kollarından biri.
Bu konuşmalar ortaya saçıldıktan sonra AKP seçmeni ne diyecektir, bunları nasıl savunacak, nasıl oy verecektir?
Verdiği oy içine sinecek midir?
Okuduğunu anlamayanlar
Sevgili okuyucularım, üç gün önce bir yazı yazdım ve DSP kesiminde kıyamet koptu!
“Vay efendim biz Ecevit’in partisiyiz, sen bize hakaret ettin!”
Dün İstanbul’da bizim gazetenin önüne gidip pankartlar açmışlar, ayakkabı fırlatmışlar, siyah çelenk koyup beni protesto etmişler, özür dilememi istemişler.
Yazım ortada, ben hakaret falan etmedim.
Eleştirdiğim olayı bir kez daha anlatayım ki, anlamak istemeyen kafalar biraz olsun anlasın.
Yazdıklarımın tamamen arkasındayım.
DSP, seçime giren 30’dan fazla partiden biridir. DSP saygın bir partidir.
Bu konuda anlaştık mı, tamam mı?
Şimdi ötesine bakalım, neyi eleştirdiğimi bir kez daha görelim:
Antalya, Ankara, Edirne ve özellikle İzmir’de DSP tuhaf bir taktik uyguladı. CHP’den aday adayı olan, ancak partileri tarafından aday gösterilmeyen bazı kimseleri kendi listesinden aday gösterdi.
Burada iki husus vurgulanmalı.
DSP, CHP’nin küskünlerini son anda listesine koyup aday göstererek yakışıksız bir iş yapmıştır.
İkincisi ve daha vahimi, son dakikaya kadar CHP’den aday adayı olan bazı kimseler aday olamayınca DSP’den aday olmuşlardır.
Bunlar gerek DSP ve gerekse son dakikada o partiye geçenler açısından yakışıksız olaylardır.
Siyasi ahlaka sığmaz.
* * * *
Aday seçiminde CHP’nin yanlışları ve hataları olmamış mıdır?
Mutlaka olmuştur.
Her aday dört dörtlük müdür? En isabetli kararlar mı verilmiştir?
Elbette hayır… Böylesi hiçbir parti için mümkün değildir.
CHP’den aday adayı olup da gösterilmeyince son anda DSP’den aday olan kişilerle hiçbir kişisel sorunum yok.
Tam tersine bazılarını tanırım, düzgün insanlar olduklarını bilirim.
DSP’ye karşı bir tavrım da yoktur. Genel Başkan Masum Türker’i sever ve sayarım.
Ama mesele o değil.
* * * *
Mesele, Türkiye’nin içinde bulunduğu şu ortamdan bir an önce kurtulmasıdır. Hırsızlık, rüşvet, vurgun, din ticareti ve din sömürüsü doruk noktasında.
Kesinlikle inanıyorum, Türkiye Cumhuriyeti bu AKP düzenini daha fazla sürdürecek lükse sahip değildir.
Önemli olan, bu seçimde AKP’nin yenilgiye uğratılıp burnunun sürtülmesidir.
Bunlar yanlış mı?
O yüzden burada sürekli çağrıda bulunuyorum:
İlinizde, ilçenizde, beldenizde en güçlü muhalefet partisi hangisi ise oyunuzu oraya verin.
Aksi takdirde oylarınız bölünür ve aradan az farkla yine AKP sıyrılır.
DSP bu tablo içerisinde ne yapıyor?
CHP’nin küskünlerini son anda -hem de CHP’nin en güçlü olduğu yerlerde- aday gösterip oyları bölmeyi amaçlıyor. Bu uygulama sadece ve sadece AKP’ye yarayacaktır.
Bazıları ya okuduğunu anlamıyor, ya da kasıtlı olarak çarpıtmaya kalkışıyor!
SÖZCÜ