Emin Çölaşan: Barışın abilerim, lütfen!..

Emin Çölaşan-2Sevgili okuyucularım, bu iki tarafın kapışmasını hayretle, dehşetle ve ibretle izlemeyi sürdürüyoruz.
İzlerken bazen gülüyoruz… Çünkü iş komediye dönüştü.
Bazen de “Vay bee, memleket kimlerin ve hangi kafaların elinde kalmış” diye hayıflanıyoruz.
Birbirlerine sövüp sayıyorlar, en ağır hakaretleri ediyorlar.
Biz bunların yüzde birini kendileri hakkında yazsak hemen savcılığa suç duyurusunda bulunur, ardından da “Hakaret etti, iftira attı, kişilik haklarıma saldırıda bulundu” diye yargıya giderler!
Çok merak ediyorum, bu karşılıklı hakaret sürecinde acaba birbirlerini dava ediyorlar mı!
Sıkar mı!
* * *
Bu kavga niye çıktı? Niçin tutuştular, birbirlerine girdiler? Bu iş dershane kavgası falan değil. O sadece bir işaret fişeği idi. Gerçek nedenini anlatayım:
İki taraf da devleti ele geçirmişti, anonim şirket gibi ortak kullanıyordu. Önceleri işi kardeş kardeş götürürken, karşı tarafı görmezden gelirken, bir gerçek karşılarına çıktı.
İlk taraf şöyle düşündü:
“Ulan, hükümet bende ama bu herifler benim altımı oymaya kalkışıyor. Yarattığım canavar beni boğacak kadar büyüdü. Artık söz geçiremiyorum. Benim tekerime çomak sokmaya başladı. Benim yetkilerimi gasp etti, kendisi kullanıyor. Üstelik bunların elinde sonsuz para var.”
Öteki tarafın söyledikleri de ilginçti:
“Bunları biz iktidar yaptık. Bizim sayemizde, bizim desteğimizle büyüdüler. Yargıdaki ve polisteki adamlarımız onlara hizmet etti, istediklerini fazlasıyla yerine getirdi. Bizim desteğimiz olmasaydı bunlar iktidar bile olamazdı. Devleti ele geçirdiysek, onları iktidar yaptığımız için geçirdik…”
İki tarafın da söylemlerinde sadece “Müslümanlık, din, iman, Kuran” vardı!
İki taraf da cami avlularında, imam hatip okullarında, Kuran kurslarında siyaset yapmaktan utanıp sıkılmıyordu.
Bir yanda din ticareti, din sömürüsü, öbür yanda ise paralel kavga!..
“Siz mi daha Müslümansınız, biz mi!
* * *
Bendeniz şahsen iki tarafın da son derece Müslüman olduğuna bütün yüreğimle inanıyorum.
Fazlasıyla Müslüman!
Bizler değiliz ama onlar Müslüman!
Allah, peygamberimiz, dinimiz her şey onların tekelinde.
Onların Allah’ı var, bizim yok!
Zaten kavganın temelinde bu yatıyor.
Ayakkabı kutularından çıkan milyonlarca doların, evlerinde bulunan para sayma makinelerinin, büyük kentlerimizin yağma edilip arazilerinin yandaşlara peşkeş çekilmesinin, özelleştirme dümenlerinin, savcıların hırsızlık ve rüşvetin üzerine gitmesinin engellenmesi… Nedeni hep bunların kafasındaki sapkın Müslümanlık!
Ben senden daha Müslümanım, din ticaretini, din sömürüsünü daha iyi bilirim kavgası.
Açık mektup!
Şimdi izninizle bu arkadaşlara, memleketimiz için son derece değerli olan her iki kesime bir açık mektup göndermek istiyorum:
“Sevgili kardeşlerim, her ikinize ve tayfalarınıza sempati beslediğimi iyi bilirsiniz. Fakat gelin görün ki, şimdi biz de ne yapacağımızı şaşırdık. Birbirinize ağır hakaretler ediyorsunuz, beddualar yağdırıp suçluyorsunuz.
Ama artık bıktırdınız be abicim!
Biriniz Türkiye’de, öbürünüz Amerika’da…
Hakaretler, beddualar gırla gidiyor.
Ama burada çok sevindirici bir husus var, birbirinize karşı bu sözler nedeniyle dava açmıyorsunuz.
Fakat davalar hep bana geliyor! Bu nasıl iştir yaaa?
Hiç ilgisiz konularda Fethullah açıyor, Zekeriya Öz açıyor, başkaları açıyor.
* * *
Canım kardeşlerim, sizler “Müslüman” insanlarsınız! Dinimiz sizin elinizde, cami avluları, polis gücü, mahkemeler, savcılıklar emrinizde.
Yaaa şu pastayı bölmeyin, gelin de barışın be kardeşlerim!
İsterseniz aracı olayım, Pensilvanya’ya gidip hocaefendi hazretleriyle konuşayım, sonra Tayyip-Abdullah ikilisine gidip hocamızın ne dediğini onlara anlatayım.
Yeter ki bu faiz lobisini, sizi birbirinize düşüren ihanet şebekelerini, İsrail’i, Suriye’yi, bilcümle vatan hainlerini, virüsleri vesaireyi hep birlikte yok edelim.
Ya da pek muhterem din bilginimiz ilkokul mezunu vaiz Fethullah hazretlerini elinden tutup Ankara’ya getireyim, Tayyip’le görüştüreyim.
Hatta kabul ederse Tayyip isimli yüce Müslümanı Pensilvanya’ ya götürüp muhterem hocamızla bir araya getireyim.
Toplantılarda notları ben tutayım, açıklamaları sizler yapın.
Vallaha bir barışsanız döviz düşer, faiz sıfırlanır, İsrail aradan çekilir, Suriye mahvolur ve iki ay sonra AB üyesi oluruz.
Bir anlaşsanız ah ne güzel olur.
MİT’i, yargıyı, polisi yeniden paylaşırsınız, başkalarına göz açtırmazsınız.
CHP’nin, MHP’nin, İşçi Partisi’nin kapılarına vurursunuz bir kilit, Apo’yu İmralı’dan çıkarıp getirirsiniz istediğiniz yere…
Çok sayın ve muhterem Fethullah hocaefendimizi ikna edip Türkiye’ye getiririz, vaazlarını burada vermesini sağlarız.
Bizim gazeteleri de kapatırız…
İşte size dikensiz gül bahçesi!
Haydi aslanlarım, barışın.
Aksi takdirde din elden gider, siz kapıştıkça Müslümanlık kalmaz, vaziyet ayva olur.
Tayyip beni sever, Fethullah derseniz daha da çok sever!
Bu sözlerimi sakın ola ki yabana atmayın.
Birbirinizi küstürmeyin, hakaret etmeyin.
Daha birkaç hafta öncesine kadar Türkiye’yi birlikte yöneten, her şeyi kendinize göre ayarlayan siz değil miydiniz?
Ne oldu da aranıza kara kedi soktunuz? Ne oldu da faiz lobisinin, Yahudi lobisinin tuzağına düştünüz?
Siz ne biçim Müslümansınız be!..
Müslüman Müslümana böyle saldırır mı abilerim!
Sayın Tayyip ve çok muhterem Fethullah, gelin de ikinizi bir güzel barıştırayım…
Çünkü dinimiz ikinizin elinde ve emrindedir!.. Siz yoksanız Müslümanlık yoktur.
Siz yara alırsanız Müslümanlık yara alır yani!..
Haydi aslanlarım arayın beni, barıştırayım sizi!..”

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.